Geçmişte hiçbir malın yırtığına deliğine dönüp bakılmaz, yırtığın kelime anlamı olumsuzluk ifade eder yırtıkla gezen ayıplanırdı.   
-Elin ayağın yok mu senin, gözün kör mü söküğünü yırtığını diksene! 
Hal ve hareketleri düzgün olmayana; 
-Şirazeden çıkmış bu, eli yüzü yırtılmış bunun.
Denirdi… 
Şu zaman denen şey, ne garipliklere gebe Yarabbi. Geçmişte birileri deseydi ki; "Bir gün gelecek, afedersin, kadın, kız iyiden açılıp kısacık şortla gezecek,  mahremiyet ortadan kalkacak, yırtık sökükle, hatta göbek meydanda gezme, göbeğe mavi boncuk takıp gösterme moda olacak"..
-Vıyh amaniiin, dellendin mi sen?
-Hadi ordan!
Diye terslenirdi. 
Eeee demokrasi var efendi, kimi çar peçe takar kimi sırtını  göbeğini açar, isterse çır…… gezer kime ne. Tövbe tövbe…
-Peki, örtünme, edeple ilgili Allah'ın emirleri, Türk'ün töresi ne olacak?
-Laiklik, demokrasi var dedik ya özeme. Sonra, açıklık çıplaklığın, iyilik kötülükle ilgisi ne.
-Öyle ya, zaten şunun şurasında asırlardır bize ait olup da alafranga, ilericilik aşkına atılmayan ne kaldı ki. Kendimizi tanıyamaz olduk adeta. 
-Eeee, toplum geri geri gidecek değil, tam gaz hep ileri? Zaman; “Açılım değişim vakti ayrıca!”
Geçen bu konuyu sanat, kültür ehli; (Müzisyen, ressam, edebiyatçı) birkaç dostla tartıştık bir kafede. İşte yanıtlar;
-Kadın; Mana, duygu kaynağı, edep, masumiyet timsaliydi düne kadar. Gizemi, gönül coşturan, içmeden sarhoş eden, şiiri, bestesi (AH BU ŞARKILARIN GÖZÜ KÖR OLSUN) dedirten büyüsü ilhamı vardı. "Cennet ayakları altında ana"ydı. Günümüzde iyiden iyiye soyununca ne cezbesi ne efsunu kaldı. Şimdi nicesi, vücut hatlarını gösteren dar sıkma pantolon, açıklığıyla sadece göze hitap ediyor, kalbe ruha değil!
Hani nerde o, bir ikindi sonu hüzün vakti, yayada yürürken, aniden esiveren meltemle darmadağın perişan saçları, uçuşan etekleriyle, bulutlar arasından sıyrılan mehtabı andıran o gizemli kadınlar.
Geçen, ta çocukluktan tanıdığım yaşlı bir terziye uğradım. Daha dükkanına adım atar atmaz bastı feryadı!
-Yangın vaaaar!  Bittik biz bittiiik!
Ütü masasındaki dolu sürahiyi kapmışım heman!    
-Hani nerede yangı, pardon yangın, büyümeden söndürelim?
Usta -Öyle değil aga, hele otur da dinle beni..
Hadi söyle meraklandım bayağı.
-Aha dede, baba yadigarı  şu dükkanda,  terzilikle  evladu iyali geçindirip giderken yıllarca önce bir konveksiyon sanayi türedi, ekmeğimizi yarım etti. Çoğu esnaf  kepenk kapatıp başka işlere yöneldi. İmkanı kısıtlı olup yeni bir  iş  kuramayan benim gibiler de yırtık sökük tamirciliğine yöneldi. Kıt kanaat geçinip giderken yine bu kez de, al sana YIRTIK  PANTOLON, AŞIRI SOYUNMA  MODASI!
-İlahi Şaban ağabi.
-Ne ilahisi efendi ilahi değil şeytani bu şeytani! 
-Efendim, bazı sosyolog ve psikologlar dünyada bu çılgın açılıp soyunmanın niçini, nedeni üzerinde kafa yorup yorumlar yapmaktalar.
- Ne diyolar, ne diyolar?
-Kimine göre geçmişte aşırı  erkek baskısı altında ezilen kadınlığın bir baş kaldırışı bu. Dünyada sayıları giderek artan bir kadın zümresi, yasak ve tabuları yıkıp nefislerince davranıp, karın, bacak, sırt göbek açarak erkekle eşit serbestide yaşamak istiyorlar. Bazı muhafazakar sosyolog ve psikologlarımıza göre de bu, er meydanlarında Türk'ü yenemeyen  İslami fobici (ABD ve AVRUPA)nın, "bizi biz eden"  milli manevi değerlerden kopararak, bizi yok etme  taktiği uyguluyorlar.
-Lanet olasıcalar. Peki günahı sevabı haydi bir tarafa koyalım da, tövbe tövbe, biz tamircilerin, suçu ne? Ekmeğimizle niye oynuyorlar?
-Aaah ağabi, ne kadar saf ve temizsin. İnsanoğlu, gününü gün ederek bu dünya için nefsince yaşamakta. Ahret için değil. Bak piyasaya, haram helal demeden  kafalarına göre her gün fiyat değiştiriyor sermaye market sahipleri! 
-Eee ne yapalım?
-Bence, siz birkaç mağdur terzi nezaketle varın yırtık pırtıkla gezenlere, "A canlar, siz bu yırtık pırtık modasından keyif alıyor açılıyorsunuz ama, farkında olmadan biz  tamircilerin ekmeğiyle oynuyorsunuz!" Deyin…
-Olmaaaz!    
-Niye?
-Şu yaşta "tacizci, edepsiz diye, karakola hapsaneye mi düşelim bir de?
-Sizin işiniz de zor valla. Haydi ben sana buz gibi bir ayran ısmarlayayım da iç. Beklenti ve sıkıntılar  iyiye neticelenmeyince bilirsin "üzerine bir tas soğuk su içilir ya!"
-Amaaan,  sen şakasındasın işin. Haydi bizim kazancımızı da bırak. Şu son yıllar bizde, tüm dünyada (sel, yıldırım, zelzele yangın, hortum, kasırga, dolu,  kovit v.s) ardı arası kesilmeyen felaketler yolluyor Mevla; HZ. LUT, NUH, SemutAD, kavimlerini helakında olduğu gibi uyarıyor sanki bizi.
"EEEY KULLARIM, EMİRLERİMDEN  İYİCE SAPTıINIZ, AZDINIZ, KENDİNİZE GELİN. BİRBİRİNİZİ GERÇEKTEN SEVİN ADALETTEN DÜRÜSTLÜKTEN ŞAŞMAYIN" diyor. Bir de bu noktadan baksak gidişatımıza, kendimize bir çeki düzen versek. 
-Ağzına sağlık be usta, "kıssadan hisse" öyle mi?
-"Eee, "Aşk ağlatır, dert söyletir" demişler aga. 
-Kime?
-ANLAYANA!