Yaya geçidi, yayanın kendisini huzurlu hissettiği yerdir. İnsan buradan geçerken, araçlar beni burada görür, fark eder der! Öyledir her halde! Öyle olmalıdır! Aksini düşünmek istemiyorum.
Yaya geçidi çizgilerinin, sıradan, anlamsız çizgiler haline geldiği cadde üzerinde seyrediyordum. Ne olduysa o caddede oldu. Çift yönlü yolda, yaya geçidi üzerinde, ortaya kadar geçmeyi başarmış talihsiz bir yaya… Çok uzaktan geldiğimi görmüş ve beklemeye durmuş. Oldukça da yavaştım ve yol boştu…
Ben gelene kadar kırk defa geçer diye düşündüm. Geçmedi… Karartımın kaybolmasını bekledi. Orta yaşlarda bir bayan ve elini sıkıca tuttuğu çocuk. Neydi onları bu kadar tedirgin ve temkinli yapan? Kimdi? Ben bu kadar kötü birimiydim ki? Ta uzaklardan böyle seçilip teyakkuzda beklenilen… Tamam, kötüyüm de bu kadar da değil!
Tören geçişini izlemeye gelen şehrin vatandaşları, yolun kenarında yerlerini almışlar, geçişimi yapmamı bekliyorlardı… Bir ara pencereden kolumu çıkarıp selamlayasım geldi.
Durmadım tabi ki! Çocuğun okulda aldığı eğitime benzemez bu! Yanlarından geçerken anne, durmadığım için teşekkür eder gibi baktı. Çocuğuna yanlış bir şey aşılanacağı için tedirgindi. Ya çocuk tek başına sokağa, caddeye çıksa ve yaya geçidine güvenip, kesmese adımlarını… Allah muhafaza!
Bu eğitimdeki katkımdan dolayı gurur duydum! Önemli mevzu bu! Belki çocuk bu sayede uzun yaşama şansına kavuşacak…
Bu iş ceza ile olsaydı şimdiye kadar olurdu. Bu aymaz sürücü küstahlığına bir son verip medeniyeti yakalamamız gerek. Hem de hemen!
Ödüllendirmeyi deneseydik… Yapılan iyi şeyleri parlatsaydık. İyiliği, iyiyi yüceltseydik. "İyilikte yarışmak" slogan bir söz olmaktan çıkıp elle tutulur olsaydı. Ben de o anne ile çocuğun önünde durmaya tereddüt etmezdim o zaman. Onlar da bana korkuyla değil, güvenle bakardı. En azından bir anne ile çocuğun müşfik duygularını arkamda hisseder, bu da bana yeterdi…
Şu yollar insanı eninde sonunda bir yerden bir yere götürüyor götürmesine de, yanımızda ne götürüyoruz belli değil!