Zamana tanıklık etmiş, onun akışında kendi çapında rol almış, geçmişe damgasını vurmuş insanların hayatları hep merak konusu olmuştur. Onların yaşadıkları ve gördükleri ile yaşanılan olaylara olan yorumları, geçmişi bugünün ifadeleriyle okumaları doğru bir tarih yazımı için gereklidir. Lakin birçok insan bu konuda -birçok sebepten dolayı- ketum davranarak susmayı tercih etmiştir ya da susturulmuştur. Örneğin Karabekir Paşa İstiklal Harbi Hatıralarını yazdığında çok büyük bir tepki ile karşılaşmış, kitaplarına el konulmuş hatta ilk baskıları yok edilmiştir. Kendisi de uzun yıllar göz hapsinde tutulmuştur. Zira hatırat yazarlığı öyle kolay bir iş değildir. En azından cesaret ister. Neden mi? Sır olan birçok hadise ifşa olduğunda bu birilerinin hoşuna gitmeyecektir. Bazen de söz hakkı doğuracak meseleler zuhur edince başınız ağrıyacaktır. Ya da Necip Fazıl örneğinde olduğu gibi hayatınızın mahrem kalması gereken geçmişe dair sıkıntılı durumları bir başkasına fırsat vermeden kendiniz ifşa ederek insanları da şaşırtabilirsiniz. Ancak en kötüsü aslında arka planı farklı olan olayları örtbas etmek gayretine düşerek yanlış bilinen doğruları tarihin karanlığına hapsetme işgüzarlığıdır ki bunun neticesinde yalancılar korosuna "bak, o da öyle diyor" şeklinde bir mesnet olabilirsiniz.
Tabi yazımızın başında da belirttiğimiz gibi herkes kendi yaşadığı zaman ve mekân ile üstlendiği rol seviyesinde bir hatırat yazacaktır. Hatırat yazmak için illa da bir devre mühür vuran meşhurlardan olmanız gerekmiyor. Devletlerin bir tarihi olduğu gibi bir şehrin, bir hareketin, bir kurumun hatta bir müzik veya edebiyat grubunun da kendince bir tarihi vardır. Buralarda rol alan kişiler de ait oldukları şehrin, kurumun, grubun, hareketin tanıklık ettikleri tarihini aydınlatmak adına hatıratlarını yazabilirler, yazmalıdırlar da…
Çorum Belediyesi Kültür Yayınları arasında yayınlanan Ethem Erkoç Hocamızın yazdığı "Ömrümün 60 Yılı" da şehrin tarihine ışık tutacak özellikte bir kitap. Hocamızın hayatını anlattığı 848 sayfalık bu kitapta şehrimize ve ülkemize dair hatıralar mevcut. Bu pencereden bakıldığında hocamızın 1950 sonrası yerel ölçekte Çorum'un, genel olarak da ülkenin bir panoramasını çıkardığını görüyoruz. Yaşanan mahalli ve yerel seçimler, darbeler, idamlar, mağduriyetler, bunların ekonomiye etkilerini naif bir dil ile kimseye sataşmadan izah etmiş. Yine bu süreçte Çorum'un yaşadığı değişimi ve gelişimin yanında elimizden kaçan fırsatları, eksik kalan hizmetleri de aynı üslupla yazmış.
Ethem Erkoç,1950 yılında Çorum'un Beydili köyünde dünyaya gelmiş. Köyde başladığı eğitimini Çorum Tanyeri İlkokulu ve Çorum İmam Hatip Okulu'nda devam ettirmiş. O yıllarda İHO'lar lise dengi sayıldığı için fark derslerini verip Çorum Lisesi'ni de bitirmiş. İHO diplomasıyla Konya Yüksek İslam Enstitüsüne, lise diploması ile de Bursa İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisine girmiş. Aynı anda iki okulu da okumuş. Farklı illerde öğretmenlik yaptıktan sonra Çorum İHL'ne meslek dersleri öğretmeni olarak atanmış. Bu okulda yirmi yıl çalıştıktan sonra emekli olmuş.
Kitabı ilk okumaya başladığımda benim ilkokulda öğretmenim olan Ahmet Özlü'nün Ethem hocamın da Çorum Tanyeri İlkokulundaki öğretmeni olduğunu öğrendim. Sonrasında Mehmet Metin Aşkın, Osman Duman, Mehmet Hakkı Aksu ve Mehmet Yıldırım gibi hocalarımızın da ortak öğretmenlerimiz olduğunu gördüm. Ethem Bey, benim de Çorum İHL'den Arapça ve tefsir hocam. Bir de sınıf öğretmenimiz. Hocamızın 60 yıllık hatıraları bir nevi benim de şahit olduğum 45 yılı ihtiva ediyordu. Bu yüzden kitabı ilgiyle okudum.
Öğrencilik yıllarımızda ondan derslerin haricinde hayata dair de çok şey öğrendik. Yerinde ve tadında fıkralarıyla hem güldürür, hem düşündürür hem de vermek istediği dersi verirdi. Onun beni sözlüye çağırırken yerel ağızla "2325 tahtıyaal" deyişini hiç unutamam. Çok nüktedan ve bilge bir insandı. Hatta bu meyanda onunla Nasreddin Hoca'nın kıvrak zekâsını ve nüktedanlığını özdeşleştirebiliriz. Kısacası hocamız yaşayan bir Nasreddin Hoca'dır dersem çok da abartmış olmam.
Öğrenciler olarak bazen öğretmenlere lakap takmak âdeti gereği biz de hocamıza "Ethem Ağa" derdik. Ona neden "Ağa" derdik inanın ben de pek bilmiyorum ama babacanlığı, kendine olan özgüveni, öğrencisi ile içli dışlı olması sanırım ona bu lakabın takılmasına sebep olmuştur. "Ağa" lakaplı bir diğer hocamız da Veysel Bahçıvan'dı. Onu da çok severdik, Allah selametlik versin. Mesela merhum Osman Duman hocamıza da yaşına hürmeten "Dede" derdik.
Hocamız okul yıllarında da çok aktif bir insandı. Piyesler yazar ve yılsonu müsamerelerinde o piyesleri sahnelerdi. Okul dergimizi İDRAK'ın kurucularından ve yöneticilerindendi.
Kitapta Çorum'da yapılan kültürel faaliyetler de özetlenmiş. Ayrıca hocamız kendi yazdığı kitapların birçoğunun yazılma ve basılması hikâyeleri de kısa kısa anlatmış. Zira malumunuz üzre hocamızın dini, milli, tarihi konuların yanında İslam Ekonomisi üzerine eserleri var. Özellikle Çorum tarihi üzerinde ciddi araştırmaları bulunuyor. Bugüne kadar 45 eseri yayınlanmış, 14 eseri de basılmak için sıra bekliyor.
Mesela Ethem Erkoç hocamızın yazdığı "Taşralı Bir Yazar" piyesinde bir kitabını bastırmak için gittiği İstanbul'da kendisine karşı uygulanan bu taşralılık tavrını tüm çıplaklığıyla anlatılır. Hatıratta da bu konuya değinilmiş. Taşra kelimesi merkezin dışındakileri ifade eden bir kelime. TDK'ya göre "Bir ülkenin başkenti veya en önemli şehirleri dışındaki yerlerin hepsi, dışarlık." Kelimeyi o kadar yaygın kullanıyoruz ki "taşra ağzından" "taşra edebiyatına" kadar her sahada karşımıza çıkıyor bu kelime. Edebiyat ve yazarlık bağlamında taşranın kapsadığı anlam ne olabilir diye bir soru akla gelebilir. Sanki edebiyatın da bir merkezi var da onun dışında yazılanlar taşra edebiyatı gibi bir algı, anlam dünyamızı etkisi altına almış.
Tekrar Hatırat'a dönersek; hocamız kendi hayatıyla ilgili hemen hemen her kesiti okuruyla paylaşarak tarihe not düşmüş. Öğrencilik yıllarından sonra öğretmenlik yıllarında başından geçen ilginç olayları, yaşadığı güzellikler yanında uğradığı haksızlıkları ve baskıları da açık yüreklilik ile yazan hocamız, adeta o yılların sosyolojik ve psikolojik dünyasına bir ayna tutmuş. Onun öğretmen bizim de öğrenci olduğumuz yıllarda bizim farkında olmadığımız çok şeylerin yaşandığını da bu şekilde öğrenmiş olduk.
Hocamız, kişiler ve olaylar hakkında tarafsız kalmaya özen göstermiş. Zaman zaman küçük eleştirilerde bulunduğu kişilerin aynı zamanda hizmetlerini de, iyiliklerini de yazmış.
Kitabın son bölümünde ise adeta kitabın tamamı özetlenmiş.
Hocamızın bu kitabı yerel ve ülke tarihi hakkında araştırmacıların ilgi duyacağı bir eser hüviyetinde. Hatta genel siyasi tarihin akislerinin yerelde nasıl yankı bulduğunu okumak isteyen araştırmacılar için de bir kaynak kitap olacağı düşüncesindeyim.
Hocamız ile 1979 yılından beri irtibatımız hiç kopmadı. Hâlâ aklımıza bir şey takıldığında bilgisine müracaat ettiğimiz bir kişidir. Hocamıza sağlıklı ömürler dilerken ondan daha nice eserler beklediğimizi de belirtmek istiyorum. Kitabın basımını üstlenen Çorum Belediye Başkanımız Dr. Halil İbrahim Aşgın ve ekibine teşekkür ediyorum.