Asmayın suratınızı öyle, gülümseyin birbirinize ne olur, lütfen. Hadi hadi ama.. Size diyorum çarşı, pazarda dolaşan, vitrinleri seyredenler, parkta yürüyüş, spor yapan, otobüste gidenler. Bırakın ellerinizdeki o zıkkım telefonları haydi, hatırım için birbirinizin yüzüne bakın "nasılsınız" deyin. Her sınıftan bay ve bayanlar hepinize sesleniyorum öğretmeniniz olarak.
Anlıyorum sizleri iyi yetiştirememişiz, görevimizi layıkıyla yapamamışız, ana, baba, öğretmenler, ilahiyatçılar, devlet olarak. Bilhassa asrın şu son çeyreğinde komşu akrabalık bitti. Ana babaya hürmeti, ulu sözü dinlemeyi, günaha sevaba dikkati bıraktık. Nerede o bizim öğrenciliğimizde uygulanan Talim, terbiye esasları? Keşke kaldırılmasaydı. Sınıfta kalma o eski disiplin uygulansa, aileler çocuğunu okula öğretmene, ustaya teslim ederken, "eti senin kemiği benim" dese "öğretmenin vurduğu yerde gül biter" deselerdi. Medenileşiyor, batılılaşıyoruz derken battık. O İslam, vatan düşmanlarının sadece ilim ve tekniğini alacağımıza yaşam tarzlarındaki her türlü herzeyi de aldık, zinayı serbest bıraktık.
De hele, selamlayın sevin ki birbirinizi hem Allah sevinsin hem de kul, haydi. Unutmayalım ki, her bir tebessüm, selam, öyle bir sadaka, sevap ki, tüm servetinizi verseniz satın alamazsınız onu!
Mevla, Kuran'ın Bakara Suresi'nin bir ayetinde demiyor mu; "BİRBİRİNİZİ SEVMEDİKÇE CENNETE GİREMEZSİNİZ." Dikkat edin baylar bayanlar emreden Allah, daire amiriniz iş patronunuz değil. Sonu bilinen bir yolun yolcusuyuz işte. Üstad Veysel'in dediği gibi "Gidiyoruz gündüz gece" son durak malum; kabristan, mezar işte!
Hani sormuş ya; Ashab-ı kiram'dan bir sahabi Hz. Muhammmet'e:
"Ey Allah'ın resulü," en kısa yoldan Rabbin rızası ve daha çok sevap kazanmanın yolu nedir?
Hz Muhammet- "Selamı yaygınlaştırın çok sevin birbirinizi" diye cevap vermiş.
Ne kolay ne büyük bir ikramiye Hüda'dan değil mi?
Çok zaman, otururuz nicemiz bir kafe, oda yahut kırda; mahvolan dünya, doğa, bozulan insanlık adına mangalda kül bırakmaz ahkam keseriz ya;
-Aaah, o eski güzel dünya cehennem oldu şimdi, insanlık kalmadı.
-Herkes menfaat, çıkar peşinde.
- Adam olmayız biz, çocuk ve torunlarımıza berbat bir dünya çöplüğü bırakıyoruz adeta!
-Peki çare, yapacak bir şeyler yok mu?
-Yok, başımızdakilerde hep suç. Ne gelir elimizden?
- İyi de kapanıp içimize, intihar mı edelim helakimizi mi bekleyelim?
-Var mı başka çaresi? Söyle.
-Olmaz mı. Kötü gidişatımızın iyileşmesinde kendine vazife çıkaranlar olmalı. Makamı, şahsi çıkarı düşünmeden. Ben, demeden. Bir parçası olduğu milletinin menfaati istikbali için şehit düşen ler misali korkmadan mücadele edenler kendini insanlığa adayanlar çıkmalı içimizden. Tarihimiz bunun örnekleriyle doludur.
-Yani?
-Siz "kedilerle fareler" kıssasını bilir misiniz?
-Ne alaka şimdi, hayvanlardan mı ders alacağız?
-Yüreği yeten kibirsiz erdemli kişiler, insan, hayvan diye ayırmaz. Allah’tan umudunu kesmez. Bakın dinleyin işte;
Can düşmanı kedilere savaş açan fareler, "katliama artık yeter" sloganıyla toplanmış bir gün. Başkan, meclistekilere haykırmış:"
-Ezeli düşmanımız kedilere yem olmamanın bir yolunu bulmazsak neslimiz tükenecek bu gidişle! Haydi, hep beraber sessizce bir düşünelim hele"
Komut üzerine düşüne düşüne uykuya dalmış çoğu. Derken içlerinden tek bir aklı sivri (Suyun kaldırma kuvvetin keşfeden Arşimet) misali haykırmış birden;
-Buldum, bulduuum!
Horlamakta olan farelerin tamamı korkudan dişleri birbirine vurarak uyanmış
-Ne o baskın mı var?
-Kara kedi mi saldırdı yine?
Aklı sivri habire;
-Buldum bulduuuum, oleeey.
-Neyi, nasıl yani?
-Dinleyin beniii; Bir çıngırak alıp uyurken kedinin boynuna takacağız,bizi avlamak için yerin den kalkıp peşimize düşünce boynundaki çıngırak ötecek. Biz de kaçıp kurtulacağız Nasıl ama? Haydi iyisiniz yine.
Hepsi birden çılgınca (oleeey, yaşaa) naralarıyla havalara hoplayıp dans etmeye başlamışlar! Tango, Samba, Mambo. Vals, Tvist, Çaça ça…
Çılgınca kutlamanın ardından çoğu yorulup yine dalmış uykuya. Nice sonra gözü kapalı düşünen bizim aklı sivri, gördüğü kabusla uyanıp tekrar başlamış haykırmaya!
-PEKİ ARKADAŞLAR TAMAM DA, KEDİNİN BOYNUNA ÇINGIRAĞI KİM TAKACAK?
Meclistekiler alık alık bakmış birbirine. Çıkmamış içlerinden bir kahraman. İçleri geçmiş tekrar dan! Beri de konağın kara kedisi farelerin horlamalarından uyanıp saldırmış üstlerine! Tırpan attır mış nicesine. Ama bizim aklı sivri, gözü pek iki arkadaşını, iki kolunu kaybetmek pahasına Tekir’in boynuna çıngırağı takmayı başarmış. Sağ kalanlar o günden sonra vadeleri yetene dek rahat yaşamış.
Yaa, mutlu yarınlar için Allahtan umut kesmeden mücadele edenler, kendini millete insanlığa adayanlar var oldukça bu alemde, aydınlık gelecekler, gelecektir elbette..…
VESSELAM…