Bayram vesilesiyle her birimiz ölülerimizi ve dirilerimizi ziyaret etmişizdir.
Biz de diri ziyaretleri ve bize ziyarete gelenlerle koyu sohbetler yaptık.
Sıla-ı rahimde bulunduk çok şükür.
Özellikle ülkemiz insanının kurallara uyumu ile batı ve uzak doğu(mesela Japonya) insanının kurallara uyumu da gündeme geldi.
Batı ve Japonya gibi ülkelere gidip/kalanlar-gelenlerin anlatımı siz okuyucularımızca da malumdur. Son derece robotik bir yapı ile karşı karşıyayız. Cezaların sıkılığı ve acımasızlığı başka çare bırakmıyor onlara.
İmrene imrene anlatılan o toplumların gelişmişliği, halkına/vatandaşına sahip çıkışı, insan hakları, sosyal devlet anlayışı bir yere kadar. Filistin-Gazze-İsrail olayında üç maymunu oynuyorlar maalesef.
Birey mi devlet için, devlet mi birey için var toplumlara göre değişiyor.
Hizmet alımı ve verimi esnasında uygulanacak kaide ve kurallar keskin cezalarla karara bağlanmış vaziyette. Devletin uzun eli oralarda polis.
Polis imrenilen devletlerin Yezdan'ı.
Onlar çözümü böyle bulmuşlar, suçlunun cezası peşin ve cebini yakan para cinsinden.
Uygulaya, uygulaya bu durum onlar da kültür haline gelmiş.
Öyle bir kültür ki içinde merhamet yok, paylaşma yok, ebeveyn-çocuk, aile bağı yok. Her şeyleri madde, mâna yok.
Ancak yine de helal olsun; sosyal hayata dair öyle yada böyle standart ölçüler koymuş, yaygınlaştırmış ve uyguluyorlar.
**
Biz Batılılaşma sevdasıyla birlikte bu kültüre adapte olmaya çalışıyoruz. Olmuyor bir türlü. Neresini alacağımıza bir türlü karar verememişiz. Modasına özendik, hukukuna özendik, laikliğine özendik vs.
Ne hazindir ki günümüzde Batılı yaşam tarzı kahır ekseriyetle seküler kesimi zaten etkilediği gibi muhafazakâr kesimi de esir almış durumda.
Kafeler dolu, müsriflik diz boyu, mütedeyyin aile gençleri düğünlerinde başörtülü kız damat adayıyla cümle âlemin önünde dans ediyor.
Sevgi-saygı, karı-koca, komşuluk ilişkileri Avrupa standartlarının üstünde diyelim de siz anlayın.
Burası tam yeri değil ama "siz anlayın" deyince Bekri Mustafa'nın bir nüktesi aklıma geliverdi. Hem tebessüm, hem ibretlik niyetine kabul edin lütfen.
Uzun boylu, iri yapılı, geniş omuzlu, pos bıyıklı ve güçlü kuvvetli bir adam olan Bekri Mustafa, son derecede zeki, nüktedan ve hoşsohbettir. Hazır cevaplılığı ve hak bilirliği ile herkesin takdir ve sevgisini de toplamıştı. Bekri Mustafa'nın bu özelliklerini duyan Dördüncü Murat, daha Şehzadeliği sırasında kendisini nedimeleri arasına almış, tahta çıkışından sonra da Saraya dâhil olmuştu.
Dördüncü Murat, içki yasağını koyduğu yıllarda dahi Bekri'nin ayyaşlığını hoş görmüş, kendisinden iltifatlarını esirgememişti. Bekri Mustafa'nın bu içki yasağı devirlerine ait pek çok fıkrası vardır.
Onlardan birisi şöyle:
Bekri Mustafa, yoksul bir mahallede Küçük Ayasofya Camii'nin önünden geçmektedir. O sırada musallada bir tabut vardır, fakat namazı kıldıracak imam ortalarda yoktur. Cemaatin beklemekten canı sıkılır ve başında kavuğu, sırtında cübbesiyle oradan geçen Bekri Mustafa'yı "hoca" zannederek namazı kıldırmasını söylerler.
"Yok, ben hoca değilim" dese de, dinlemezler ve zorla öne geçirirler. Bekri Mustafa namazı kıldırdıktan sonra tabutun örtüsünü açar ve ölünün kulağına bir şeyler fısıldar. Cemaat, ölüye ne söylediğini merak eder.
Bekri Mustafa gülerek cevaplar: "Sen şimdi aramızdan ayrılıp ahrete gidiyorsun. Eğer orada, bu dünyanın ahvalini sana sorarlarsa, Bekri Mustafa Ayasofya'ya imam oldu dersin. Onlar durumu anlarlar…"
**
Muhafazakar mı diyelim, mütedeyyin mi diyelim dindar mı diyelim pek çoğu artık sanal âlemde arz-ı endam ediyor. Sohbet ediyor, ilahi söylüyor, türkü çalıyor, yemek yiyor, gezip gördükleri yerleri, düğün, dernek, maaile pozlarını paylaşıyor.
Şimdi biz batının yada medeni ülkelerin neyini almış oluyoruz?
Kültürünü, sattığı ve ürettiği şeyleri,,
Alık tüketici pozisyonunda değil miyiz?.
**
Sosyal hayata dair standartlar insanlığın ortak paydasıdır,
Tamam.
Korku üzerine bir sistemi Avrupa kurunca medenilik oluyor, Müslüman bir ülkede Allah korkusu denince başka şey oluyor. Bizim kültürümüzde erdem/fazilet, sen görmesen de seni Birinin gördüğünü düşünüp O'na mahcup olmamak için yapılan eylemdir.
Milli şairimiz M.Akif'e kulak vererek yazımızı bitirelim:
Ne irfandır veren ahlaka yükseklik ne vicdandır,
Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandır.
Yüreklerden çekilmiş farz edilsin havf-ı Yezdan'ın,
Ne irfanın kalır tesiri katiyen ne vicdanın.
Vesselam…