Hz. Osman'ı halifelikten indirmekte kararlı olan âsiler, onu savunmak için toplanan Medineliler 'in dağılmalarını sağlamak ve âni bir baskınla şehirde kontrolü ele geçirmek için bir plan dahilinde bulundukları mevkileri terk ederek memleketlerine doğru yola çıktıkları mesajını verirler.
Üç grup halinde farklı istikametlere gittikleri imajını verdikten sonra ansızın geri dönerek tekbirlerle Medine'ye girer ve Hz. Osman'ın evini kuşatırlar. Dönüş sebebi olarak da Hz. Osman tarafından eski Mısır valisine yazılan ve liderlerinin ölümle cezalandırılmasını emreden bir mektubu ele geçirdiklerini iddia ederler. Hz. Osman'ın böyle bir mektup yazmadığını belirtmesine rağmen evinin etrafında mevzilenirler ve tarafsız kalan Medinelilere dokunmayacaklarını ilân ederler. Sözü edilen ve geriye dönüşlerini haklı göstermek için uydurdukları anlaşılan bu mektubun halifenin bilgisi dışında kâtibi Mervan tarafından yazıldığı rivayetler arasındadır. Hz. Osman bu durum karşısında haber göndererek valilerinden yardım ister. Halifenin öldürülebileceğini hiç düşünmeyen Medineliler 'in çoğu muhasaranın ilk günlerinden itibaren evlerine kapanarak mecbur kalmadıkça dışarıya çıkmazlar Şehirde sayıları artmış olan işsiz güçsüz bedevîler de isyancılara katılmışlardır. Âsiler, yirmi günle iki ay arasında bir süre muhasarayı devam ettirmişlerdir. Hz. Osman kendisine yöneltilen bütün ithamlara cevap verir ve birçok meselede onları ikna etmeyi başarır. Bu konuşmalarından birinde Hz. Ali'nin tavsiyesine uyup âsilerin şikâyet ettiği bazı uygulamalarının hata olduğunu kabul eder. Bundan sonra Allah'ın kitabı ve Hz. Peygamber'in sünnetine uygun hareket edeceğine söz vererek sükûneti sağlar. Ancak buna karşı çıkan Mervan'ın yaptığı konuşma ortalığı yeniden karıştırır. İsyancılar kuşatmanın son on gününde Hz. Osman'ın evinden çıkmasına ve mescide namaz kıldırmasına bile izin vermezler. Ona halifeliği bırakmasını, aksi takdirde öldüreceklerini söylerler. Bu tarihten itibaren evine su gönderilmesini bile yasaklarlar. Mervan'ın konuşmasına çok öfkelenip bir kenara çekilen Hz. Ali ve Ümmü Habibe'nin su ulaştırma teşebbüslerini de sert bir şekilde engellerler. Âsilerin kendisini öldürmek istediklerini anlayan ve halifeliği bırakmayı da reddeden Hz. Osman o sırada evinde olup kendisini savunmak isteyenleri tehlikeye atmak istememiş, onlardan kılıç kullanmamaları için kesin söz almıştır. İçeride 700 kişinin bulunduğu, izin verilmesi durumunda isyancılara üstünlük sağlayabilecekleri ihtimalinden bahsedilmektedir.
Peygamberimizin hadisi dolayısıyla bir musibetten sonra şehit edileceğini bilen Hz. Osman (Buhari, "Edeb" 119; Tirmizî, "Menâ?ıb", 19), rüyasında Peygamberimizin yarın birlikte iftar edeceklerini söylemesinin de etkisiyle (Ahmed b. Hanbel, I, 497) âsilere boyun eğmeyi reddedip ölümü beklemeyi tercih etmiştir.
Âsiler, hac mevsiminin sona ermesi dolayısıyla Mekke'den çok sayıda insanın Medine'ye geleceğini düşünerek ve eyaletlerden gönderilen askerî birliklerin yaklaştığının da duyulması üzerine Muhasaranın son gününde genç sahâbîlerin savunduğu evin kapısını yakarlar. Bitişikteki evden içeriye giren Mısırlılar, Kur'an okumakta olan Hz. Osman'ı şehit ederler. (18 Zilhicce 35 / 17 Haziran 656). Bu arada ona kalkan olmak isteyen hanımı Nâile bint Ferâfisa'nın da parmakları kesilmiştir. Ardından evini ve beytülmâli yağmalayan âsiler Hz. Osman'ın defnedilmesini de engellerler. Bu sebeple halifenin cenazesi, hanımı Nâile'nin gayretleriyle ancak akşam-yatsı arasında çok az kişi tarafından gizlice kaldırılabilir. Hatta cenazenin üç gün sonra defnedilebildiği de rivayetler arasındadır. Cenazeye Hz. Osman'ın iki hanımının yanında yirmi civarında erkeğin katıldığı ve onun Cennetü'l-baki' bitişiğindeki Haşşükevkeb denilen yere defnedilmiştir. Bu yer Muaviye zamanında mezarlığa dâhil edilmiştir.
Bazı tarihçiler isyanı daha ziyade siyasal, ekonomik ve sosyal nedenlere bağlamışlardır. Fetihlerin duraklamasıyla birlikte ganimet geliri azalınca garnizon şehirlerinde yaşayan muharip sınıfın geçimi düzenli vergi gelirlerine bağlı hale gelmiş ve asker maaşlarının ödenmesinde sıkıntılar başlamıştı. Birdenbire zenginleşmenin kaçınılmaz sonucu olan iktisadî buhran, yönetimi tasarruf yapmaya ve askerlerin maaşlarını azaltmaya mecbur etmişti. Bu sırada fetih ordularının bir kısmını, şehitlik veya gazilik yerine sadece ganimet için cephelere koşan askerler teşkil ediyordu. Bu sıkıntılar karşısında onlar önceki ganimetlerin nereye gittiğini, kendi hakları saydıkları fethedilmiş arazilerin durumunu sorgulamaya başlamış ve bu gelişmeler Câhiliye dönemi kabilecilik anlayışını yeniden ortaya çıkarmıştı. Kureyş'i hilâfeti tekeline almakla suçlayan kabile reisleri, vergi gelirinin büyük kısmının Medine'ye gönderilmesine karşı çıkarak müslümanların malı saydıkları fey gelirlerinin eyaletlere dağıtılmasını isterler. Bu olumsuzluklar Hz. Ali'nin Peygamberimizin vâsisi olduğu, onun hakkını gasbeden Hz. Osman'ın halifelikten uzaklaştırılıp hakkın sahibine verilmesi iddiasını kalkan edinen ve Kureyş yönetiminden kurtulmak isteyen bazı kabile reislerinin fitne ateşini tutuşturmasıyla bir isyana dönüşmüştü. Abdullah b. Sebe gibi müslümanları birbirine düşürmek isteyen art niyetli şahıslar olmadan böyle bir hareketin gerçekleşebilmesi mümkün değildir.
Hz. Osman'ın en meşhur vasfı engin bir hayâ duygusuna sahip olmasıydı. Peygamberimiz onun hakkında, "Kendisinden meleklerin hayâ ettiği bir kimseden ben hayâ etmeyeyim mi?" (Müslim); "Her peygamberin cennette bir refiki vardır. Benim cennetteki refikim de Osman'dır" (Tirmizî) demiştir. Cennetle müjdelenen on sahabeden biri olan Hz. Osman, Tebük ordusunu donatmadaki öncülüğü ve Rûme Kuyusu dolayısıyla ayrıca cenneti hak etmiştir (Buhârî). Geceleri ibadetle, gündüzleri oruçla geçiren Hz. Osman nazik ve mahcup bir tabiata sahip olmanın yanı sıra son derece cömertti. Medine'ye hicretten sonra içme suyu sıkıntısı yaşandığı bir sırada 35.000 dirheme satın aldığı Rûme Kuyusu 'nu vakfeden, Tebük Seferi hazırlıklarında en büyük yardımı yapan, bir kıtlık sırasında 1000 deve yükü buğday, kuru üzüm ve zeytinyağı ile dönen kervan malının tamamını muhtaç durumdaki Müslümanlara dağıtan, Talha b. Ubeydullah'ta olan 50.000 dirhem alacağını bağışlayan, cömertlik ve hayır işlerinde önde giden Hz Osman Zinnureyn'i Rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun.