Kur'an-ı Kerimde Buruç Suresi'nde Ashab-ı Uhdut, uzun uzun anlatılır. Sırf bir hikaye olsun. Diye mi yoksa ibret alınsın diye mi?
Ashab-ı Uhdut; İslamiyetten önceki bir devirde müminleri dinlerinden döndürmek için ateş dolu hendeklerde yakarak işkence eden kimselerdir.
Uhdut, "Uzun ve derin hendek" demektir. Kur'an-ı Kerim'de Buruç Suresi'nde çıra ile tutuşturdukları ateş dolu hendeklere sırf Allah'a inandıkları için müminleri atan ve hendeğin etrafına oturup keyfle onları seyredenlere "Ashab-ı Uhdut" denilmiş ve onlardan "Kahrolsunlar, gebersinler" diye bahsedilmiştir.
Halkı hendeklere doldurarak öldürme olayları tarihte bir defa yapılmış değildir. Hemen her dönemde inandığı, Allah'ın varlığına ve birliğine iman ettiği için zulme, soykırıma uğrayan milletler ya da insan toplulukları olmuştur.
Anlatıldığına göre bir devirde İran hükümdarlarından biri kız ve erkek kardeşlerin birbirleriyle evlenmelerine karşı çıkanları, hendekler kazdırıp içine doldurarak yaktırmıştı.
Başka bir rivayette Babil kralı ona tapmaya zorlamış, bunu kabul etmeyen Danyal peygamber ile arkadaşlarını alevli fırına doldurmuştur.
En meşhur olan rivayete göre Necran Hıristiyanlarına Yahudi hükümdar Zünüvas tarafından yapılan işkence olayıdır. Himyerilerin son hükümdarı olan Zünuvas, Yahudiliği kabul etmişti. 523 yılında Necran'ı ele geçirerek Hıristiyanlardan Yahudiliğe geçmelerini istemiş, kabul etmeyenleri ateş dolu çukurlara attırarak yaktırmıştı. Süryanice kaynaklarda Zünuvas'ın 120.000 kişilik bir ordu ile Necran'ı kuşattığı ve binlerce kişiyi bir kiliseye doldurarak ateşe verdiği ve kalanları da uzun ve derin hendeklerde odun ateşiyle yaktığı anlatılmaktadır.
Elmalılı M. Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili adlı tefsirinde bu surede geçen Ashab-ı Uhdud hakkında şöyle diyor:
"Alimler şunda müttefiktirler ki müminlerin bir kavmin yahut kavimlerin üzerine hakim olan kafir bir kral muhalefet etmişler, o da onları derin hendeklere attırmıştır. Öyle anlaşılıyor ki bu olay, Kureyş kabilesi arasında da meşhurdu. Yüce Allah, bunu Resulünün ashabına zikrederek dinleri hakkında maruz kaldıkları işkence ve zulümlere sabır ve tahammül etmeleri gerektiğini hatırlatmıştır. Çünkü Kureyş kabilesinin müşriklerinin müminlere eziyet ettikleri herkesçe bilinmekteydi.
"Kur'an-ın beyanına göre ashab-ı uhdud lanetlenmiştir. O vakitte onlar ataeş atıldıklarında etrafına toplanmışlar ve onların yanışını seyrediyorlardı. Onların suçları, sadece Allah'a iman etmiş olmalarıydı."
Tarihte Yemen'de Tubb, Babil'de Buhtunnasr, Kostantıniye'de Kral Konstantin devirlerinde bunlar yaşanmıştır. 20. Yüztılda Cezayir'de 1,5 milyon Müslümanın katledilmesi, Kırım Tatarları'nın, Ahıska Türkleri'nin, Kafkas kavimlerinin sürgün adıyla toplu kıyıma tabi tutulmaları, Afrika'da kabilelerin köleleştirip ülkelerinin işgal edilmesi sırasındaki katliamlarını, Hitlerin Avrupa'da uyguladığı soy kırımı ve dünyanın dört bir yanında süre gelen zulüm ve işkenceleri hep bu surenin kapsamında saymak gerekmez mi?
Kur'an- Kerim'de bu kıssa; müminlere eziyet eden müşriklerin ibret almaları ve müminlerin de sıkıntı ve zorluklar karşısında sabır ve tahammül göstermeleri için zikredilmiştir. Zira Buruç Suresi'nin 4-7 ayetlerde şöyle buyruluyor:
"O çukurları, alev alev yanan ateş çukurlarını hazırlayanlar mahvolmuşlar, gebertilmişlerdir. O zaman onlar, o ateşin etrafında oturuyorlardı. Onlar, Allah'a iman edenlere yapacakları işkenceler huşunda hükümdarları nezdinde şahitlik edeceklerdi."
Ancak o ateş, onları seyretmek için toplanan kafirleri sarmış ve hepsini yakmıştır.
Surede geçen "Ashab Uhdud katledildi" cümlesi müminlere örnek gösterilmiştir. Müminlere imanlarında, direnişleri, sebat göstermeleri tavsiye edilmiş, onlara eziyet edenlerin akıbetlerinin ashab-ı uhduda benzeyecekleri hatırlatılmıştır.
Bu surede geçen ashab-ı auhdud, yani insanları hendeklere doldurup diri diri yakanlar tarihte kalmış bir hikaye veya efsanedir deyip geçmeyin. Bunlar, zamana, zemine, teknolojiye göre sürekli kendini yenilemekteler, her dönemde yeni çağ atlamaktalar.
İkinci dünya savaşı bittiği halde sırf korku ve dehşet saçmak için Hiroşima ve Nagazaki'ye atom bombası atanların öncekilerden farkı neydi?
Mağdurları oynayarak Filistin'de bir çiftlilik yer isteyenlerin yer isteyenlerin asıl niyet ve metodları, gerçek yüzleri Ekim 2023'de ortaya çıktı. Daha önce yerlerinden, yurtlarından çıkartılan Filistinlierin Gazze ve çevresinde kurdukları mülteci kampları haçlı ve Siyonist işbirliğiyle aylardır bombalanıyor. Fosfor bombalarıyla insanlar diri diri yakılıyor. Daha çok insan öldürebilmek için camiler, kiliseler, hastaneler, okullar bombalanıyor. Hiçbir günahı olmayan masum çocuklar zevk için öldürülüyor. Bütün dünya seyrediyor. Birleşmiş Milletler, göstermelik kararlar alınıyorlar. Barış istediğini söyleyen büyük devletler İsrail'e silah ve mühimmat gönderiyor. Amaç Filistinlileri Gazze hendeklerinde yakıp bitirmek. Kendileri de ekran başında, öncekilerin hendeklerin kenarında oturup seyrettikleri gibi yanan, yok olan, feryat eden, açıktan kıvranan, susuzluktan canı yananları zevkle seyrediyorlar.
Günümüzün ashab-ı uhdudu da onlar.
Gazze şeridi yanarken çevresindeki Ürdün, Suudi Arabistan, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri'nin kralları da seyirci locasındalar. Buna pek çok İslam ülkesini katmak mümkün.
Buruc Suresi'nde geçen ashab-ı uhduddan ibret almıyorlar mı bunlar? Bir gün Filistin'de yanan ateşin kendilerini de saracağını düşünmüyorlar veya hiç akılarına getirmiyorlar mı?
Bugün güçlüleri, büyük devler ve onların hırçın şovalyesi Netenyahu, dünün firavun ve Nemrud'unun başına gelenleri hiç hatırlamıyorlar mı? Halbuki ellerinde bulunan o kutsal kitaplar, bunların ibretlik hikayeleriyle dolu. Surenin sonunda bu zalimlerin akıbetleri de hatırlatılıyor.
Biz de Netenyahu ve avanesinin bir gün aynı akıbete de uğrayacağına ve yaktığı ateşte, açtığı çukurlarda boğulacağına inanıyoruz.
Ama sadece inanmak yetmez. Güçlerimizi bu amaçla birleştirmek zorunda olduğumuzun da farkında ve bilincindeyiz. Onların ashab-ı uhdud gibi kendi açtıkları çukurlarda helak oluşlarını seyredeceğimiz günler yakındır inancındayım.