Bireysel ya da toplumsal hayatta sık sık karşılaşır ve hayret ederek:
"Bu kadar objektif bir konuda benimle nasıl aynı şeyleri düşünmez/söylemez" deriz.
Kime?
En yakınımızdan başlayarak uzağa doğru gidelim; herkese..
Öğretmensiniz ve etkinlik yapıyorsunuz. Yere koskoca bir dokuz(?) rakamını yatay vaziyette koyun.
Dokuz(?) siz ve öğrencinizin arasında olsun. "Bunun karesini istiyorum" deyin bakalım.
Siz cevabı 81 beklerken o, 36 diyecektir.
Sizin de, onun da cevabı doğrudur. Zira bulunduğunuz konum gereği size göre dokuz(9), öğrencinizin tam karşınızdaki konumuna göre altı(6) olacaktır.
Çoğu insan, toplumsal hayatta aynı konuda farklı görüşler serdedilmesini anlamakta güçlük çeker ve normal görmez. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi kendi konumunu esas alıp "sen bu altıya nasıl dokuz dersin" hazımsızlığında bulunabilir.
Peki, bunun sebepleri neler?
Bakış açımızı ve buna bağlı olarak algılarımızı etkileyen pek çok faktör vardır. Hayata hangi pencereden baktığımız, hangi şeyleri öncelikli tuttuğumuz, aldığımız eğitim, edindiğimiz önyargılar, savunduğumuz ideoloji, kültürümüz, değerlerimiz ve beklentilerimiz gibi pek çok faktör bakış açımızı belirler. Hayata farklı önceliklerle ve farklı pencerelerden bakan insanlar aynı olayı farklı farklı yorumlayabilirler.
Hemen akla medya kuruluşları geliyor; bu durum onlar için de geçerli. Sonuçta medya kuruluşlarını yönetenler de insan.
Bir olayın patron açısından anlamı ile işçi açısından anlamı farklı olabilir, bir olayın dindar bir insan tarafından yorumlanması ile ateist bir insan tarafından yorumlanması da böyle.
Zengin ile fakir, öğretmen ile öğrenci, anne-baba ile çocuk olaylara farklı pencerelerden bakar, farklı yönlerden yaklaşırlar. Bu anlamda olaylara farklı farklı bakmamızda sosyal statünün önemli bir etken olduğunu görürüz. Çünkü sosyal hak ve sorumluluklarımız, ödevlerimiz, ihtiyaç ve beklentilerimiz farklı farklıdır..
  Farklı bakış açılarına sahip olmamızı sağlayan bir etken de çıkarlarımızdır. Örneğin hükümet yanlısı ve hükümet yanlılarından menfaatlenen bir medyanın/kişinin hükümetin bir icraatı hakkında algıladıkları ile hükümet karşıtı olan ve hükümet karşıtlarından beslenen medyanın/kişinin algıladıkları çok farklı olacaktır. Çünkü çıkarları bakış açılarını etkilemiştir..
Bakış açımızdaki farklılıklarla ilgili olarak öncelikler ve ideolojiler de önemli bir yer tutar. Örneğin feminist bir yaklaşımda kadın ve kadın hakları öncelikli iken, kapitalist bir yaklaşımda para önceliklidir. Aynı olaya bakan feminist bir kişi, bayanlara neden erkeklerden daha farklı davranıldığı kısmına odaklanabilirken, kapitalist bir kişi ise daha çok olayın parasal boyutunu öncelikli tutan yorumlar yapabilir.(Bk.https://www.kritikanalitik.global/bakis-acisi-ve-onyargilar/)
"Bir karıncaya göre; arslan, kaplan ve çıngıraklı yılan şefkatli ve iyi huylu hayvandır. Ördekler ve kazlar ise yırtıcı hayvanlardır" der Jimm M. Power ve ilave eder: "Her şey sizin görüşünüze bağlıdır."
Bütün bunlarla birlikte hayata iyimser gözlükleriyle bakmak, karamsarlığa fırsat vermemek yine insanın kendi elindedir. Buna ışığı önümüze koyup gölgeyi arkada bırakarak yola devam diyelim.
Size hayatın içinden bir aile yuvasında aynı yaşanmışlığa zıt bakış açışlı sosyal medyadan alıntı bir örnek sunalım:
Yazar, evindeki çalışma odasına girdi.
Günlüğüne bir yıl içerisinde başından geçenleri yazdı.
Geçen yıl cerrahi bir operasyon geçirdim.
Aylarca yatağa bağlı kaldım.
Altmış yaşına girdim.
Otuz yıl çalıştığım vazifemi terk ettim.
Geçirdiği araba kazası nedeniyle oğlum fakültede sene kaybına uğradı.
Sonuna şunu yazdı:
Ne kötü bir yıldı!..
İçeri giren hanımı, kocasının günlüğe yazdıklarını gördü ve yazılanları okudu.
Dışarı çıktı, bir müddet sonra girdi.
Elindeki kâğıdı kocasının yazdığı günlüğün yanına bıraktı.
Adam kâğıda yazılanları okudu.
Şöyle yazıyordu:
Geçen yıl uzun süre rahatsızlık veren hastalıktan kurtuldun.
Altmış yaşına sıhhat ve afiyetle girdin.
Yazmayı tasarladığın kitaplar için zaman bulmak maksadıyla emekli oldun
Oğlumuz trafik kazasında ölümden döndü.
Yazı şöyle bitiyordu:
Allah bize çok ikramda bulundu, ne güzel bir yıldı.
**
Aslında adamın yazdığı olaylarla hanımının yazdığı şeyler aynıydı.
Sadece bakış açısı farkı vardı.
Her şeyin daima görünen iki yüzü vardır hayatta.
İnsanın gölgesi bazen önüne, bazen arkasına düşer.
Güneşi önümüze alıp gölgemizi arkamıza düşürebilirsek ne mutlu bize!..
Bir de bulunduğumuz konuma bakarak "tek doğru, benim savunduğum"  dediğimizde; farklı doğrulara inananları yanımıza çekebiliyorsak yine ne mutlu bize!..
Bakış açısı, hayatın ta kendisi olsa gerek.
Vesselam..