"Hani" şu dünyada olmaz, olmaaaz!" derler ya Arifan'lar. Kişilerin bazısı düşe kalka, ine çıka, acı tatlı yaşadıklarıyla, ibret tecrübe itikat artırımıyla zenginleşir sıra dışı iyi kul, güzel insan olurlar. Niceside babamın dediği gibi "çay sıra gider, iz sıra gelirler." (Hiçbir gelişme göstermeden)
Geçenlerde öyle güzel biri, yarı ömrümün geçtiği şehirler sultanı İstanbul'dan bana misafir geldi. Hararetle sarılıp kucaklaştıktan sonra;
-"Sohbetini özledik be üstat, çoktandır uğramıyorsun "ikinci vatanım" dediğin şehre. Memleketim Giresun'a giderken sana uğramadan edemedim. O fakülte yıllarında; Beşiktaş 'yahut Yenikapı'da denize nazır teraslarda, ellerimizde divanlar musiki eşliğinde o içmeden sarhoş eden saz u sohbet, helede insanı bu alemden alıp götüren gazel kaside şarkıların "düm tekleri, ilhamıyla şad olamıyoruz nicedir" Kalmadı be dostum sohbetinden nemalanacak ehl-i dil. Yahu, zamanın mest edici bir musiki gibi aktığı aşk ilham dolu İstanbul'u helede Boğaziçi'nde Lebi Derya Beylerbeyi'ndeki evin, iskelede karabatak, martıları ve de Binbir gece masallarını andıran ışık ışık rengarenk İstanbul gecelerinden nasıl uzun zaman ayrı kalabiliyorsun? Yengemin uzun süren hastalığı gereği taşrada kalman gerekti tamam. Vefa ve fedakarlığın en güzel örneğini sergilediğinden eminim. Ama dön artık İstanbul'a. Paylaş bizimle acını yalnızlığını. Ta ortaokul sıralarında sılada başlayan, fakülte yıllarında İstanbul'da da birlikte olduğun arkadaşların; Ümit, Yalçın İskilip'in divanesi Hüseyin seni bekliyor. Gel, zamanı geri getirircesine şaka şamata ilhamla kalan ömrümüzü birlikte noktayalım…
Gibi iltifatlarla hüzünlendirdi.
-Görmeyeli ne var ne yok, "Bu şehr-i İstanbul'da"? dedim. Gülmeye başladı.
- Ne yok ki. Aha senin o yıllanmış derdine ilaç dahi bulundu. İstanbul seyyarcıları çarşı meydan, Mahmut Paşa’da bas bas bağırmakta! Hele de Mısır Çarşısı.
-Hayırdır?
-Buraya gelmeden Mısır Çarşısı'na uğradım. Haaah hah hah haaa. Aman Allah'ım! Duyduklarıma inanamadım. Hah hah haaa.
Tutulduğu gülme krizinden kurtulup bir türlü sözün arkasını getiremiyordu!
-Hayrola Hamiciğim nola ki çarşıda seni bu denli güldüren? Dolmabahçe'deki Saati Karaköy üstündeki Galata Kulesi’ni satanamı rastladın, diyeceğim ama adam öleli, aha neredeyse yarım asır oldu değil mi?
-Yok be, sebep kahve kahve. Haah hah hah haaa.
-Neee, gerçi kırk yıl hatırlı bir işrettir kahvede, kahkahadan katılmanla alakası ne?
-Mısır Çarşısı aktarlarında Malezya patentli mucize bir kahve satılmakta. Adı Cibilik. İzdivaç karşıtı olan müzmin bekarların çaktırmadan çayına çorbasına konuyor, en kısa zamanda tesirini gösterip gelin, damat, torun mürüvveti beklemekten ağlayan ana babaların gözyaşlarını siliyor. Müzmin bekarlara ANA BENİ EVER SENE türküsünü çaldırıyormuş! Ayrıca tüm dünyada olduğu gibi bizde de gün be gün artan, onca çeyiz, düğün masraflarını boşa çıkaran, boşanmaları durduruyormuş. Dahası genç kafalarda "Evlensem mi Acaba?"ları sonerdiriyormuş. Reklamı, ilacın perspektüsü öyle yazıyor.
-Git yahu olur mu öyle?
-Bende önce inanamadım emme, aha istersen Nişantaşı'ndaki bizim eczacı Hamiyet'e soralım. Yahu edebiyattaki Süleymaniye'li Hayri'nin sevgilisi. Mezuniyetten on beş yıl sonra evlendiler ya..
-İlacın adı ne dedin?
-Cibilik. Efendim, ilacın keşfedilip üretildiği Malezya'da Cibilik bizdeki Gılıbıkla eş anlamlıymış. Onu üç gün içen kullanan karı koca aynı ölçüde yumuşayıp birbirinin ağzına bakıyor yoğun boşanma sebebi olan şiddetli geçimsizlik ortadan kalkıyor ayrılmalar tarihe karışıyormuş!
-Allah Allaah, ölümden başka her bir derdin vardır çaresi derlerdi de inanmazdım. Bu demektir ki, onca düğün dernek, çeyiz harcamalarından sonra üç beş yılda boşananları görüp izdivaçtan soğuyan müzmin bekarlarda ebeveynlerini sevindirecek, ayrılanlar dahi tekrar yuva kuracak. Dahası 40 yıl garantisiyle yeni nesillerde, ebe dedeleri gibi bir yastıkta kocayacaklar. Dünyayı sarsacak devrim bu! Karısız erkek, kocasız kadın kalmayacak ha! Bu NE HARİKA BİR KAHVE! Arkadaş..
Az sonra telefon açtığımız Hamiyet olayı doğrulamaz mı?
Misafirim;
-İyi de üstat, bütün bu senaryoların olumsuz bir yanı da varmış?
-Nasıl yani?
-Dünya nüfusu coşacak, her çeşit ihtiyaçta talep artışından dolayı fiyatlar kuduracak yaşam zorlaşacakmış. Bu sebeple, Dünya Sağlık Teşkilatı mucize kahvenin üretimini durdurmuş. Malezya'ya yaptırım kararları almış.
-Demek ki o sebepten taşra eczanelerine gelmedi…
-Ülen, Cibilik, evlat torun mürüvveti bekleyen ebeveynlerin sevincini kursağında koydun, tebessümlerini yüzlerinde dondurdun ya, ne deyim sana? Aslına bakarsan meymenet yok adında, Cibilik ne! Gicimik der gibi! Böyle ilaç adı mı olur efendi ağa...