Cenabı Hak insanı en mükemmel bir şekilde, eşref-i mahlûkat olarak yarattığını, sayısız nimetler bahşederek, akıl, irade, özgürlük ve sorumluluk verdiğini bildirirken, şükran duygusu içerisinde hareket etmemizi istemiştir. Bu sorumluluk, adaleti titizlikle ayakta tutmayı ve zulmü ortadan kaldırmayı da beraberin de getirir.
İnsanın sorumluluğu, sadece kendini kurtarmak değil, başkalarına da hayat hakkı imkânlarını sağlamayı öngörür. Suriye de canlı örneği görüldüğü üzere adaleti terk ederek, zulüm ile hareket edildiği için sonucu felaketle sonuçlanmıştır. Maalesef şu anda Modern dünya bir takım dünya menfaatleri (sömürgecilik) uğruna çeşitli ayak oyunları ile benzer felaketlerin zeminini hazırlıyor. Çevremize şöyle bir baktığımız zaman, insanın hakikate ulaşma çabasını daha en başından boğan, onu yanlışlar içerisine hapseden bir dünya düzeni ile karşı karşıya odluğumuzu görürüz. Dünyanın birçok yerin de de olduğu gibi Filistin'den Setnaya' ya uzanan bu zulüm halkası, zalimlerin çıkardığı gürültünün çok daha ötesindedir. Bir kimsenin dîni, mezhebi, ırkı, rengi, soyu, sopu ve milliyeti ne olursa olsun zulmediyor veya zulme seyirci kalıyorsa zalimdir. Mazlumların ahının er veya geç çıkacağından zerre kadar şüphemiz yoktur. Sorumluluk sahibi insanların vicdanlarında, Setnaya Hapishanesinden yükselen çığlıklar, Gazze'nin enkaz altında kalan çocuklarının sessiz iniltileriyle birleşmiştir. Önemli olan sorumluluk sahibi müslümanlar olarak bizler üzerimize düşenleri yerine getirebiliyor muyuz? Hani merhum Akif'in dediği gibi;
Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım!
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.
Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım:
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zâlimin hasmıyım amma severim mazlûmu…
Gücü elinde bulunduran zalimlerin, insan hakları maskesi altında, Doğu Türkistan, Filistin, Suriye vb. Ülkelerde müslümanlara açıktan reva gördükleri baskı, zulüm, şiddet ve katliamları içimiz kan ağlayarak sâdece izliyoruz. Cenabı Hak bizleri affeder mi? Bilemiyoruz. Müslüman asla bencil ve enâniyet sahibi olamaz. Politik bir takım hesaplar uğruna zulme rıza gösteremez. Müslümanların yaşadıkları zulmü batı medyasının nasıl çarpıttığını da biliyoruz. Biliyoruz ki çoğu zaman hakikatler, sessiz bir çığlıkta gizlidir. İlahi kudret bir gün zulmün bütün ayak oyunlarını alt üst edecektir. Yeter ki bizler samimi bir gayret içerisin de olalım. Evel Allah'ın izni ile müslümanların iradeleri ve mazlumların duaları zulmü bertaraf edebilecek güce sahiptir. Zaman her şeyin ilacıdır. Karamsarlığa ve yeise yer yoktur. Ümit var olmak gerekir. Yaşananlara ve görsellere baktığımız zaman Suriye de tam bir vahşet yaşanmış. Nazi Almanya'sındaki gibi tüyler ürpertici bir durumla karşı karşıya kalınmıştır ama ne modern dünya bir tepki göstermiştir nede batı medyası. Bu yapılanlar zulümdür denilerek, bir takım cılız seslerin dışında, kıyametler kopmamıştır. Hiçbir batılı iktidar ne hikmetse Esad'ın yaptığı bu katliam ve zulümleri kınamamıştır. İnsan görünümlü bazı varlıkların bir takım ihtiraslarla hareket ettiklerinden dolayı, hâlâ şaşırmaya devam ediyoruz.
Batının en yıkıcı taraflarından biriside, müslümanları terörle özdeşleştirmiş olmalarıdır. Yaşanan olayları takip edenler bilirler ki ikinci dünya savaşı'ndan sonra, İslam ülkelerinde sömürgecilere karşı bağımsızlık mücadelesi başlatan herkes, terörist ve isyancı olarak tanımlanmıştır. Suriye'de iç savaş başladığında, DEAŞ diye bir örgüt yoktu. Bir de baktık ki, bir cinayet şebekesi tekbir getirerek insanları öldürüyor. Batının ürettiği en kanlı istihbarat örgütü buydu. O zaman Suriye zemininde binlerce müslüman katledildi. ABD seçimleri öncesin de Trump bir itirafta bulunarak, "DEAŞ'ı Obama kurdu, Hillary yönetecek" demişti. Sömürgecilerin kurarak başına da kukla adamlarını getirdikleri veya destekledikleri dikta rejimlerinde de, İslâmın izzetini ve adaletini görmemiz şimdiye kadar maalesef mümkün olmadı. İslam'ın özüne uygun davranma potansiyeline sahip olan yöneticiler de zaten düşman ilan edilerek bir takım ayak oyunları ile iktidardan uzaklaştırıldı veya da darbeyle görevlerinden alındılar. Hülasa Özgür Suriye Milli Ordusu, Suriye'de Esad rejiminden ve aşırı Şii gruplardan aldığı yerlerde intikamcı duygularla davranmamışlardır. Şu anda ki geçici hükûmet yetkilileri ne Esad rejiminin askerleri gibi katliam yapmış, ne kiralık Haşdi Şabi milisleri gibi hukuksuz yere adam öldürmüş ne İsrail gibi fırsatçılık yapmış ne de Hizbullah gibi hareket etmiştir. Gördüğümüz kadarı ile öncelikleri, ülkede birlik ve beraberliği sağlayarak kardeşlik ilkesini hâkim kılarak, özgürlüklerin önünü açmak. Zalimleri cezalandırarak, hakkı ve adaleti hâkim kılmak.
Olaylara kin ve nefret duygularla veya siyasi ihtiraslarla değil, hak ve adalet ölçülerine göre bakarak, mazlumların yanında, zalimlerin de karşısında olmak bir insanlık onurudur. Güzel bakan güzel görür. Güzel gören güzel düşünür ve sorumluluk bilinci ile hareket eder.