İnsan sosyal bir varlıktır. Çocuğun doğduğu günden itibaren, hayata hazırlanması iğne ile kuyu kazma gibi uzun zaman isteyen bir olgudur. Kur'an'ı Kerimde insanın zayıf bir varlık olarak yaratıldığı bildirilir. "Allah sizden (yükünüzü) hafifletmek ister; çünkü insan zayıf yaratılmıştır." (Nisa 28)
İnsanlar zayıf yaratıldıklarını ancak başlarına bir musibet geldiği zaman veyahut ta tedavisi zor veya imkânsız bir hastalığa müptela oldukları vakit daha yakından görme ve anlama imkânına sahip olurlar. Âlemlerin Rabbi olan Yüce Mevla'mız insanların dışında ki diğer canlıları yaratırken bir takım içgüdüleri doğuştan programlayarak yaratmıştır. Ne yapacaklarını çok iyi bilirler ve yapmaları gerekenleri en iyi bir şekilde yerine getirmeye çalışırlar. Bizlere şer gibi gözüken birçok şeyleri bile derinlemesine düşünüp araştırdığımız zaman birçok hikmetlerin farkına varmamızda mümkün olacaktır. İnsanlarla ilgili olarak; "Siz, hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi." (Nahl 78) Buyrulur. Büyütülüp yetiştirilmesi ve eğitimi en uzun olan varlık insan yavrusudur. Çocuğun eğitilip terbiye edilmesinde öncelikli olan ve en etkili olan kurum ise ailedir. Değerlerimizin nesilden nesile aktarılmasında da en etkili yapıdır. İlahi emir gereği, Peygamberimiz ve daha sonra gelenler tarafından yapılan uygulamalarda aile bağlarının kuvvetlendirilmesine büyük önem verilmiştir. "Allah'a ibadet edin ve o'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yakın arkadaşa, yolcuya, ellerinizin altında bulunanlara (işçilerinize) iyi davranın; Allah kendini beğenen ve daima böbürlenip duran kimseyi sevmez." (Nisa 36) Çocuk yaratılış fıtratı gereğince telkine oldukça müsaittir. Hayra da, şerre de meyilli olan bir yapıya sahiptir. Günümüzde aile, çeşitli nedenlerden dolayı kapalı bir kutu olmaktan çıkmıştır. Çocuğun etkilenebileceği ve ahlâki değerlerini alt üst edecek teknolojik (sosyal medya) araçlar yaygınlaşmıştır. Sâyu gayret ile okul, aile ve çevre iş birliği ile çocuklarımızı zararlı cereyanlardan koruyarak ahlâki ve dînî değerlerimizin tahribatını önleyebiliriz. Eğitim, her ne kadar ailede başlasa da öncelikli olarak bir toplum işidir. Aynı zamanda oto kontrol mekanizması olan aileyi toplum dışında düşünmek ise mümkün değildir. Yüce Rabbimiz insanlığın atasının Hz. Âdem ve Havva olduğunu, onun çocuklarını da milletler ve kabileler halinde yarattığını bildirir. Bu tür ayetlerde Cenabı Mevla'nın insanları aile ve toplum halinde yaşayacak bir şekilde tanzim ettiğini görmekteyiz. "Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir kadından yarattık. Birbirlerinizi tanıyabilmeniz için de sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, o'ndan en çok korkanınızdır." (Hücürat 13)
Kur'an ve sünnette insanların Allah'a, peygamberine, ailesine, yaşadığı topluma, komşularına karşı sorumluluklarının neler olduğu bildirilerek hepimiz birimiz, birimiz hepimiz anlayışı getirilmiştir. Peygamberimiz "Bir Müslüman kendi için istediği bir iyiliği başkaları için de istemiyorsa ve yine kendi nefsine reva görmediği kötülüğü başkalarına reva görüyorsa gerçek manada iman etmiş olmaz." Buyurmuştur. Çocukların ebeveynleri üzerindeki haklarından birisi de buluğ çağına erişince çocuklarını, dinimizin öngörmüş olduğu kıstasları göz önünde bulundurarak, geciktirmeden evlendirmesidir. Eş seçiminde nelere dikkat edilmesi gerektiği Kur'an ve hadislerde açık bir şekilde belirtilmiştir. Gerek Kur'an gerekse Peygamberimiz gençlerin ve yetimlerin buluğ çağına erdiklerinde usulüne uygun bir şekilde evlendirilmelerini tavsiye etmiştir. Günümüzde dînî ve ahlâki değerlerimizi bir kenara koyarak, edepsizliği bir maharet sayarak namus telakkisini farklı anlayarak farklı yorumlayanlarda yok değildir. Unutmamak gerekir ki sağlam binalar sağlam temeller üzerine kurulur. Halk arasında her ne kadar öğrenmenin yaşı yoktur dense de demirin tavında şekillendirildiğini, ağacın yaşken eğildiğini unutmamak gerekir. Çocuklarımızın eğitilip terbiye edilmesinde de iyi bir aile ortamı ve örnek alabilecekleri modeller çok önemlidir. Çocuklarımız evlerimizin süsü ve bizlere verilen birer emanet olduklarını da unutmamak gerekir. Bir abimize çocuklardan ne haber dediğimde "Onlar birer emanetti, birer birer geldiler, birer birer de gittiler. Bir Köroğlu bir de Eyvaz kaldık" demişti. Çocuğu olmadığından dolayı buhrana giren, çocuk özlemi ile yanıp tutuşan insanlarımız var. Onların kıymetlerini bilerek güzel ahlâkî meziyetlere sahip olarak yetişmeleri konusunda gerekli itinayı göstermek gerekir. Zira Cenabı Hak "Yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden kendinizi ve ehlinizi koruyun" (Tahrim 6) (Bu ayeti kerime nazil olduğu zaman bazılarının aklına taşta yanar mı diye gelmiştir. Kömürde taştır ama en yüksek kalori kömürdedir) Çocuklar aile binasının harcıdır. "Servet ve oğullar, dünya hayatının süsüdür; ölümsüz olan iyi işler ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı, hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır." (Kehf 46) Mal ve evlat hırsı insanoğlunun en büyük zaafıdır. Yine Kur'an da, mal ve evlatlarla imtihan olduğumuz da bildirilir. "Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükâfat ise Allah'ın yanındadır." (Tegâbun 15) Hz Nuh'un onca iyi niyetine ve gayretine rağmen, Hz Nuh'un oğlu (Kenan) da inkârcılar arasında idi. Bunu da hiçbir zaman unutmamak gerekir. Tedbir bizlerden takdir ise Yüce Mevla'mızdandır.
Yüce Rabbimizden dua ve dileğimiz odur ki bizleri çocuklarımız ile imtihan etmemesidir. Bu dünyada ki imtihan sürecinde de sorumluluğunun bilincinde olarak yaşayan ve gereklerini de yerine getirebilen kullarından olmayı dileriz.