-Nerede Ömer b. Abdülaziz?
Beşinci Raşit Halife Ömer b. Abdülaziz Ben de hemen o köşke girdim. İçeride Hz. Peygamber (sav) oturmuştu. Ebubekir sağında, Ömer solunda, Osman ve
Ali önünde oturuyordu. Ben de girince dedem Ömer b. Hattab’ın yanında yer gösterildi ben de oraya oturdum. Resulullah ile dedem Ömer b. Hattap arasında yüzü son de rece güzel bir genç oturuyordu. Kim olduğunu dedem Hz. Ömer’e sordum
-O, Meryem oğlu İsa’dır dedi.
Sonra bir müddet oturduk. Tek tek çıktılar. Sıra bana gelince ben de çıktım ve Rabbim beni sorguya çekti. Bir çekirdeğin çukurcuğu, incecik bir iplik ve ufak taneler için bile sorguya çekildim. Kurtulamayacağım sandım. Sonunda ‘Sevap işledin. Tuttuğun yola devam et’ dediler. Yürüdüm…”
Ömer, rüyasının devamında yolda Haccac b. Yusuf’u bir leş suretinde gördüğünü, öldürdüğü her kişi için teker teker yeniden öldürüldüğünü anlattığını nakletti.
Belli ki rüyasının etkisinde kalmıştı. Hz. Peygamber (sav) ile dört halifeyi bizzat görmüştü. Bu tür rüyaların boş olmadığını biliyordu. Haricilerle görüşmelerin devam ettiği sırada bu rüyanın da bir anlamı olmalıydı. Hanımı Fatıma, bu rüyayı eşinin vefatından bir süre önce gördüğünü söyleyerek adeta yorumlamış oluyordu.
SON HUTBESİ
Ömer b. Abdülaziz, valilere gönderdiği mektuplarda emerler sıralamak yerine onlara sorumluluklarını ve ilahi adalet huzurunda verecekleri hesabı hatırlatarak sözlerine başlardı. Ondan sonra yapmaları gereken işleri sayardı. Halka duyurulması ve merkezdeki memurlara bildirilmesi gereken konuları Cuma hutbelerinde söylerdi. Yine üslup aynıydı. İlk hutbesinde şöyle diyordu:
“Şunu hiç unutmayınız ki Peygamberimizden sonra Peygamber gelmeyecektir. Kuran-ı Kerim’den sonra kitap inmeyecektir. Allah’ın helal kıldıkları kıyamete kadar helaldir. Haram kıldıkları da kıyamete kadar haram kalacaktır. Ben, hüküm koyucu değilim. Allah’ın emirlerini insanlar arasında uygulayıcıyım. Resulullah’ın sünnetine uyan kimseyim. Allah’a asi olana asla itaat edilmez. Ben, sizin en hayırlınız değilim ama aranızda Allah tarafından en ağır yükü taşımak zorunda olan kimseyim…”
Başka bir hutbesinde Allah’tan korkmayı anlatırken:
“Ey insanlar, size Allah’tan korkmanızı tavsiye erdim. Biliniz ki Allah korkusu, her şeyden daha hayırlıdır.
“Ey insanlar, önceki yöneticilerin zulümlerinden ku rtulmak için onlara sokulur, sevgilerini kazanmaya çalışırdınız.
Şunu biliniz ki ben de bu maksatlı kalıcı değilim. Benim görevim, Allah’ın bana emrettiklerini yerine getirmekten ibarettir.”
Hutbelerde halkı, şikayet ve isteklerini dile getirmeye çağırıyordu. Zulme uğrayanların bizzat kendisine veya valilere iletilmesini, onlar ilgilenmezlerse destursuz huzuruna gelip anlatmalarını söylüyordu. Özellikle dünya hayatının geçiciliğini vurgulayıp ahiret için hazırlanmaları gerektiğini hatırlatıyordu: