ABD Başkanı D. Trump'ın Ukrayna'yı Rusya ile paylaşma düşüncesini açıkladığı günlerde Dışişleri Bakanı H. Fidan, Orman Kanunu uyarısı yaparak, dünyanın nasıl bir yere doğru gittiğini işaret etmiştir. Orman Kanunu, kural kaide tanımazlığı, pazusu güçlü olanın haklı çıktığı, bir bakıma kanunsuzluğun kanun sayıldığıdurumu ifade eder. Yakın tarihi konu alan kült romanların yazarı Kemal Tahir'in Kurt Kanunu isimli eserinde de ifade ettiği gibi "kurtlukta düşeni yemek kanun" olduğu için Ukrayna'nın başına kurtların üşüşmesi de bu kanunun gereğidir. 
Dünyada durum eskiden de bugünkünden çok farklı değildi ama yine de yapılan haksızlıklar, işgal ve istila, bir şekilde kılıfına uydurulmaya, haklı bir nedene dayanıyormuş görüntüsü verilmeye çalışılırdı. Galiba artık böyle hem masraflı hem de zahmetli işlere gerek duyulmayacak. ABD başkanlık koltuğu ile birlikte dünya gündeminin de ilk sırasına oturan Trump, aklına gelen şeyleri yapmak için haklı olmak, kılıfına uydurmak gibi dolambaçlı yollara girmeyi gereksiz formaliteler olarak görüyor, engel çıkartanlara da çökeceğini açıkça söylüyor.   
Uzmanların narsist-psikopat dedikleri, ancak Amerikan halkının yarıdan fazlasının oyunu alan Trump, daha koltuğuna bile oturmadan Grönland'ı istediğini, Kanada'nın zaten ABD'nin bir uzantısı olduğu için kendini feshederek ABD'ye katılması gerektiğini söylerken, başkanlığı devraldıktan hemen sonra ise kolay lokma olarak düşündüğü Gazze'ye el koyduğunu ilan etti. Ama çok geçmeden bunun kukla Arap rejimlerini tehlikeye atacağına ikna edilmiş olmalı ki, Gazze konusunu beklemeye alarak, Zelenski'ye yöneldi ve Ukrayna'nın değerli madenlerinin kendisine vermesi konusunda anlaşma imzalamak üzere Washington'a çağırdı.
Beyaz Saray'ın kapalı kapıları ardında benzer çok olay yaşanıyordur ama Başkan Trump kendisinin, öncekilerden çok daha dişli bir domuz olduğunu göstermek için kameralar karşısında, bugüne kadar yaptıkları yardımın karşılığı olarak Zelenski'den adeta ülkesinin tapusunu istedi. İtirazsız kabul etmesini beklerken cevap verme küstahlığında (!) bulunan Zelenski'yi Beyaz Saray'dan kovdu. 
Trump'ın bu sağa sola çökme işinde seçtiği ortağı Putin. O da, bu konularda kendisinden farklı düşünmüyor.2008 yılında Gürcistan'dan Güney Osetya'yı kopartan Putin, 2014 yılında Kırım'a çökmüş ve Ukrayna'ya ait olan yarımadayı işgal etmişti. Dönemin ABD Başkanı Obama'nın korkak ve omurgasız siyaseti nedeniyle Kırım dosyasını kolayca kapattıktan sonra Suriye ve Libya'dan başlayarak Afrika'ya doğru açıldığında eski Sovyet imparatorluğunu diriltme hayaliyle Ukrayna'ya saldırdı.
Savaşın ilk günlerinde bir miktar ilerlemenin şımarıklığı ile "Rusya'nın sınırları yoktur" demeye başladı. Ancak bir iki hafta içinde beyaz bayrak çekeceğini düşündüğü Ukrayna'nın direnişi karşısında dışarıdan dev gibi görünen Rusya'nın aslında öyle korkulacak bir güç olmadığı ortaya çıktı. Trump bugün Putin'le iş tutuyorsa bunun nedeni Rusya'nın kendisine rakip olamayacak kadar zayıf olduğunun ortaya çıkmış olmasındandır. Doğrusu Ukrayna savaşı, İran ve Kuzey Kore gibi ülkelere yaslanmak zorunda kalan Rusya'nın artık küresel değil, ancak bölgesel bir güç olduğunu açığa çıkartmıştır.
Ukrayna'nın ne Putin' ne de Trump'a yedirilmemesi gerekir. Zira Ukrayna'ya seyirci kalınması halinde sıranın kime geleceğini Avrupa, yakın tarihinden dolay bilir. O yüzden herşeye rağmen Ukrayna'nın işgaline karşı çıkılması elbette iyi bir şeydir. Ancak Putin'in bir delilik yapmasından korktukları için bugüne kadar savaşı kazanmasına değil, uzatmasına yetecek kadar destek olan Avrupa, yine ikili oynamaya devam edecektir. Zaten, refah ve konforun gevşetip uyuşturduğu Avrupa ülkelerinin "yanındayız Ukrayna" demenin ötesine geçemeyeceklerini sadece Trump değil, Zelenski de biliyor.
Rus emperyalizmine karşı Ukrayna'nın yanında yer alan AB ülkeleri, bir ikisi hariç, 15 ay boyunca İsrail'in işlediği soykırıma destek vererek nasıl bir ikiyüzlülük içinde olduklarını gösterdiler. Kendi halklarının dahi sesine kulak vermeksizin silah yardımlarını sürdürdüler. Geçtiğimiz iki yıl içinde kelimenin tam manasıyla bir haydut devlet olduğunu gösteren İsrail ile ilişkilerinde hiçbir değişiklik göstermeyen AB ülkelerinin, ABD ile aralarının açılması kesinlikle kötü bir şey değil. Allah aralarından husumeti eksik etmesin, değilse mazlumlara gün yüzü göstermezler.