Bosna-Hersek, Yugoslavya'nın dağılması ve Yugoslavya içerisinde bulunan ülkelerin bağımsızlıklarını ilan etmesiyle birlikte 29 Şubat-1 Mart 1992 tarihinde kendi kaderini tayin etme hakkını kullanmak suretiyle bağımsızlık yönünde irade ortaya koymuş ve bağımsızlık referandumu yaparak bu iradesini fiili olarak gerçekleştirmişti. Bilindiği üzere Sırplar, referandum kararını boykot ederek kararı tanımamış ve Yugoslav ordusundan kalan ağır silahlarla Bosna-Hersek üzerine saldırmaya başlamıştı.
Büyük Sırbistan hayaliyle hareket eden Sırp Çetnikler ve sonrasında Büyük Hırvatistan hayaliyle hareket eden Hırvat Ustašalar 4 yıl boyunca Bosna-Hersek topraklarında insanlık dışı saldırılar gerçekleştirdiler. Savaşın olduğu yıllarda sistematik olarak Prijedor, Visegrad, Foca, Bijelina ve Zvornik gibi birçok kentte Sırplar tarafından büyük katliamlar gerçekleştirildi. Ancak bu katliamlar uluslararası alanda çok fazla konuşulmadı: ta ki Srebrenitsa Soykrımı yapılana kadar.
Birleşmiş Milletlerin "güvenli bölge" ilan ettiği ve başında Hollandalı Albay Thom Karremans'ın bulunduğu barış gücü taburunun üs olarak kullandığı akümülatör fabrikasına sığınan 8.372 Boşnak, Ratko Mladi? komutasındaki Sırp Çetnikler tarafından birkaç gün içerisinde katledildi ve bu soykırım gerçekleştirdi.
11 Temmuz 1995 Srebrenitsa'ya giren Mladic'in, "Sevgili Sırp kardeşlerim, 11 Temmuz 1995'te Sırp Srebrenitsa'dayız. Sırpların dini bayramı (12 Temmuz Petrovdan/Peter Günü) arifesinde Sırp milletine bu şehri hediye ediyoruz. Nihayet bu topraklarda kabadayı Türklere karşı intikam alma zamanı gelmiştir." sözleri manidardır. 
Mladic'in daha manidar olan işi ise sözlerinden ziyade işgal ettiği Srebrenitsa şehrinde bulunan Rumeli Bayraklarını (Yeşil Sancak) indirip, yerlerine Sırp bayrağı asmasıdır. Daha doğrusu Sırp bayraklarının yanına Yunan bayrağının asılması talimatı verilmesidir. 
Bosna Savaşı'na Sırp, Yunan, Rus, Belarus, Ukrayna ve Romanya militanları, Ortodoks olmanın getirdiği misyon ile katıldılar ve ithal haçlı kasapları olarak tüm suçları birlikte işlediler. Özellikle Srebrenitsa Soykırımı yapıldıktan hemen sonra Sırp ve Yunan savaşçılar şehrin her yerine Sırbistan ve Yunanistan bayrakları astılar. Bugün dahi şehre girdikleri günü bir anma etkinliği olarak kutluyorlar ve bu suçlarını kabul etmedikleri gibi bir de anıt açarak mesajlarını ilan ediyorlar.
Birleşmiş Milletler, savaşın üzerinden 30 yıl geçtikten sonra Srebrenitsa Soykırımı ile ilgili 23 Mayıs 2024 günü bir karar aldı. Karara göre 11 Temmuz günü "Srebrenitsa Soykırımını Anma Günü" ilan edildi. Kararın içeriğinde soykırımın inkâr edilmesinin suç sayılması, inkâr edenlerin kınanması ve çarpıtılmasının önlenmesi gibi maddeler yer aldı. Ancak BM'nin bu kararı alması her ne kadar olumlu olarak görülse de diğer taraftan yine BM'ye ve uluslararası mekanizmalara güven tesis edilmedi.
Örneğin; Srebrenitsa'nın güvenli bölge ilan edilmesi ve bu bölgenin güvenliğinin sağlanması için görevlendirilen ve Mladic'in karşısında el pençe duran, Mladic'le kadeh tokuşturup hediyeler alan Thom Karremans'ın hala herhangi bir ceza almaması ya da soykırımda aktif olan Yunan askerlerin yargılanmaması bu güvensizliğin en bariz yansımasıydı. 
Geldiğimiz noktada Hollanda kısmen savaş suçlusu kabul edilmiş olsa da soykırım suçu işlemek ya da işlenmesine müsaade etmekle hüküm giymemiştir. Aynı şekilde Yunanistan ve diğer haçlı kasaplar bu yargılamalardan nasiplerini almamıştır. Hollanda kuru bir "özür dilemekle" ellerindeki kanı temizlemeye yeltense de Yunanistan'ın Bizantinist tutumu bugün dahi devam etmektedir. Yunan tarafı Mladic'in "Nihayet bu topraklarda kabadayı Türklere karşı intikam alma zamanı gelmiştir" sözünün uygulayıcısı olmaktan keyif almaktadır.
Bosna-Hersek'te yaşananların bugünkü yansıması Gazze'de devam etmektedir. Dün Srebrenitsa için sessiz kalan ya da hiçbir yaptırım uygulamayan BM, Gazze'de tekerrüre düşmüştür. Alınan kararlar tamamen kendi çıkarları için kurmuş oldukları sistemin devamlılığını korumaya yöneliktir. 
Srebrenitsa'nın her yıl 11 Temmuz'da anılmasını BM'de kabul etmek, bu soykırımın tekrarlanmayacağı anlamına gelmemektedir. Tıpkı Srebrenitsa gibi Gazze'de yaşananlar yine BM sorumluluğunda gerçekleşen soykırımın yeni halidir. Srebrenitsa'da 8.372 insan katliama uğradığı için bugün adına soykırım diyoruz ve bunu sonuna kadar haykırıyoruz. Ancak Gazze'de bu yazının yazıldığı anlarda dahi ölü sayısı artmaya devam ediyor. 10 Temmuz 2024 tarihi itibariyle 40.000 insanın katledildiği Gazze için yarın bir "soykırımı anma günü" ilan edilse bunun anlamı/hükmü ne olacaktır…
"Soykırımı unutmayın, unutulan soykırım tekrarlanır."