Suriye' nin bir bölümünü işgalleri altında tutarak oranın milli gelirlerini de semiren, saltanatlarının bozulmasını da istemeyen PKK ve PYD gibi terör örgütleri, Suriye de ki yeni yönetimin, ülkeyi yeniden imar ederek, birlik ve beraberliklerini sağlama konusundaki kararlı tutumlarını gördüler. Yetkililerimizin de bu terör örgütlerinin orada yapılanarak ülkemizi tehdit etmeye devam etmelerine, kesinlikle musade etmeyerek gerekenlerini yapacağız demeleri üzerine, kuyrukları sıkışınca, kendi derdiyle uğraşan ABD ve Fransa'dan yardım istediler.
Ülkemizin terörle mücadele konusunda ki kararlılığı da, Suriye'nin birliği ve bütünlüğü ile ilgili konular da ki duruşu da nettir. Şam'da artık halkın sahiplendiği bir yönetim vardır. Yeni yönetim Suriye'nin tamamını kucaklayarak, hak ve adalet ölçüleri çerçevesinde, halkın çektiği sıkıntılara, zulme son veren bir duruş sergilemektedir. Mevcut yönetimin; kendi milli bütünlüğünü, siyasal bütünlüğünü, birlik ve beraberliğini, toprak bütünlüğünü sağlamak için atacağı adımlarda, PKK ve YPG' nin bölgede oluşturduğu işgali ve terörü de sona erdirecek bir planının olduğunu da gördük. Yöneticilerin özellikle dillendirdiği ifadeler; Biz, Suriye dışından Türkiye'den, Irak'tan, İran'dan ve Avrupa'dan gelmiş PKK'lıların ülkeyi terk etmesini istiyoruz. Geri kalanların ise Suriye'nin yeni ortamına uyum sağlamalarını bekliyoruz. Suriye'nin milli güvenliği, birliği ve bütünlüğü ülkemiz açısından son derece önemlidir. Parçalanmış bir Suriye' yi gerek siyasal açıdan gerekse toprak açısından kesinlikle görmek istemiyoruz. Bu parçalanmışlık geçmişte de, günümüzde de bölgesel aktörler tarafından kötüye kullanıldığı gibi gelecekte de kullanılacaktır şeklindedir.
Milli Savunma Bakanlığı; PKK/KCK-PYD/YPG ve benzeri terör örgütleri başta olmak üzere bekamıza yönelen her türlü tehdit ve tehlikeye karşı kesintisiz bir şekilde ve başarıyla icra edilen operasyonlarla Irak ve Suriye'nin kuzeyi dâhil, tüm bölgede terörle mücadelemiz devam etmektedir. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz, uluslararası platformlarda üstlendiği sorumluluklar ile ikili ilişkiler doğrultusunda, bölgesel ve küresel güvenlik, barış ve istikrara önemli katkılar sunmaya devam etmektedir. En uzun sınıra sahip olduğumuz komşumuz Suriye'de ortaya çıkan yeni süreci memnuniyetle karşılıyoruz. Türkiye olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Suriye halkının yanında olacağız. Bölgede kalıcı güvenlik ve istikrarın tesisi için desteğimizi yeni yönetimle yakın iş birliği içerisinde ve daha güçlü bir şekilde sürdüreceğiz. Suriye'nin savunma ve güvenlik kapasitesinin güçlendirilmesine yönelik hazırlıklara devam edeceğimizi, bölgede hiçbir terör oluşumuna ve hiçbir oldubittiye asla izin vermeyeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz denilmiştir.
Diğer taraftan, aylardır Gazze'de masum sivilleri katleden ve 50 bine yakın Filistinlinin ölümüne sebep olan İsrail; uluslararası hukuku ve tüm insani değerleri ayaklar altına almaya devam ederek zulüm, işkence, katliam ve işgale acımasızca devam ediyor. Hem de insan hakları evrensel beyannamesinin tellallığını yapan ABD ve Avrupa ülkelerinin korumasında ve de onların desteği ile bu katliam, işgal ve zulmünü sürdürüyor. Herkesin bir hesabı vardır da, Cenabı Mevlanında bir hesabı vardır amma hiç kimsenin hesabına benzemez. Suriye de ki bütün hesaplarının alt üst olması ve oyunlarının bozularak zulmün sonlandırılması gibi. Daha öncede Katar, Libya vb. ülkelerde ki oyunlarının bozulması gibi. İnşallah bir gün Filistin'deki oyunları da bozularak Mescidi Aksa ve Filistin halkıda özgürlüklerine kavuşacaklardır. Orta Doğu'yu şiddet ve kargaşaya sürükleyen İsrail'in saldırılarının durdurulması, Gazze'de kalıcı ateşkesin ilan edilmesi ve bölgeye insani yardımların ulaştırılması için uluslararası toplum, üzerine düşen sorumluluğu mutlaka bir an önce yerine getirmelidir. İsrail'in, fırsattan istifade kolon tepelerindeki işgal ettiği topraklardan da çekilerek, Suriye'ye müdahalede bulunmaması bölgemizin istikrarı için olmazsa olmazlardandır. İsrail'in 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız, egemen ve toprak bütünlüğüne sahip bir Filistin Devleti'nin kurulmasını kabul etmediği sürece müslümanların sinesinde yanan bu ateş hiçbir zaman sönmeyecektir. Suriye halkının milli gelirlerini sömürerek, kene gibi kanlarını emen aynı zamanda da geçmişte olduğu gibi bu günde ülkemiz için bir tehdit olan terör örgütlerinin de, israil terör devletinin de arkasında olan ve her türlü desteği verenler aynı devletlerdir.
Bu gün Amerika da ki bazı eyaletler yanıyor. Sevinmiyoruz ve bir an önce de bu ateşin söndürülmesini isteyenlerdeniz. Amerika da ki yetkililer şunu da unutmamalıdırlar. Gazze de canları ve yürekleri yanan mazlumların ahları yerde kalmaz. Bir ABD linin dilinden; "Son üç gündür Los Angeles de olup biteni anlamak isterseniz izahı şudur; Los Angeles de yaşanan büyük felaket, hatta kıyameti yaşayan ve evlerinden kaçan yüz bine yakın insanın ve yanıp kül olan sarayların, şatoların, villaların sahiplerini birazcık tetkik edelim istedim. Bu mahallelerde, semtlerde yaşayan insanlar büyük iş adamları, Hollywood yıldızları, sinema dizi yönetmenleri sahipleri ve ünlü siyasetçilerden oluşuyor. Yanan 1200 den fazla evin ve yukarıda saydığımız meslek guruplarının nerede ise yarısı Yahudi Evanjelist insanlardan oluşuyor. İşin en acıklı ve enteresan olan yanı bu insanların tamamı islama hor bakıp, düşman görüp, Gazze'nin hatta Filistin'in tamamının yakılıp yıkılması için siyaset yapan, yazılar yazan, söylemler geliştiren ve milyonlarca doları İsrail'e akıtan kişilerdir. Şimdi sizlerde ve bende oturup derin bir düşünelim. Bu bir ilahi cezamıdır? Müslümanların inandığı ve kutsal kitaplarında bahsi gecen ebabil kuşlarının kıvılcımı ile verilen bir ilahi ateş midir? Evet, bu durumu bana sorarsanız bu durum Tanrının büyük bir cezasıdır. Umarım insanlığımız buradan gereken dersi çıkarır." (ABD li bağımsız Senatör Bernie Sanders) Bilinmelidir ki İsrail etnik grupların bir araya gelmesiyle kurulmuş olan bir devlet değildir. Holokost denen olayın sonunda, "Eretz Yisrael" Yahudiler için vatan projesi olarak kurulmuştur. "İsrail'de Yahudi'den başkası yaşayamaz!" diyen Bir sapık zihniyet olan Siyonizm, bu topraklarda binlerce yıldır oturan,
kardeşçe yaşayan insanları, öldürerek, sürerek, topraklarını ellerinden gasp ederek, evlerini yıkarak… bütün Yahudiler adına katliam yapmaya devam ediyorlar.
Sayın Dış işleri Bakanımız basın toplantısın da sorulan bir soru üzerine; "İsrail'in bölgedeki yayılmacı, çatışmacı politikaları sadece bölge ülkelerinin değil, uluslararası toplumun, uluslararası adaletin bir sorunu haline gelmiştir. Bu sorun tek başına Türkiye'nin sorunu değildir. İsrail'in ortaya koyduğu küresel ve bölgesel çaptaki problemi bölge müttefikleriyle, küresel aktörlerle, ortaklarımızla hep beraber karşılayacağız ve üstesinden geleceğiz. Amerika'nın gücünü kullanarak onun arkasına saklanarak kendi menfaatleri için söz söyleyen ülkeleri açıkçası dikkate almıyoruz. İki devletli çözüm perspektifine gidilmeden, hedefine ulaşılmadan, bölgede kalıcı barışın mümkün olmayacağının altını çiziyoruz. Bizim görmek istediğimiz ateşkesin biran önce sağlanıp zulmün gözyaşının ve kanın durmasıdır. Bir takım uluslararası aktörlerin aslında anlaşmayı sağlamaktan ziyade İsrail'e zaman kazandırmak için diplomatik süreç işlettiğini de biz bu süreçte gördük" dedi.
Bütün hesapları alt üst eden Mevla'mız görelim neyler, neylerse güzel eyler.