Teşekkür Etmeyi unutmayalım
Toplumsal hayatımızda da, yapılan bir iyilik, yardım, güzel bir söz ve davranış sonunda o kişiye teşekkür etmek iyi insan olmanın gereğidir. Ne yazık ki bugün insanlarımızın çoğu teşekkür etmeyi bir zayıflık ve acizlik olarak görüyor ve çoğu teşekkür etmeyi aklına bile getirmiyor. İşte bu halimize çarpıcı bir örnek:
“Başkent Hastanesi'nden çıkarken kucağında çocuklu bir adamın geldiğini gördüm. Kapıyı tuttum. Adam yüzüme bile bakmadan geçti. Bir saniye bir şey unuttunuz! dedim. Neyi dedi." Teşekkür etmeyin dedim. (Nihat Aytürk, İnsan Sanatı)
Ayrıca insana teşekkür etmek, Allah'a şükretmenin bir ifadesidir ve Allah katında değerli bir davranıştır. Yapılan bir yardıma, iyiliğe duyarsız ve ilgisiz kalmak bir çeşit nankörlük göstergesidir.
Teşekkür, küskünlükleri, dargınlıkları giderir ve daha olumlu, sağlıklı ilişkiler kurulmasına da yardımcı olur.
Bir teşekkür bazen bir ödül ve hediyedir insanoğlu için. Maddi birçok hediyeden daha değerlidir. Okullarda karne notu yüksek olanlara takdir ve teşekkür verilmesi güzel bir uygulumadır.
Bir hastanede, kamu dairesinde, lokantada, kafede hizmet edenlere yapılacak bir teşekkür ve tebessüm değerinizi ikiye katlar ve daha iyi hizmet almanızın yolunu açar.
''Marifet iltifata tabiidir.'' Demiş atalarımız. Bir teşekkür bile etmedi dedirtmeyelim ve birbirimize bir teşekkürü çok görmeyelim.
Özür Dilemek Erdemdir
Toplumsal ilişkilerde insanların birbirlerine karşı yaptığı yanlış ve kırıcı davranışları sonucunda bozulan ilişkilerin tamir edilmesi açısından özür dileme erdemli bir davranıştır. Her insanın hata yapabileceğini kabul edersek hatasını anlamanın ve bir daha yapmamaya gayret göstermenin önemini daha iyi kavrayabiliriz.
Özür dileme erdemini gösteremeyen kişiler kendilerini hep diğer insanlardan üstün görme yanlışına düşerler. Özür dilemede unutulmaması gereken üç şey vardır. Birincisi hatasını kabul etmek, ikincisi tekrar yapmamaya çalışmak ve en önemlisi de yanlış yaptığımız kişiye zarar vermişsek onu telafi etmek tazmin etmektir. Yoksa kuru kuruya laf olsun diye özür dilemek bir anlam ifade etmeyecektir.
Dinimizdeki tövbenin toplumdaki yerleşik karşılığıdır aslında özür dilemek.
Özür dilemek bir acizliğin, eksikliğin ifadesi değil tam tersine erdem ve faziletin göstergesidir. Özür dilemek karşılıklı saygıyı ve sevgiyi daha da perçinleştirir.
Özür dilemenin önündeki en büyük engellerden birisi kibirdir. Bir diğeri ise kendini makam ve mevkice veya statü gereği üstün görmektir. Mesela, bir zengin insan fakir insandan özür dileyemiyor veya bir işyerinde makamca üstün olan amir memurundan özür dileyemiyor. Erkek kadından veya baba çocuğundan özür dilemekten kaçınabiliyor. İşte bütün bu saydıklarımızı olumlu ve doğru davranışlar olarak göremeyiz. Aslında günümüze baktığımızda toplumda özür dileme kültürümüzün çok da ileri düzeyde olmadığını söyleyebiliriz.
Sadece hata yapanın özür dilemesi yetmiyor karşıdakinin de yapılan özrü kabul etmesi gerekir. Bu durumda affedici olmak hem insani hem de dini olarak yapmamız gereken bir davranıştır. Bu hususta '' affedin ki, affedilesiniz'' sözünü hiç aklımızdan çıkarmamalıyız.
Sonuç olarak söyleyeceğimiz şey özür dileme kültürünün çocuk yaşlarda ailede ve okulda verilmesi gerektiğidir. Diğer tüm toplumsal sorunlarımızda olduğu gibi bu konuda da eğitime önem verilmesi gereken konulardan birisidir. O halde şunu unutmayalım ki, her insanın hatası, zafiyeti vardır. Ama kimse kabul etmek istemez. Üstelik bir de yaptığı hatayı başkasının üstüne yıkmak çok kötü bir davranıştır. Teşekkür etmekle hiçbir şey kaybetmeyeceğimiz gibi özür dilemekle de bir şey kaybetmeyiz. Aksine kazançlı çıkan daima biz oluruz.