Ne yaman iştir, dünya bitişe doğru gidiyor derlerdi de inanmazdım.
Derdim ki dünya bir araca benzer; içindekiler nereye isterse o tarafa gider. Aklı başında hiçbir yolcu bizi uçuruma götür demez sürücüye.
Hadi yolcular Titanik müşterileri gibi oyun ve eğlenceye daldılar, sarhoş kafayla ne istediklerini/yaptıklarını bilmiyorlar; sürücüler de mi ayık değil?
Bilemedim.
Siz, durduğunuz yerden baktığınız da biz yeryüzü yolcuları neredeyiz?
Uçuruma ne kadar kaldı?
Hiç farkında mısınız bulunduğunuz yerin?
                **
Yerel ve küresel ölçekte ortalık toz duman.
Milletler kendi içlerinde birbirlerinin varlığına tahammülsüz, dışarıda da ülkeler…
Uzay boşluğu dünya gibi sayamayacağımız miktarda dünyalarla doluymuş ilgili bilim adamlarınca.
Ancak, insana yetmiyor bugün.
Dünya nüfusu 8 milyar. Masallarda devler var ya hani..
Denizleri, ırmakları, gölleri içer bitirirler, yiyecekleri bir lokmada aşırırlar.
Doymazlar, kanmazlar yine de..
San ki öyle..
Kuruyor yeryüzü, tükeniyor ne var, ne yok..
Deyince Ehl-i kalem ve bunlar;
Bir hırs yüzünden diye de ekleyince
Ehl-i dil söze girdi:
Hırs çürütüyor insanı..
Her şeyin hırsı var; her şeye hırs var.
Para hırsı
İktidar hırsı
Kadın hırsı
Makam hırsı
Post hırsı
Dost hırsı…
Bunlar klasik hırslar azizim dedi Ehl-i kalem.
Artık hırs sınırları zorluyor. Hırsın, küresel düzlemde ve kozmoslarda müşterileri var.. Uzay hırsı esas. Gökyüzünden taş yerine uydu düşecek üzerimize uslu uslu oturmazsak.
Uslu durmak demek dedi Ehl-i dil.
Benim bildiğim insanın kendi çapında dönüp dolaşması, onun bunun işine karışmaması.
Evet dedi Ehl-i kalem, hırs tutkunu, zorba, küresel aktörlerde öyle istiyor, "bizim işimize karışmayın, çomak sokmayın, pastamıza ortak olmayın, yeni bir güç denemesine kalkışmayın, oturun oturduğunuz yerde.."
Yoksa..
Yoksa size hayat hakkı vermeyiz, başınıza füze yağar, uydu düşer…
İyi de "bir ölür, bin diriliriz" mottosu ne olacak.
**
Ehl-i dil, anladım ki Ebu Cehiller ölmemiş, kıtalar dolaşıyor hâlâ dedi.
İsrail; taşeron/terörist devlet bir yılı geçti meydan okuyor etrafına, kan döküyor, can yakıyor. Müslümanlar bu çağda soykırımda. Önüne geleni iten, arkasına geleni tepene dur-sus diyen yok. Bilakis kıtalar arası yardım alıyor, sırtı sıvazlanıyor.
Gezegenimizin dört bir yanında da bol miktarda tepişenler var. Birileri birilerinin kuyusunu kazıyor, başka birileri de zevkle temaşa ediyor olup biteni ne yazık ki diye iç geçirdi Ehl-i kalem.
Dünya denilen araç, içinde bu kadar hır-gür edenlerle, üstünlük taslayanlarla, gücün verdiği şımarıklıkla burnu havada olanlarla ne kadar yol alabilir.  Fireni boşalmış uçuruma son sürat ilerliyor..
Ehl-i dil biz buna kıyamet diyoruz.
İnsanoğlu kendi kıyametini kendisi hazırlıyor, hem de acele ederek.
İstersen gel ey Ehl-i kalem dedi Ehl-i dil, birlikte Aşık Reyhani'ye kulak vererek dertleşmenin bu bölümüne noktayı koyalım.
Sakın dağlar gibi yüceyim deme
Zaman gelir etrafında kar olur
Kış gelir yaz gelmez diye gam yeme
Her kışın sonunda bir bahar olur.
*
Dağ odur ki üzerinde kar ola
Bülbül odur ki ötüşünde zâr ola
Dost odur ki dar gününde yâr ola
Geniş günde düşman bile yâr olur.
*
Reyhani iyilik yap o kalır destan
Bir günde toprağı verirler üstten
Varlığın kefendir evin kabristan
Nöbetçin iki taş bir mezar olur.
***
Vesselam.