Filistin topraklarındaki tahribat, işgal, zulüm, katliam devam ederken, vatanlarını koruyabilmek için canlarıyla ve mallarıyla mücadele vermeye çalışan müslüman bir toplum, dünyanın gözleri önünde yok edilirken, hiçbir devlet yetkilisi de siz ne yapmaya çalışıyorsunuz bu sizin yaptığınız açıktan bir soykırımdır demiyor/diyemiyor.
Korsan terör devleti İsrail Gazze halkının üzerine füzeler atarak acımasızca masum insanları katletmeye devam ederken aylardır gıda girişlerine de musade etmediği için açlık ve sefalette hat safhada. Dünyanın gözleri önünde insanlar açlıktan ölüyor ama bir takım çıkar hesaplar peşinde koşanların umurlarında bile değil. Filistin topraklarında açlık ve sefalet hüküm sürerken tepelerine de soykırımcı İsrail’in bombaları yağmaya devam ediyor. Birçoklarımız bilmiyorlar ki her şeyin hesabının inceden inceye sorulacağı bir imtihan dünyasında yaşıyoruz… Hiç şüphe yok ki hayatımızın her karesi imtihan sürecinin birer parçasıdır ve kayıt altına alınmaktadır… Allah’a ve ahiret gününe inanan, Kur’an-ı kendisine rehber edinenler için bu böyledir. İnanmayanlara veya günübirlik yaşayanlara ise bir diyeceğimiz yoktur. Hayat denizimiz her zaman sakin değildir. Bu denizde bazen fırtınalar kopar. Bazen de çok sakindir. Bu sürecin parçaları olarak zaman zaman da ağır imtihanlarla deneniriz. Bazen Hz Âdem gibi, bazen Habil ve kabil gibi, bazen Hz. Nuh gibi, bazen, Hz. İbrahim gibi, bazen Hz. Yakup ve Hz Yusuf gibi, bazen Hz. Eyyüp gibi, bazen Hz. Musa gibi, bazen Hz. Davud ve Hz. Süleyman gibi. Bazılarının ahiret, ölüm, hesap gibi bir dertleri olmasa da mutlaka bir gün dünyadaki yaptıklarımızdan veya yapmamız gerekipte yapmadıklarımızdan hesaba çekileceğiz. İnansın, inanmasın. İmanın gereklerini yerine getirsin veya getirmesin. “Siz başıboş ve sorumsuz olarak yaratıldığınızı ve tekrar yeniden diriltilerek hesaba çekilmeyeceğinizi mi zannediyorsunuz” (Müminun sur 115)
İçimizde fırtınalar koparken, göz pınarlarımızdan akıttığımız gözyaşlarımız bizleri yakıp kavursa da, Kan beynimize sıçrasa da, zulüm ısırgan otları gibi mazlumların dört bir yanlarını sarsa da, içimiz soykırımcı zalimlere karşı öfkeyle dolsa da, isyana kapılmadan, zulme uğrayanlar için dilimizden dökülüveren bir teselli pınarı vardır. “Hasbünallahu ve niğmel vekîl” Yalnız Ona baş eğmek ve yalnız ondan dilemek… O ne güzel vekil, O ne güzel Mevl⸠O ne güzel yardımcı! Bilinmelidir ki zulümle hiçbir kimse ve ya hiçbir devlet âbat olmamıştır. İsrail’in sonu da yakındır inşeAllah. “Allah’a dayan; vekil olarak Allah sana yeter.”(Nisa 81) Müslümana düşen gerekli tedbirleri aldıktan sonra sonucu Allah’a havale etmektir. Filistinlilerin maruz kaldıkları zulümler arşa ulaşmıştır. İlahi vahyin inmeye başladığı zamanda ki imtihan sürecinin birer parçası olarak müslümanların maruz kaldıkları işkence ve zulümleri de unutmamak gerekir. Uhud Savaşı sonrasında bir kısım insanların müminlere, “İnsanlar size karşı ordu toplamışlar, onlardan korkun.” dediklerinde imanları daha da artmış ve gür bir seda ile “Hasbünallahu ve ni’me’l-vekîl” (Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!) demişlerdi. (Âl-i İmrân 173)
Önce ki gün Netanyahu denen cani ile Trump görüştüler. Bu görüşmenin arka planında daha önce Hakan Fidan ile ABD Dışişleri Bakanı Rubio'nun yaptığı görüşme son derece etkili olmuştur. Hakan Fidan İsrail ile olacak olan savaşta, ABD'nin müdahil olması durumunda başlarına gelecekleri tane tane anlattı; Ortada görünen bir gerçek var ki; İngilizler de, Amerikalılar da İsrail’in kalemini kırdılar. Daha doğrusu ABD ve İngiltere, Türkiye'nin ulaştığı gücü iyi kavradı; lakin İsrail bunu kabullenmek istemiyor. İsrail’in ABD'den açıkça isteği şudur ki; bize destek olursanız beraber Türkiye tehdidini kaldırabiliriz. Trump ise Erdoğan'ın neler yapacağını önceki başkanlık döneminde de test etmişti. Netanyahu değil ABD'ye nereye giderse gitsin, kendilerini bekleyen akıbetten kurtulamayacaktır. Türkiye, Suriye ve Lübnan üzerinden çoktan konum alarak artık İsrail’in sınırına dayandı bile… Şam'dan sonraki Açık hedef artık Kudüs… Türkiye çıktığı bu kutlu yolculuktan asla geri dönmeyecek… Sefer bizden Zafer Allah'tandır… Görünen o ki Netanyahu ABD de umduğunu bulamadı. Trump, Netanyahu’ ya dolaylı yollardan kendilerine bundan sonra gerekli desteği veremeyeceklerinin mesajlarını verirken Türkiye’yle de iyi geçin dedi.
İsrail 1948’de Filistin’den gasp ettiği topraklar da, kan ve gözyaşı üzerine kurduğu terör devleti ile yaklaşık 67 yıldır bölge halkına kan kusturuyor. Her fırsatta saldıran, yakan, yıkan, öldüren, zulüm kâr bir devlet olarak dünyada ün saldı. Dünyanın gözü önünde mazlum Filistin halkı açlığa mahkûm edilirken katledilmeye de devam ediliyor. Osmanlının yetimi kutsal şehir Kudüs ve kutsal mabet Mescidi Aksanın gönüllü bekçileri olan Gazzeliler, açlığa ve yokluğa rağmen çaresiz bir şekilde İslam âleminin onurunu ve gurunu koruma mücadelesini vermeye devam ediyorlar. Yapılan zulmü bazı gözler görmüyor, feryatları bazı kulaklar duymuyor ve bazı kalplerde bir rahatsızlık hissetmiyor artık. İnsan hakları evrensel beyannamesinin tellallığını yapan ülkelere ne oldu da mazlum halka yapılan bu zulümler karşısında sus puslar. Acaba İsrail’in şerrinden mi korkuyorlar. Yoksa Yahudi lobileri onları da mı baskı altına alarak tehdit ediyor dersiniz? İslam ümmetinin başında ki zalim kral, sultan ve şeyhlerden kurtulup ümmetin güç birliği sağlanamadığından dolayı, gücü elinde bulunduran sömürgecilerden medet umuyoruz. Müslümanların başlarında ki zalimlerden kurtulup kendi benliklerine kavuşarak bir güç birliği oluşturmadıkları sürece dünyadaki müslümanların iki yakalarının bir araya gelmesi ve zalimlere yeter artık demeleri mümkün değildir. Peygamberimiz “Müminlerin dertleriyle dertlenmeyen bizden değildir” buyurmuştur. Kendi kendimize soralım mazlumun yanında, zalimin karşısında, maddi ve manevi olarak, üzerimize düşeni yapabiliyormuyuz?
Günlerdir binlerce insan aç, susuz, çaresiz olarak daracık bir toprak parçasında savrulup duruyorlar. Hangi yöne dönseler ve hareket etseler tepelerine yağıyor bombalar. Gazze’de; her yer harabe bir mezarlık. Bunları dile getiren gazeteciler de yok edildi. İsrail’in Gazze soykırımına karşı onurlu bir tavır ve duruş sergileyen tek ülke Türkiye’dir. Bunu göremeyenlere vahlar olsun! Ancak içimizdeki siyasi hırsızlara “hırsız” dendiği günlerde, sokakları karıştıranların arkasında kimlerin olduğu, kimlerin ABD-İsrail’in şer değirmenine su taşıdıkları da bilinen bir gerçektir.
Kimseyi suçlayacak, acziyetimize sığınacak, yakınacak halde değiliz. Soykırım sözcüğünün bile anlamını yitirdiği bu zulüm karşısında, çaresizlikten yana düşmüş kollarımıza rağmen, yumruklarımızı sıkmışız sadece bekliyoruz!