Göç, günümüzün en büyük küresel meselelerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Savaşlar, çatışmalar ve yerinden edilme gibi sebeplerle milyonlarca insan, yaşamlarını sürdürebilmek için sınırları aşmakta ve yeni topraklarda hayata tutunmaya çalışmaktadır. Bu kitlesel hareketler, göç ettikleri ülkelerde hem ekonomik hem de demografik yapıyı köklü bir şekilde değiştirmektedir. Özellikle Ukrayna'daki savaşın ardından, Avrupa'da büyük bir mülteci akını yaşanmakta ve bu durum özelde Balkanlar'da derin izler bırakmaktadır. Ukrayna'dan kaçan 3 milyona yakın mültecinin kalıcı olarak nerelere yerleştirileceği sorusu, bölgedeki en sıcak gündem maddelerinden birini oluşturmaktadır. 
Balkan ülkeleri, özellikle Avrupa Birliği'ne üyelik için başvuru süreçlerinde, Ukraynalı mültecileri ülkelerine yerleştirerek hem AB'ye hem de Batı'ya sempatik görünmefırsatını değerlendirmektedirler. Ülkeler, bu mültecilerin yerleştirilmesiyle birliktesadece insani bir sorumluluğu yerine getirmekle kalmayıp, aynı zamanda AB ve Batı merkezli fonlardan maddi destek alma şansı elde etmeyi planlamaktadırlar. Ukraynalı mülteciler için sağlanacak ekonomik yardım, bölgede bazı zorlukların üstesinden gelmeye yardımcı olabilir. Ancak, bu yaklaşımın uzun vadeli sonuçları yalnızca ekonomik değil, demografik ve sosyal açıdan da önemli etkiler yaratacaktır.
Balkanlar'ın tarihsel demografik yapısı, göçmen gruplarının entegrasyonu konusunda ciddi zorluklar içermektedir. Makedonya özelinde Ukraynalı mültecilerin yerleştirilmesi, mevcut nüfus yapısını daha da karmaşıklaştıracak ve bölgede yeni etnik ve kültürel çatışmalara yol açabilecektir. Ülkede yabancı nüfusun artması, sadece entegrasyon sorunlarını derinleştirmekle kalmayacak, aynı zamanda yeni azınlık hakları ve vatandaşlık meselelerinin gündeme gelmesine yol açacaktır.
Bu bağlamda Makedonya'dan daha önce zorla göç ettirilen Türklerin köylerine yerleştirilmesi planlanan Ukraynalı aileler, bu bölgeye gelen ilk yabancı grup olmayacaktır ancak, bu kez durum farklıdır. Türkler, bu bölgenin tarihsel unsuruydu ve yüzyıllar boyunca bu topraklarda yaşamışlardı. Dolayısıyla bu köylere yeniden Türk yerleşimlerinin yapılması, sadece etnik ve kültürel olarak kabul edilebilir bir çözüm değil, aynı zamanda bölgeye daha az ekonomik yük getirecek bir modeldir. Türkler hem tarihsel bağları hem de yerel kültürle uyumlu bir yaşam tarzı ile bölgeyi yeniden canlandırabilirler.
Türklerin, Doğu Makedonya'nın boşalmış köylerine geri dönüşü, yalnızca demografik dengeyi sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda bölgedeki tarım ve hayvancılık faaliyetlerini yeniden canlandıracaktır. Türklerin, zorla göç ettirildikleri köylerine geri dönmeleri, tarım arazilerinin işlenmesi, su kaynaklarının verimli kullanılması ve hayvancılıkla ilgili yenilikçi çözümler getirilmesi için önemli fırsatlar sunmaktadır. Bu dönüş, bölgedeki işsizlik oranlarını azaltacak, yerel ekonomiye katkı sağlayacak ve uzun vadede daha sürdürülebilir bir gelişim modeline dönüşecektir
Öte yandanTürk nüfusunun dönüşü, yalnızca yerel ekonomi için değil, Makedonya'nın ulusal kalkınması için de önemlidir. Türkiye, bölgedeki kalkınma projelerini destekleyerek Türklerin bu köylere dönüşünü teşvik edebilir. Bu süreçte, Türkiye'nin tarım ve hayvancılık sektörlerinde uzmanlaşmış köyleri yeniden ihya etmesi ve teknik destek sunması hem bölge halkına fayda sağlayacak hem de Makedonya ekonomisinin kalkınmasına katkıda bulunacaktır. Ayrıca, bölgedeki köylerde kurulacak üniversiteler ve meslek okulları, bölgeye yerleşen Türk ve diğer etnik grupların eğitimini sağlayarak, nitelikli iş gücünün yetişmesini mümkün kılacaktır.
Türkiye'nin bu dönüşüm sürecindeki rolü büyük önem taşımaktadır. Türkiye, Makedonya'daki bu köylerin yeniden ihyasını sağlamak ve bu bölgelere kalkınma desteği sunmak için yeni köy öbekleri kurmalıdır. TİKA aracılığıyla bu köylerde tarım ve hayvancılık başta olmak üzere mobilyacılık, ahşap atölyeleri, deri sanayi, orman ürünleri gibi sektörlere dayalı köyler oluşturulmalıdır. Köyler bu şekilde kurgulanırsa üretim odaklı olacaktır ve aynı zamanda bölgedeki genç nüfus için istihdam olanakları yaratacaktır.
Bu köylerin ismi de faaliyet gösterecekleri alanlarla müsemma olmalıdır. Örneğin, "Mobilyacılık Köyü", "Ahşap Sanayi Köyü", "Deri İşleme Köyü" gibi adlarla hem yerel kültüre hitap eden hem de ekonomik olarak anlam taşıyan yerleşim yerleri kurulabilir. Bu tür köyler, Türkiye'nin bölgedeki ekonomik etkisini arttırırken, aynı zamanda Makedonya'nın sürdürülebilir kalkınmasına da katkı sağlayacaktır. TİKA, bu projeleri destekleyerek yerel halkın eğitimini sağlayacak ve modern üretim tekniklerini köylere getirecektir. Aynı zamanda, Türkiye'nin bu süreçteki katkısı, Makedonya halkı tarafından takdirle karşılanacak ve iki ülke arasındaki işbirliği güçlenecektir.
Doğu Makedonya'nın köyleri, tarihi bağları olan Türk nüfusunun geri dönmesi için elverişli alanlar sunmaktadır. Örneğin, PuhçeKöyü geçmişte 80 hanelik Türk nüfusuyla önemli bir yerleşim yeriydi; ancak bugün yalnızca yaşlı nüfusun kaldığı terkedilmiş bir yerleşim alanına dönüşmüştür. Benzer şekilde PenuşKöyünde de 500 civarında Türk yaşarken, şu an yalnızca 8 kişi kalmıştır. Bu köyler verimli toprakları, bol suyu ve hayvancılığı ile büyük potansiyele sahiptir. Ancak bu toprakların yeniden işlenmesi, sadece Türkler tarafından gerçekleştirilebilecek bir süreçtir. Türk nüfusunun dönüşü, bu köylerin yeniden yaşanabilir hale gelmesini sağlayacak ve bölgedeki boşalan alanları yeniden canlandıracaktır.
Makedonya'nın, geçmişte zorla göç ettirdiği Türk nüfusuna yönelik bir adım atarak, bu halkı yeniden köylerine yerleştirmesiyalnızca demografik bir çözüm değil, aynı zamanda tarihi bir yüzleşme fırsatıdır. Makedonya'nın Türkler için vatandaşlık haklarını yeniden tanıması ve iade-i itibar sağlaması, ülkenin geçmişle yüzleşmesini ve siyasi olarak AB'nin de talep ettiği insan hakları ve azınlık hakları reformunu tamamlamasını mümkün kılacaktır.
Türklerin Makedonya'ya dönüşü, ülkenin adalet ve eşitlik anlayışını pekiştirecek, Makedonya'nın demokratikleşme sürecine önemli bir katkı sunacaktır. Makedonya, Türklerin geri dönüşünü sağlayarak sadece adaletli bir yaklaşım sergilemekle kalmayacak, aynı zamanda uluslararası arenada daha güvenilir ve demokratik bir ülke olarak tanınacaktır. Buudurm hem AB'nin Makedonya'ya yönelik siyasi bakış açısını olumlu yönde etkileyecek hem de bölgedeki diğer ülkeler için örnek teşkil edecektir.
Sonuç olarak Doğu Makedonya'daki köylerin yeniden ihyası, bölgeyi hem demografik hem de ekonomik açıdan kalkındıracaktır. Türklerin bu köylere dönüşü, AB'ye katılım sürecindeki Balkan ülkeleri için, -özellikle de Makedonya için- hem ekonomik hem de sosyo-politik açıdan daha sürdürülebilir bir çözüm sunmaktadır. AB ve Batı'nın göç dalgası ve mülteci entegrasyonu üzerine odaklanması gereken bu süreç, Makedonya'nın yerel halkı için de daha güçlü bir gelecek vaat etmektedir. Makedonya, AB fonlarından daha fazla yararlanmanın ve bu göçmen grupları yerleştirmenin ötesinde, Türklerin bölgeye dönmesiyle kendi tarihine, kültürüne ve geleceğine yatırım yapma fırsatını yakalayacaktır.
Türkiye, TİKA aracılığıyla tarım, hayvancılık, ahşap sanayi, deri işleme gibi alanlarda kalkınma projeleri sunarak, sadece Doğu Makedonya'daki köyleri canlandırmakla kalmayacak, aynı zamanda bu köylerde modern üretim teknikleri ile ekonomik bir devrim yaratacaktır. Böylece hem Makedonya'nın hem de Türkiye'nin kalkınması adına önemli bir adım atılacaktır.