Zor zamanda kulluk yapmanın külfetini göğüslemek, er kişi işidir.
Modern dünyada müslüman kalmak zorlaştı cidden.
Günaha ulaşmanın kolay olduğu bir zamanda yaşıyoruz.
Aklınıza-hayalinize gelmeyen günah çeşitlerine, sapık ve iğrenç hallere ulaşmak ne yazık ki mümkün.
Saplanmışsanız günah çamuruna, debelendikçe batarsınız.
Sağdan istemediğiniz görüntüler, soldan duymak istemediğiniz sözler, yukarıdan afetler, aşağıdan sarsıntı doludizgin üstünüze üstünüze gelir.
Etrafımız çevrili adeta. Hani Nasrettin hocanın o meşhur fıkrasında feveran ettiği gibi köpekleri salmış taşları bağlamışlar.
Ancak taşların bağlanmadığı mahal ve taraflar da var.
İşte yine bu zamanda sevaba ulaşmak da kolay. Hem de her türlü sevaba, yeter ki isteyelim.
Karamsar olmaya gerek yok. Üstad Necip Fazıl der ya:
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Hz. Adem'den günümüze oluklar hep çift; nur ve kir yan yana akar olmuş. Her ikisinin de müşterisi eksik olmamış.
Çıkın Çorum'un sokaklarına, izleyin 7'den 70'e gelen-giden insanları.
Size göre nur ya da kir içinde olanlara bir bakın. At başı gidiyorlar değil mi?
İstanbul, Ankara, İzmir ya da Avrupa şehirlerini bir düşünün.
Dünya harbiden sınama-deneme mahalli içindekiler için.
Enteresan bir durum.
Mesela ben üşüyüp kaban giyerken karşımda kısa kollu gömlekle dolaşan birini görünce şaşıp kalıyorum. Sorduğumda "kardeşim sen üşümüyor musun?"
"Evet" diyor, "üşümüyorum, sende ki bu hal ne" diyerek o da bana şaşırıyor.
Anlaşılan dünya ezdadın çatıştığı bir alan; geceye mukabil gündüz var, beyaza karşı siyahın olduğu gibi. Aydınlık-karanlık, inişler-çıkışlar, doğrular-yanlışlar vs.
Matematiksel bir gerçeklikle doğru dediğiniz/bildiğiniz bir şeye yanlış diyeni duyunca küçük dilinizi yuttuğunuz oldu mu?
Benim çok oldu.
Bulunduğumuz yer, değer yargılarımız ve olaylara bakışımızda son derece mühimdir.
Bardağın dolu-boş tarafı meselesi gibi.
Bardağın boş tarafından bakan, bardağın yarısını boş görmesine hüzünlenir. Ama dolu tarafından bakana, bu umut verir; "yarısı dolu ve diğer yarısı da dolacaktır" der.
Hayırlar-şerler, iyilikler-kötülükler…birbirleriyle geçinemeyen ikizler.
Kızılderili hikâyesini duymuşsunuzdur, kaç kez okumuşsam; etkilenir ve kendimi sorguya çekerim.
Yaşlı Kızılderili reisi kulübesinin önünde torunuyla oturmuş, az ötede birbirleriyle boğuşup duran iki kurt köpeğini izliyorlardı. Köpeklerden biri beyaz, diğeri ise siyahtı.
Çocuk kulübeyi korumak için bir köpeğin yeterli olduğunu düşünüyor, ikinci köpeğe neden ihtiyaç olduğunu ve renklerinin neden illa siyah ve beyaz olduğunu anlamak istiyordu.
Dedesine merakla sordu. Yaşlı reis bilgece gülümsemeyle torununun sırtını sıvazladı.
-Onlar dedi, benim için iki simgedir evlat.
-Neyin simgesi diye sordu çocuk.
-İyiliğin ve kötülüğün simgesi. İyilik ve kötülük içimizde sürekli mücadele eder durur. Onları seyrettikçe ben, hep bunu düşünürüm. Onun için yanımdalar onlar.
Çocuk; mücadele varsa kazanan da olmalı diye düşündü ve bitmeyen sorulara bir yenisini ekledi;
-Peki, dedi. Sence hangisi kazanır bu mücadeleyi?
Yaşlı reis, derin bir gülümsemeyle baktı torununa.
-Hangisi mi evlat?
-Ben hangisini daha iyi beslersem!
**
Biz, bizdeki bu ikizlerden hangisini daha çok besliyoruz?
Kainatta eşya zıddıyla kaimdir.
Dün, tarih boyunca oluklar çiftti.
Bu gün de öyle.
Yarında oluklar çift akacak.
Ehemmin mühimmi:
Biz hangisini tercih edeceğiz?
Zıtlardan birisine taraf diğerine muhalif bir konum zorunluluğu var. Aynı zamanda bu bir imtihan.
İyiyseniz; kötülerle,
Cesursanız; korkaklarla,
Akıllıysanız; aptallarla denenirsiniz.
Tercihimiz dışındakini tercih edenlere mesela kötülere karşı tavrımız da ehemmin mühiminden. Leküm diynüküm ve liyediyn; ne haliniz varsa görün, dersek, "marufu emir, münkeri nehy" düsturunu çiğnemiş olmaz mıyız?
Deniz yıldızı misali kir akan oluktan su alan ve kirlenenlerin kaç tanesini hastalanmadan, en azından ölmeden kurtarabilirsek kârdır.
Daha önemlisi kendimiz.
Nur akan oluktan istifade ettiğimizin göstergesi ne?
Ne değişti bizde?
İnkârdan imana,
Günahtan sevaba,
Cehaletten ilme,
Tembellikten gayrete,
Zilletten izzete,
Korkaklıktan cesarete,
Cimrilikten sehavete bir geçiş var mı?
Ki başkasına hayrımız olsun.
Vesselam.