Muttaki ; Allah (c.c) rahmetini umarak, günahlardan uzak duran, azabından korunmaya çalışan, her işinde Allah'ın rızasını birinci öncelik olarak addeden, dünyalık menfaat, çıkar hesapları yapmayan ve böylelikle Allah'tan gereğince sakınan, O'na saygıda kusur etmeyen kimselere denir.
Aynı kökten gelen "Muttakî"ve "takva" kelimeleri bir şeyi muhafaza etmek, eziyetten korumak, himâye etmek, zarar verecek şeyden onu sakınmak, çekinmek" manalarına da geldiği gibi aynı zamanda bir şeyi başka bir şeyle, bir tehlikeye karşı koruma altına almak manasına da gelir.
Kur'an-ı Kerimde;"Hiç bir kimsenin hiç bir kimse adına bir şey ödeyemeyeceği bir günden korunun" Bakara 123). " O inkâr edenler, kalplerine taassubu, cahiliye taassubunu yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların takva sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna lâyık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir" (Feth 26). "Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak müslümanlar olarak can verin." (Âl-i İmran, 102). "Doğruyu getiren ve doğrulayanlara gelince; işte onlar muttaki (takva sahibi) olanlardır."(Zümer 33) "Ey müminler! Allah'tan korkun (fenalıklardan sakının), imanda ve sözünde doğru olanlarla beraber olun." (Tevbe 119) . "İşte bu kitap, kendisinde hiç şüphe yoktur; muttakiler için hidayet (yol gösterici) 'dir. Onlar (muttakiler) ki gayba iman ederler " (el- Bakara 1-2) "Sana indirilene ve senden önce indirilene iman ederler âhirete de yakinen iman ederler" (Bakara, 2-4).
"Yüzlerinizi Doğu ve Batı tarafına çevirmeniz "bir" değildir. Lakin asıl "bir"; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere iman eden, sevdiği maldan yakınlarına, yetimlere, miskinlere, yolculara, ihtiyaçtan dolayı dilenenlere, kölelere, esirlere veren, namazını dosdoğru kılan, zekatını veren, antlaşma yaptıklarında ahitlerini yerine getiren, sıkıntıda, hastalıkta ve şiddetli savaş anında sabredenlerinkidir. İşte sadık olanlar da onlardır ve muttakiler de onlardır" (el-Bakara 177) Bu ayeti Kerimeye baktığımız zaman Muttakinin ilk ve temel vasfının öncelikle sağlam, sağlıklı, şek ve şüpheden uzak bir iman ın olduğunu görüyoruz. Çünkü iman, takvanın esası, takva ise imanın binasıdır. Temelsiz bina kurulamayacağı gibi, sadece temele de bina denilemez. Aksi taktirde bir anlam ifade etmez. İnkar etmek zorunda kalan ve müşriklerin ellerinden kurtulduktan sonra yaşadıklarını anlatarak ben şimdi dinden cıktım mı? Ey Allahın Rasulü diyen Ammar bin Yasir'e, Peygamberimiz kalbin nasıl Ammar, o da imanla dopdolu, Ey Allahın Resulü diye cevap vermişti… Cennetin varisleri olan muttakilerin vasıfları sağlıklı ve sağlam bir imandan sonra sevdikleri mallardan infakta bulunurlar, namazlarını dost doğru kılarlar, zekatlarını verirler, bir kimse ile ahitleştikleri zaman sözlerinde dururlar, sıkıntı, savaş ve hastalık zamanlarında da sabrederler diye sıralanıyor.
Kur'an-ı Kerimde iman ve salih ameller cennetin varisleri olarak bildirilen muttakilerin başta gelen özelliklerinden sayılırken diğer bir özelliklerinin ise sahavet(cömert) olmaları ve cimri olmamaları, infakta bulunmaları olmazsa olmazlardan sayılmıştır. "Onlar (muttakiler) bollukta ve darlıkta infak ederler" (Al-i İmran 134). "Elinde bulunandan verenin, Allah'a karşı gelmekten sakınanın, en güzel söz olan Allah'ın birliğini doğrulayanın işlerini kolaylaştırırız" (el-Leyl 5-7) "Kim cimrilik eder ve kendini (Allah'ın sevâbına) muhtaç görmezse, ve o en güzel olanı yalanlarsa, onu da en zor olana (Cehenneme) muvaffak kılarız!"(Leyl 8-9-10-11)
" Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükâfat ise Allah'ın yanındadır. Öyleyse, gücünüz yettiğince Allah'tan korkun. Dinleyin, itaat edin ve kendinizin hayrına olarak infak edin. Kim de nefsinin cimriliğinden korunursa; işte onlar kurtuluşa erenlerin kendileridirler" (Teğâbun I5-16).
Bütün peygamberlerin insanları ilk davet ettikleri şey Tevhid, Allah'tan korkmaları ve itaat etmeleri olmuştur.
"Kardeşleri Lût onlara: Allah'tan korkmazmısınız? dedi. " (eş-Şuarâ, 106).
"Kardeşleri Hûd, onlara: Allah'tan korkmazmısınız? dedi. " (eş-Şuarâ, 124)
"Kardeşleri Salih, onlara: Allah'tan korkmazmısınız ? dedi" (eş-Şuara, 142).
"Şuayb onlara. "Allah'tan korkmazmısınız? dedi" (eş-Şuara, 177).
Takvâ, genel olarak, cehenneme girme tehlikesinden korunmak için imana sarılmak, büyük günahları işlemekten ve küçük günahlarda ısrar etmekten kendini alıkoyarak bunların cezasını Cehennem azabı ile çekme tehlikesine karşı ibadetleri zamanında ve huşu içerisinde yerine getirerek kalbi, meşgul eden her şeyden temizleyerek bütün benliği ile Allah'a yönelip bağlanmaktır. Peygamberimiz; "Kişi, mahzurlu şeyleri yapma tehlikesine düşmeyeyim diye mahzuru olmayan şeyleri de terk etmedikçe (gerçek) muttakiler derecesine ulaşamaz" (Tirmizi, Kıyâmet, 19,4,634; "Kul, vicdanı rahatsız eden şeyleri terk etmedikçe "takva" nın hakikatine eremez" (Buhârî, İman. (1/6)).
İnsanlık Allah'a iman edip onun iradesine tam teslim olarak, islam ahlakı ile ahlaklanmadıkca, ne doğru yolu bulabilir, ne huzurlu olabilir, ne takvayı yakalayabilir ne de ciddiyet ve eşitlik ölçüsü içinde varlık aleminin birleştiği gibi el ele verip adaleti tecelli ettirebilir.
"Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve "İşittik, itaat ettik, baş üstüne!" diyerek (kalubelada) yerine getirmeyi üzerinize aldığınız ve böylece sizi onunla bağlı hale getirdiği ahdini hiç hatırınızdan çıkarmayın. Allah'a karşı saygıyla dopdolu olun ve O'na itaatsizlikten sakının. Şüphesiz Allah, sinelerin özünü, onlarda saklı tutulan bütün sırları da hakkıyla bilir" (Maide 7)