Dün Bosna Hersek, Irak, bugün Suriye, Filistin veya haritada yerini bulamadığımız mazlum ülkeler kan ağlıyor. Bu meyanda Hz. Ali Efendimizin ''Bin kere mazlum olmak, bir kere zalim olmaktan iyidir'' sözü ne kadar yerindedir. Zira dünyanın neresinde bulunursa bulunsun; dini, dili ne olursa olsun anne annedir, çocuk yine masumane çocuktur. Dolayısıyla buralarda anne olmak demek, kendinin veya kız çocuklarının her an tecavüze uğrayabileceği korkusuyla yaşamak demek. Buralarda anne olmak demek; eşinin, erkek çocuklarının elleri kelepçelenip, gözleri bağlanıp bilinmez mekânlara doğru götürebileceği ve çeşitli işkencelere maruz kalabileceği endişesiyle yaşamak demek. Buralarda anne olmak demek, gözyaşıyla hayata tutunmaya çalışmak demek… Buralarda anne olmak demek, yaşarken cehennemi yaşamak demek…
Buralarda çocuklar toptan önce mermilerle tanışıyor. Onun kapsülüyle savaşçılık oynuyorlar. ''Büyüyünce ne olacaksın?'' sorusuna, ''Pilot olacağım babamı öldürenlere, evimizin üstüne bomba tanlara bende bomba atacağım'' cevabını veriyorlar. Anne - babalar ise davetsiz misafir hangi gece bizim kapıyı çalacak diye endişeyle bekliyorlar. Ve ''Nerede yaşarsanız yaşayın aramızda yaşamayın, nerede ölürseniz ölün bizim içimizde ölmeyin, bizden uzak olun'' diye haykırıyorlar.
Geçmiş yıllarda televizyonlarda bir görüntü izlemiştim ve çok etkilenmiştim. Gazze'de İsrail askerleri yolda çocuğuyla yürüyen bir babayı duvar dibinde sıkıştırmış, tüfeğin namlusunu babaya doğru uzatmış ve baba duvar dibinde çömelir vaziyette, arkasında 7-8 yaşlarında erkek çocuğu korkudan tir tir titrerken lisani haliyle; 
''Ne olur, gitme hep yanımda kal,
Mermiler gelirken beni koynuna al,
Seninle bombalar hiç vermez zarar
Seni kaybetmekten korkuyorum babam'' diye âlemi İslam'a sesleniyor. Ama heyhat! Nafile. Bizlerde en fazla birazcık üzülüp, mazluma dua - zalime beddua yapıp kanal değiştiriyoruz…
Bir televizyon kanalında haberleri izliyorum. Gazze ile ilgili bir haber ekrana geliyor. İzlerken empati yapınca ağlamamak elde değil. Gece vakti ''TAK! TAK!'' kapı çalınıyor. Açılmazsa hemen kırılıyor. Davetsiz, sevilmeyen misafire; çocuklar uykuyla, anne korkuyla kapıyı açıyor. Silahın namlusu kendine doğru doğrultulmuş olduğunu görünce anne şaşırmıyor. Çünkü her akşam bir komşusunun kapısı aynı şekilde çalınıyor. Ya eşi, ya çocuğu sorgusuz sualsiz alınıyor.
Askerler: ''Ahmet nerede?'' diyor. Zavallı anne: ''O henüz 12 yaşında, daha çocuktur''  derken, gelen sese Ahmet korkuyla uyanıyor ve ''Ben öğrenciyim, yarın sınavım var''  diye halini arz etmeye çalışıyor ama anlayacak ruh nerede…
Ahmet'e, ''Elbiseni hemen giy, bizimle geleceksin'' deyince, annesi kuzusunu kurda kaptırmış koyun misali, ''Ahmet'i mi götürmeyin, Ahmet'i mi götürmeyin o henüz çocuktur'' diye çığlık atarken aynı zamanda yavrusuna sımsıkı sarılmış kokluyor. Eşi de yıllar önce İsrail askerleri tarafından bir gece yarısı gözleri bağlanarak evden alınmış ve gidiş o gidiş. Ahmet çocuk olmasına rağmen zor anlarda evin erkeği gibi davranmak zorunda kendini hissediyor ki, gözyaşlarını içine akıtıp düşman askerleri karşısında dik durmaya, annesine karşı da bir nebze acısını hafifletebilmek adına metanetli olmaya çalışırken, ''Annem korkma, Allah bizimledir'' diyor.
Annenin çığlıklarını seyreden askerlerden biri ''Korkuyor musun? İlk defa çocuk veriyorsun her halde'' diyor. Bu soru karşısında kendini toplayan anne: ''Korkmuyorum, Ahmet'imi size değil, Allah'a emanet ediyorum'' diyerek tepki veriyor. Ahmet'im üşümesin diye, hırkasını üzerine giydirmeye çalışıyor. Kaba bir tavırla Ahmet'in ellerini kelepçeliyorlar, gözlerini bağlıyorlar. Kolundan tutup sürükleyerek dönüp dönmeyeceği belli olmamak üzere ismi bilinmeyen esir kampına doğru gecenin zifiri karanlığında gözden kaybolurken, annenin çığlıkları ve ''rabbime emanet ol yavrum'' nidaları arşı alayı inletiyor.
Özetin özeti: ''Barışta oğullar anne-babalarını, savaşta anne-babalar oğullarını gömerler'' (Krezüs)
*
GAZZE
Yer Gazze,
Saat 02,00
Tak, tak kapı çalındı
Bu ne küstahlık böyle?
Buyur etmeden içeri dalındı
Her taraf sorgusuz, sualsiz arandı
Uykudaki bebekler bile korkuyla uyandı
Bir an, kâbus mu görüyoruz diye tereddüt edildi
O anda bir asker 'Hey çocuk sen geleceksin bizimle' dedi
Annesi, götürmeyin yavrumu diye çığlık attı ama dinlenmedi
Hemencik elleri kelepçelenip, gözleri bağlanıverdi
Çocuk dedi: ''Ben öğrenciyim, yarında sınavım var''
İt misali hırladı, hiç dinlemedi o hain oğlu hainler,
Anne gözyaşları içinde giydirirken Ahmet'ini,
Dedi: ''Allah, toptan belanızı versin sizin emi''
Vedalaşmak kolay olmadı sarılıp ağlaştılar
Ahmet haykırdı, ''Korkma anam, bizimde rabbimiz var.
Ölürsem şehitlik, sağ dönersem gazilik durar,
Neredesiniz, ey zulme duyarsız gafletteki Müslümanlar''
Tüfeğin dipçiğiyle alınırken Ahmet annesinden,
Yalvardı, azıcık insanlık varsa ayırmayın yavrumu benden
Babası da gitti gelmedi, sizin gibi hainlerin yüzünden,
Çocuk bilinmez kampa doğru götürüldü, annesi dinlenmeden
Anne: Ellerini açtı ''Yarab sana emanet yavrum, bu hainlerden'
Artık rutin görüntü bunlar, ağlayan şehir Kudüs'ten, GAZZEDEN
…………………………………………
Rahat uyuya bilir misin sen ey Müslüman? Bunları İZLERKEN