Büyük bir hızla hareket edip Fatıma’nın evine vardılar. Yanlarında kalabalık bir izleyici grubu, bugün tabiriyle basın ordusu vardı. Onlar da o zahit halifenin hainliğine şahitlik yapacaklardı.
Odalardan birini açıp içeri girdiler. İçeride sadece deri biroturak/post, etrafında tuğladan yapılmış birkaç tabure ve birde bakır ibrik bulunmaktaydı. Herkes şaşkın vaziyette ihbarıileten Ömer b. Velid’e bakıyorlardı. Onun da diyecek birşeyi yoktu. Estağfirullah deyip başını öne eğdi. İkinci oda açıldığında önce Halife Yezid b. Abdülmelikgirdi. Orası da hasır serili bir mescitti. Bir de tavana asılı birzincir vardı. Etrafındakilerden bilen biri, Halife Ömer b. Abdülaziz’in bu zincirin ucundaki halkaya başını sokarak tefekküre dalmış olabileceğini ve tövbe istiğfarda bulunmuş olabileceğini anlatır. Burada suç delili aramaya gelenler odadan çıkacakları sırada bir tahta sandık görürler. Mücevher sandığı bu olsa gerek deyip açarlar. Yezid ve Ömer b Velid, aradıklarını bulmuş olmanın heyecanıyla bir anda mutlu olurlar. Ancak içinden kalın kıldan örülmüş bir elbise çıkar.
Bütün gözler, yine Ömer b. Velid’e yönelir. O da yine Estağfirullah çekip “Ben sadece bana söylenileni aktard ım” diyerek kendisini savunmaya çalışır. Halife Yezid b. Abdülmelik de mahcup durumdadır:
“Ey kardeşim Ömer b Abdülaziz, Allah sana rahmet etsin. Sen, aleni işlerinde de gizli işlerinde de tertemizsin”
Böylece Ömer b. Abdülaziz’in gizli hazineleri iddiası ve ihbarı da fos çıkmış oldu.
FATIMA’NIN SINAVI
Ömer b. Abdülaziz, kendisine miras yoluyla intikal eden bütün mal ve mülkü hazineye devretmişti. Halifeliğinin ilk günlerinde karısı Fatıma’nın boynunda benzeri görülmemiş pahalı bir gerdanlık bulunuyordu. Kocasına hoş görünmek için zaman zaman takıyordu. Genç Halife, eşine:
-Cehennem ateşinin kor parçalarının yüzüne ve boynuna yapıştığını görüyorum. Biliyorum, onun baban Abdülmelik hediye etmişti. Bunlar, Müslümanların hakkıdır. Ama benimle aynı ede yaşamak istiyorsan bunları yerine iade et.
Çünkü ben, bu ziynetlerle aynı evde yaşayamam, diyordu. Kadın için altın ve ziynetin değeri ve önemi tartışılmaz.
Fatıma, ya eşinin manevi hassasiyetine uyup gerdanlığı hazineye devredecek ya da mücevherlerinin cazibesine kapılıp eşini terk edecekti. Bu, onun için önemli bir sınavdı. Fatıma:
-Hayır, ben seni buna ve nice katların değişmem. Seni seçiyorum, dedi.
Fatıma, sınavı başarıyla geçmişti. Gerdanlık ve tüm ziynetleri derhal Beytülmal’e/hazineye devredildi. Fatıma, eşinin hayat tarzına uymayı başarmıştı. Vefatına da çok üzülmüştü. Ona sadakati konusunda kimsenin şüphesi yoktu. Ancak altın, para ve ziynet deyince yine sadakat gösterebilecek miydi? Artık o öldü. Ben, keyfimce yaşamalıyım mı diyecekti? İnsan bu; sınanmadan bilinemezdi.
Fatıma, eşinin vefatından bir süre sonra kardeşi Yezid b. Abdülmelik’i ziyarete gitmişti. Halife Yezid, kardeşinin tüm ziynet eşyalarını kocasının alıp hazineye devrettiğini biliyordu. Merakla kardeşini tepeden tırnağa süzdü. Üzerinde hiçbir ziynet eşyasının olmadığını gördü. Artık güç elindeydi. Kardeşi Fatıma’ya: