Toplumsal müzakere, toplumun farklı kesimlerinin bir araya gelerek toplumsal sorunları çözme,birlik politikaları oluşturma ve toplumsal değerler hakkında fikir alışverişinde bulunma sürecidir. Bu süreç, toplumda fikir ve çıkar farklılıklarının bir diyalog yoluyla çözülmesini hedefler. Ancak toplumsal müzakerenin adil olabilmesi için, tüm toplulukların kapsayıcı temsili önemlidir. Toplumların daha adil ve huzurlu bir şekilde yaşaması için toplumsal mutabakat sağlanmalıdır. Bu, toplumda farklı gruplar arasında ortak bir anlayış oluşturulması sürecidir ve çatışmaları çözmeye, toplumsal huzuru sağlamaya, etik değerleri pekiştirmeye hizmet eder.Toplumsal mutabakatın sağlanabilmesi için farklı kültürlerin bir araya getirilmesi gerekir. Bu noktada, düşünce farklılıkları başlangıçta çözüm yollarını engelliyor gibi görünse de, medeniyetin temelinde toplumsal değerler çatışmasından kaçınmak gerektiği kabul edilmiştir ve farklılıkları güç olarak kabul etmek, toplumu bir arada tutacak çözümler üretmek, küresel huzurun sağlanması adına önemli bir adımdır olacaktır.
Toplumsal müzakere ve mutabakat sürecinin başarılı olabilmesi için hukukun rolü büyüktür. Hukuk, müzakerelerin meşru zeminde yapılmasını ve herkesin haklarının korunmasını sağlar. Meclis, toplumun farklı kesimlerinin temsil edildiği ve ortak çıkarların gözetildiği bir istişare organıdır. Meşruiyetin sağlanabilmesi için adaletin gözetilmesi gerekmektedir.Adil nizam küresel çapta uygulanabilmesi bu düşünceyi her kesimin benimsemesinden geçiyor.Eyalet sistemi, farklı toplulukların kendi iç işlerinde sınırlı bağımsızlık kazanmasını sağlayan bir yapıdır. Ancak bu sistemin başarılı olabilmesi için sınırlı bağımsızlıkla birlikte güçlü birliktelik olması gerekir ve de güçlü bir ortak ekonomi gereklidir. Eyaletler arasındaki ekonomik işbirliği ve ortak politikaların belirlenmesi, toplumsal birlikteliği sürdürebilmek için kritik öneme sahiptir. Eğer her eyalet kendi ekonomisini bağımsız olarak yönetmeye çalışırsa, bu durum toplumsal huzursuzluk ve ekonomik eşitsizliklere yol açabilir. Ekonomik bağımsızlık talebi, toplumsal ayrışmayı derinleştirir ve bölgeler arasında tam bölünmeyi tetikleyebilir.Birlik, politik ve ekonomik anlamda her koşulda korunmalıdır. Ekonomik birlik, bölgesel farklılıklara rağmen tüm toplumun ortak bir paydada buluşmasını sağlar. Büyük birliğin ekonomisi, adeta tüm vücudu dolaşan kan gibi, tüm dengelerin zorunlu bir şekilde birlikte işlemesini sağlar. Farklı kültürlerden oluşan birlikler oluşturulabildiğinde, büyük bir birlik kurulmuş olur.
Eyalet sistemi içinde her bölge kendi yerel ihtiyaçlarını karşılayacak özgürlüğe sahip olmalıdır, ancak bu süreç, ekonomik birlik ve politik dayanışma çerçevesinde gerçekleştirilmelidir. Toplumsal ve ekonomik birlik arasında dengeli bir ilişki kurulması, toplumsal müzakere sürecinin başarılı olabilmesi için gereklidir. Bu şekilde, her eyalet kendi kültürel kimliğini koruyarak, ekonomik bağlarla güçlendirilmiş bir yapıda bir arada yaşayabilir.Bu sürecin en tehlikeli boyutu, hiçbir konuda mutabık kalmadan özerkliğe geçilmesidir. Bu, fikir ayrılıklarının çözümü yerine, tam bir ayrılığa yol açabilir. Ekonomik bağımsızlık talebi, tam ayrılığın ilanı anlamına gelir. Ekonomik birlik ise bölgesel ayrılıklara rağmen tek bir çatı altında yaşamaya imkan sunar.kendi coğrafyamızı değerlendirdiğimizde önümüzdeki sürecin başarılı geçmesi için ayrılıktaki azaba düşmememiz gerekmektedir.Bölücü gruplara güvenerek bağımsızlık hevesine kapılan toplumun ileriki zamanlarda yem olduklarını gördüklerinde dönüşü olmayan bir vebale girmiş olacaklardır.
Küresel refahın artması için, kimlere destek verdiğimizi iyi tartılmalıdır. Bir çocuğu kaçırmak için şekeri kullananlar, bölgesel güç elde etmek için şekeri değil, değerleri kullanırlar.