n daha hayırlıdır. Sakın benden sonra da hakkınız olmayan bir şeyi almak için kimseye başvurmayın.
Hastalığı süresinde ziyaretler devam ediyordu. Ziyaretçilerden birisi de onun Medine’ye gelmesini istedi:
-Keşke Medine’ye gelseniz… Allah’ın hükmü/ölüm gelince dördüncü kabre siz yerleşirdiniz. Resulullah (sav),
Ebubekir ve Ömer’le birlikte olurdunuz. Teklif Ömer için çok hoştu ama o, yerinden kıpırdayacak durumda değildi.
-Vallahi, Allah bana her türlü azabı tattırabilir. Ancak cehennem azabına dayanacak gücüm yok. Rabbim, kalbimdekini biliyor. Ancak gidecek mecalim yok…
Ziyaretçilerden Reca b. Hayve’nin kendisini yık ayacak, kefenleyecek ve kabre götürecekler arasında olmasını istedi.
Ondan son arzusu şuydu:
-Beni kabre koyduğunuz zaman kefenimin bağını çöz ve yüzüme bak. Zira sen, benden önce üç kişinin (Abdülmelik, Velid ve Süleyman) bağını çözmüş, yüzünü açmış ve yüzlerinin simsiyah olduğunu, kıbleden yüz çevirdiklerini görmüştün.
Bu, bir vasiyetti. Reca, bu vasiyete harfiyen uyacak, y ıkayıp kefenleyecek, kabirde kefeninin bağını çözecekti. O
anda yüzünün ak olup kıbleye yönelmiş bulunduğunu bizzat görecekti.
SON GECESİ
Ömer b. Abdülaziz’in hastalığı İbni Sa’d ve İbni Esir’e
göre 20 gün, bazılarına göre de 9 gün devam etmiştir. Hastalığının şiddetinden dolayı zaman zaman “Beni oturumuma getirin” diyordu. Son gece yine oturmak istedi. Oturumuna geldiğinde şöyle yalvardığı duyuldu:
“Ya Rabbi, ben senin emrettiğin kişiyim. Emirlerini tam yerine getiremedim. Yasakladığın şeylerde de ihmalim olmuştur. Lakin senden başka ilah yoktur. Buna inancım tamdır.”
Bu yakarışını “La ilahe illallah” tevhidi izlemişti. Hanımı
Fatıma, dostu Reca b. Hayve başta olmak üzere, odada bulunanlar gözyaşlarını siliyorlardı. Son gece devamlı kelime-i tevhit okuyor ve Allah’a dua ediyordu.
“Allahım, beni verdiğin hükümlere razı kıl. Benim için yüce kudretini mübarek kıl. Ben, senin öne aldığın bir hükmü ertelemeni, ertelediğin bir hükmü de öne almanı dileyemem.”
Ömer’in halinden dolayı çevresindekilerin de umutları tükeniyordu. Eşi Fatıma, elemlerin son haddine ulaştığı gece sabaha kadar kimsenin uyumadığını belirtiyordu ve Allah’a şöyle yakarıyordu:
“Ya Rabbi! Ben senin emrettiğin kişiyim. Emirlerini tam yerine getiremedim. Yasakladığın şeylere de isyan ettiğim olmuştur. Lakin La ilahe illallah Senden başka ilah yoktur.
“Allahım! Beni verdiğin hükme razı kıl. Benim için yüce kudretini mübarek kıl. Ben, senin öne aldığın bir hükmü ertelemeni, ertelediğin bir hükmü de öne almanı dilemem.”
Etrafındakilere beni yalnız bırakın, diyebildi. Bunun üzerine yanındakiler sadece hizmetçisi Mersed’i bırakıp çıkarlar. Bazı kaynaklarda hizmetlinin adı, Bürd olarak geçmektedir. Bir müddet sonra geri döndüklerinde Mersed’i kapıda görürler. Ona niçin ayrıldığını sorarlar. O da “Kendisi çıkmamı emretti” der. Mersed son derece şaşırmış durumdaydı. Son anınışöyle anlatır: