İçerisinde yaşadığımız, imar ettiğimiz, canlı ve cansız herşeyine hükmettiğimiz, nimetlerinden yararlandığımız, gelirini alıkoyduğumuz bu kainat / bu evrenin gerçek sahibi kim? Biz miyiz, yoksa bize hükmeden yüce varlık mı?
İçinde dolaştığımız dünya, güneş sistemi ve binlerce galaksisiyle bu evren, bir beşer yapısı olamaz. İnsan elinden çıkmış da olamaz. Beşerin ve insanüstü kuvvetlerin onları yaratacak kudretleri yok. Onlar, hiçbir gün buna malik alamamışlardır ve alamayacaklardır. Onlar, ancak bütün yaratıkların yaratıcısının ürünü olan bir insanoğludur.
"Bilakis siz, Allah'ın yaratıklarından bir beşersiniz." (Maide-18)
Yaratıklar, yaratmaya çabalasalar dahi o kudrette değillerdir. Bütün beşeriyet, en basit ve en küçük bir sineği yaratmak için toplansalar bile bundan acizdirler, yaratamazlar. Hatta o basit sinek, onlardan bir şeyi kapıp alsa ondan onu kurtaramazlar.
Yaşadığımız ve imar ettiğimiz bu kainatı; insanları topraktan yaratıp sonar onu beşer seviyesine yükselten, erkek ve dişi olmak üzere onları en güzel biçimde şekillendiren ve kendisini görsünler, düşünsünler, nimetini hatırlasınlar, yaratıldıkları ve bol nimetlere nail oldukları için şükretsinler diye onlara görme, iştme hasleti ve tertemiz kalpleri de yaratan yüce Allah yaratmıştır.
Yaşadığımız şu kainatı; bildiğimiz ve bilmediğimiz, tasavvur edebildiğimiz veya mahiyetini idrakten aciz olduğumuz herşeyin yaratıcısı olan yüce Allah yaratmıştır.
O, yer ve gökyüzünü, onlardaki yaratıkları ve o ikisi arasındaki ilmin keşfedemediği, tanıtmakla idrak edilemeyen, saymakla bitmeyen her varlığı yaratandır. Dilerse daha başkalarını da yaratmaya kadirdir. Bütün yaratıklar, O'nun isteğine bağlıdır ve er geç O'nun ermine döneceklerdir.
"Yer ve gökyüzü ve o ikisinde bulunanların hükümdarlığı Allah'a aittir." (Maide-160)
Yani evrenin gerçek sahibi Allah'dır.
O, insanı, hayvanı ve bilgiyi, bildğimiz ve bilmediğimiz pek çok şeyi çiftler halinde yaratmıştır. Erkeklik tohumunu birleştirmekle döllenmeyi, cinsini korumak ve o cinsin hayatını idame ettirmek nesil meydana getirmeyi de bir prensip olarak yerleştiren yine O'dur: "Yerin bitirmekte olduğu şeylerden, kendilerinden ve daha bilemeyecekleri nice şeylerden çiftlerden yaratan Allah, bütün noksan sıfatlardan münezzehdir." (Yasin-36)
Karanlığı ve aydınlığı, gece ve gündüzü, güneş, ay ve yıldızları bir nizam içinde yaratan O'dur. Karanlığı geceye, aydınlığı gündüze birleştiren, güneşi gündüze delil, ay ve yıldızları kara ve denizen karanlıklarında yol bulmak için sebep olarak yaratan da yine O'dur.
Hayat ve ölümü yaratan O'dur. Bildikleri şeylerle onları sorumlu tutarak, verdiği nimetlerle insanları denemek için ölümden sonar dirilmeyi de koyan yine O'dur.
"O, hanginizin daha güzel amel edeceğini denemek için ölüm ve hayatı yaratandır." (Mülk-3)
Evrenin gerçek sahibi, hükümdarı Allah'tır. Bu kainatı yaratan Allah, onun insanlığın ermine vermiştir. İnsanoğlunu da evrendeki nimetleri kullanmaya, gizli kuvvetleri keşfetmeye, bunların tamamını kendi fayda ve saadetleri uğrunda elde etmeye yarayan göz kulak ve akıl vererek bu kainata hükümran kılmıştır.
Velhasıl kainatta büyük küçük, bilinen ve bilinmeyen her şeyi insanlığın ermine vermiştir. Kainatın sırrını çözüp ona hakim olma ve gücü yettiği kadar imkanlarından faydalanma konusunda hak, insanlığa aittir. Bütün evren, Allah'ın izniyle insanlığın emrindedir. Herşeyin gerçek sahibinin ve hükümdarının Allah olduğunu unutmamalıyız.