Edebiyat ve daha özelde şiir, onunla tanıştığım 1979 yılından beri hayatımın ayrılmaz bir parçasın oldu. Her ne kadar mesleğimiz mühendislik olsa da edebiyata, hobinin de ötesinde daha güçlü bir bağ ile bağlandığım aşikâr. Öyle ki lise tahsilim sonrasında edebiyat okumak istememe rağmen Ziraat Fakültesine gitmek zorunda kalmıştım. Rabbim bana 45 yaşında iken çok isteyip okuyamadığım edebiyat eğitimini Açık Öğretim Fakültesinden almamı nasip etti. Buna da şükür diyoruz.
Zamanla bu sevgi ve ilgi nedeniyle yazdığımız şiirler, öyküler, denemeler beğenildi ve birçok dergi yazılarıma sayfalarını açtı. Ardından yurdun dört bir yanında düzenlenen yarışmalarda dereceler alarak birçok etkinliğe katılma imkânı buldum. Birçok şair ve yazar ile tanışma fırsatım oldu. Çok güzel dostlar edindim, güçlü ve kalıcı dostluklar tesis ettik. Darısı genç edebiyatçı kardeşlerimize olsun diyelim.
Bu yarışmalar nihayetinde bize jüri üyelikleri de getirdi. Bu sayede masanın diğer tarafına da geçmiş olduk. Zaman zaman beklentilerimiz gerçekleşmediğinde, hayal kırıklığı yaşadığımız yarışmalarda faturanın kesildiği "jüri üyesi" olmak gerçekten çok farklıydı. Aslında bizim tabirle "hakem" oluyorduk artık. İlk önce Çorum Gazeteciler Cemiyetinin düzenlediği "Mahmut Tunaboylu Öykü Yarışması"nda jüri olduk. Sonra Hitit Üniversitesi Kariyer Günleri kapsamında düzenlenen şiir yarışmasında… Ardından Çorum Belediyesinin düzenlediği "15 Temmuz Darbesinin Ruhumuzdaki İzleri" konuşlu deneme yarışmasında jüri koltuğuna oturmuştuk. Bu konuda da bir deneyim ve tecrübe kazanmıştık.
Son olarak katıldığım "Ercişli Emrah Şiir Yarışması" ödül töreninde Serencam Yayınevi sahibesi Gülşen Gazel Hanım; "Abi Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ile beraber 'Bir Bayrak Şiir Bekliyor' isimli bir yarışma düzenledik. Ön jüride olur musunuz?" deyince kabul ettim.
Ön jüride benimle beraber Mersin'den Mustafa Doğan, Samsun'dan Erhan Çamurcu ve Gaziantep'ten Osman Yücel görev yapacaktı. Yarışma startı verildiğinde biz de Gaziantep'e giderek bir toplantı gerçekleştirdik. Kendimize bir yol haritası belirledik. Yarışma sonunda bir antoloji oluşacaktı. Önce şiirler antolojiye girip girmeme yönünden ön bir elemeye tabi tutulacak, ardında puanlama yapılacaktı. İlk yirmi şiir üst jüriye gönderilecekti.
Üst jüride ise Bestami Yazgan, Metin Önal Mengüşoğlu, Cahit Koytak, Müştehir Karakaya ve Hakan İlhan Kurt gibi ülkemizin değerli şairlerinin yanında Gazi Kültür AŞ Genel Müdürü Prof. Dr. Halil İbrahim Yakar ile Serencam yayınevi sahibesi Gülşen Gazel Hanım vardı.
Yarışmaya; Almanya, Romanya, İran, Amerika Birleşik Devletleri ve Azerbaycan gibi ülkelerden de şiirler gelmişti. Bunun yanında 75 farklı ilden toplamda 803 yetişkin, 83 lise öğrencisi ve 10 ilköğretim öğrencisi olma üzere 896 şair, 986 şiir ile yarışmaya katılmıştı. Bunlardan 252 kişi bayan ve 644 kişi de erkek katılımcıydı.
Sonuçta yetişkinler kategorisinde; Bursa'dan Sevim Yakıcı "Bayrak Yar" şiiriyle birinci, Trabzon'dan Ali Kemal Mutlu "Al Mühür" şiiriyle ikinci, Ankara'dan Nuray Alper "Al Sancağın Altında" isimli şiiriyle üçüncü oldu. Abdulhadi Bay, Yaşar Bayar, Arif Odabaş, Menderes Oyanık, Mustafa Sade, Talat Ülker ve Kenan Yavuzaslan ise mansiyon ödülü aldı.
Liseler kategorisinde; Gaziantep'ten Yusuf Baha Köksal "Gök Bayraktan Al Bayrağa" isimli şiiriyle birinci, Hatay'dan Emine Nazlı Altan "Şehidin Gözyaşı" isimli şiiriyle ikinci, Şırnak'tan Yahya Özçınar "Ben Sen'im, Ben Biz'im, Ben Al Bayrağım" isimli şiiriyle üçüncü olmuştu.
Yarışma şartnamesinde olmamasına rağmen ilköğretim düzeyinde yarışmaya katılan öğrencilerimize Gaziantep Büyükşehir Belediyesi bir jest yaparak ödül verdi. Bu kapsamda; Nazlı Işıl Koper, Osman Emre Yüksel ve Nuray Yavuz'u cesaret ödülü ile ödüllendirdi.
Ödül töreni 28 Aralık Cuma günü yapılacaktı. O sabah Gaziantep'e vasıl olduk. Öğleye kadar tüm katılımcılar ile kalacağımız otelde bir araya geldik. Cuma namazı sonrası tüm katılımcılara, Büyükşehir Belediyesi görevlilerinin mihmandarlığında bir şehir gezisi yaptırıldı. Hamam Müzesi, Türkiye'nin ilk mutfak müzesi olan Emine Göğüş Mutfak Müzesi ve Gaziantep Kalesi, İpek Suat hanımın enfes anlatımları ile gezildi. Özellikle; Şehit Kamil Bey, Karayılan, Şahin Bey ve Dokurcum Değirmeni Katliamında şehit edilen çocukların temsili suretlerinin bulunduğu Kurtuluş Savaşı manzaraları ile karşılaştığımız kalede duygulu anlar yaşadık. Diğer mekânlar da çok güzeldi. Bu şehre daha önce de çok gitmeme rağmen bu mekânları yeni görüyordum.
Program o gün akşam 19.00'da Gaziantep Büyükşehir Belediyesi Konferans Salonu'nda başladı. Gaziantep halkı programa hayli ilgi göstermişti. Salon hem tıklım tıklımdı hem de bayrak sevgisi her yüzden okunduğu için güzel bir manevi atmosferi vardı.
Programın açılış konuşmasını Gazi Kültür A.Ş. Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim Yakar yaptı. Yakar konuşmasında; "Kültürümüzde başka hiçbir millette karşılaşamayacağımız bir şekilde ve değerde şiir baş tacı edilmiştir. Türkülerle, ninnilerle büyüyen çocuklarımız daha doğarken şiirle tanışırlar. 16 Osmanlı padişahının divanının olması bunun bir göstergesidir. Birlik beraberliğe her zamankinden daha çok ihtiyacımızın olduğu şu günlerde böylesine önemli ve anlamlı bir organizasyon ile bu birlikteliğe katkıda bulunmak istedik." Dedi. Ardından tüm jüri üyelerine, katılımcı şairlere ve salonu dolduran misafirlere teşekkür etti.
Programa Gaziantep Üniversitesi Konservatuarı öğretim görevlisi Prof. Dr. Ilgar İmamverdiyer ve ekibinin sunduğu bayrak şiirlerinden bestelenen marşların icra edildiği konser ile devam edildi. Coşkulu alkışlarla seyircinin beğenisini kazanan bu konser bizim de gönlümüzde müstesna bir yer buldu.
Daha sonra yarışmaya katılan şairler, şiirlerini seslendirdiler. Ben de âcizane yazmış olduğum "Bayrağıma" isimli şiiri okudum.
Şiir dinletisinin ardından ödül alan şairlere ödüller takdim edildi. Ödüller, yetişkin kategorisindeki şairlerimize Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Oya Albay, lise öğrencilerine İl Kültür Müdürü Mehmet Bülent Öz, ilköğretim öğrencilerine ise GASKi Genel Müdürü Hüseyin Sönmezler tarafından takdim edildi. Jüri üyelerine de plaket takdimi Oya Albay hanımefendi tarafından takdim edildi.
Program sonunda yazdıkları bayrak şiirlerini seslendiren ilköğretim öğrencileri hem en büyük alkışı aldılar hem de seyircileri gözyaşlarına boğdular. Program çok güzel bir final ile son bulmuştu. İki aydır verdiğimiz çaba, yorgunluklar bir anda son bulmuştu.
Ertesi günü Serencam Yayınevi sahibesi Gülşen Gazel hanımefendinin misafiri olduk. Jüri üyeleri ve dereceye giren şairler ile yapılan kısa bir şehir turundan sonra Serencam Yayınevinin bürosunda sohbet ettik. Benim gitar ile söylemeye çalıştığım birkaç şarkı sonrasında yan komşu Sahaf Mehmet Bey bize keman ile birkaç eser icra ettiler.
Otobüs zamanımız gelince Erhan Çamurcu hocam ile diğer arkadaşlarımıza veda edip otogara gittik. Bizim için yeni bir yolculuk başlamıştı. Bu kez evimize dönüyorduk ama şiir bakalım bizi daha nerelere götürecek diye de düşünmedik değil. Ya nasip!