Allah (cc) anne ve babaya itaat etmeyi, onlara hürmette kusur yapmamayı emrederken sadece kendisini inkâra veya kendisinden gayrısına tapmaya zorlarlarsa oralarda onlara uymayın buyuruyor.  
Sa'd b. Ebi Vakkâs: "Ben anneme hürmet ve itaat eden bir çocuktum, müslüman olunca annem bana: 'Sa'd! Bu yaptığın nedir? Ya sen bu yeni dinini bırakırsın yahut da ben yemem içmem ve sonunda ölürüm. Sen de benim yüzümden;?Anasının katili!?Diye ayıplanırsın' dedi' Ben;?'Anneciğim böyle yapma. İyi bil ki, ben bu dini bırakmam'?dedim. Ve iki gün iki gece bekledim. Kadın ne yedi, ne içti. Bunun üzerine: Vallahi anne, iyi bil ki, senin yüz canın olsa da bunlar birer birer çıksa, ben yine de inkâr ederek, bu dinimi bırakmam. Artık ister ye, ister yeme dedim. Bu azmimi görünce annem bu direnmesinden vazgeçti. Bu olay üzerine ise; 'Biz insana, ana-babasına iyilik yapmasını tavsiye ettik. Bununla beraber, hakkında bilgi sahibi olmadığın?(ilah tanımadığın)?bir şeyi bana ortak koşman için sana emrederlerse, artık onlara bu hususta itaat etme'?(Ankebût 8) ayet-i kerimesi nazil oldu diyor"?(Tecrîd-i Sarîh Tercümesi, XII, 121 ) Saygıda kusur etmememiz gerekenlerin başında anne ve babalarımız gelir. Bir gün Peygamberimiz ashabına; "Size, büyük günahların en büyüğünü bildireyim mi?"?diye üç defa sorar. Üç defasında da "Evet, Ey Allah'ın Resulü" diyen ashabına; "Allah'a ortak koşmak, ana-babaya karşı gelmek, haksız yere adam öldürmek ve yalan söylemek" demiştir. (Buhârî, Edeb, 6). Abdullah b. Amr b. el-Âs; "Bir gün bir sahabe Peygamberimize gelerek cihada gitmek için izin istedi. Peygamberimiz de ona;?'Annen baban sağ mıdır?'?diye sordu. Adam: 'Evet', deyince Resulüllah; 'O hâlde sen önce onların rızasını almaya çalış'?buyurarak ona bu görevini hatırlattı"?(Buhârî, el-Edebu'l-Müfred,) Hz. Ebu Bekir'in kızı Esma'nın annesi İslamiyet'i henüz kabul etmemişken bir gün kızını ziyarete gelir. Esma ne yapacağını bilemez. Onu eve alma konusunda tereddüt ederek, Peygamberimizin yanına gider ve "Annem beni özleyip gelmiş. Ona ikramda bulunabilir miyim?" diye sorar. Resulüllah: "Evet, annene iyi davran" (Buhârî, Edeb, 8). Onları incitecek her tür kötü söz ve davranışlardan kaçınmak gerekir. Bu kötü davranışların ebeveyne doğrudan yapılması haram olduğu gibi, onlara kötü söz söylenmesine sebep olmak da haramdır. Peygamberimiz: "Bir kimsenin ana-babasına sövmesi büyük günahlardandır" Ashap: "Bir kimse ebeveynine nasıl söver?" Ey Allah'ın Resulü deyince de Peygamberimiz: "Biri başkasına kötü bir söz söyler, o da tutar bunun ebeveynine söver"?diye cevap verir.?(Buhârî, Edep, 4) 
Dinimize göre Anne ve babaların istek ve arzularını yerine getirmek, onlara hürmette kusur etmemek Allah'ın emridir. Ancak, ana, baba çocuğundan Allah'a karşı gelmesini, inkâr etmesini, farz kıldığı bir şeyi yapmamasını, haram kıldığı şeyleri yapmasını emrederse; onların bu isteklerine uyulmaz. Çünkü Allah'a isyan olan hususta, ana-baba da olsa, insanlara itaat edilmez. Kur'an'ı Kerimde; "Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine 'öf!' bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle. Onlara merhamet ederek tevazu kanadını indir ve de ki: Rabbim! Tıpkı beni küçükken koruyup yetiştirdikleri gibi sen de onlara acı. Kalplerinizdekini en iyi bilen rabbinizdir. Eğer iyi olursanız bilesiniz ki Allah kendisine yönelenleri bağışlayıcıdır" (İsrâ, 23-24-25) buyururken, Peygamberimiz de?"Kime iyilik yapayım?"?diye üç defa soran bir sahabeye, üç defasında?'Annene, annene, annene' cevabını verdikten sonra dördüncüsünde ise 'babana' iyilik yap demiştir.?(Buhârî, Edeb, 2). "Cennet annelerin ayakları altındadır" hadisinde ise Peygamberimiz burada mecazi bir anlam yüklemiştir. Yani bunun anlamı Cennetin yolu annelerin rızasından geçer demektir. Anne ve babalar, çocuklarına yapmaları gerekeni yapmamış olsalar veya bir takım söylemleri ile kendilerine sıkıntılar verseler bile, onlara yine de iyi davranmak zorundadırlar. Çünkü insanlar yaşlandıkça bazılarının deyimi ile çekilmez hale gelebilirler. Çocukluğumuzdaki yanlış ve hoş olmayan davranışlarımızı güler yüz ve hoşgörü ile karşılayanlar, bize muhtaç duruma gelince, onlara bize yaptıkları gibi iyi davranmamız, aynı zamanda bir vefa borcu olup dinimizin de emridir. Geçmiş zamanda oğul yaşlı babası ile bahçelerin de bulundukları bir günde, baba kargaları görerek 'evladım siyah karartılar görüyorum onlar nedir' diye sorar. Evlatta babasına 'baba onlar karga' Biraz sonra baba yine aynı soruyu sorar. Evlat bu sefer ses tonunu biraz yükselterek 'yahu biraz önce kargalar diye söyledim ya' der. Aradan biraz zaman geçtikten sonra baba yine aynı soruyu üçüncü defa sorunca, evlat ses tonunu daha da yükselterek kızgın bir şekilde, 'yahu baba hadi gözlerin iyi görmüyor da kulaklarında mı sağır, on defamı söyleyeceğiz' diye kızgınlığını ifade eder. Baba 'evladım onların karga olduklarını görüyor ve de biliyorum. Ben bunu bir şeyi hatırladığım için sordum. Yıllar önce idi, ben gençtim, sende çocuktun. Sen kargaları görünce baba bunlar ne diye bana defalarca sordun ve bende her defasında hiç sesimi yükseltmeden, nezaketimi bozmadan, her seferinde şefkatle evladım onlar karga, evladım onlar karga diye sana cevap verdim ama sen ise üçüncü kez sormam üzerine beni birde dövmediğin kaldı' der. İşte anne-baba ile evlat arasındaki tahammül ve şefkat farkı budur.  
İnsanlar yaşlandıkları zaman aklî melekeleri zayıflayarak unutkanlıklar başlaya bilir ve aynı şeyleri sık sık sorabilirler. Onları oldukları gibi kabul ederek sabır, şefkat ve merhamet ile muamele edebilirsek, Allah (cc) ın rızasını kazanmış oluruz. Hiç şüphe olmasın ki işte o zaman dünyada da ahirette de işlerimiz rast gider. Onların varlıklarını bir fırsat bilerek hayır dualarını almak gerekir.