Evlilik, iki farklı cinsin tek vücut olmaları amacıyla yapılan birlikteliktir. İki gönül sevince dünya toz pembe görülür. İki farklı ailenin birbirlerine uyumları hiç akla gelmez. Sevdik birbirimizi, bize kimse karışamaz, deyip kendilerini nikah masasında bulurlar. Yine bunlar iyi. Hiç olmazsa niyetleri ciddi.
Pek çok genç, flört etmeyi tercih edip hayatın hep böyle süreceğini sanmaktadırlar. Birlikte yaşamayı evlenmeye tercih etmektedirler. Sorulduğunda evlilik aşkı bitirir belki diye endişelerini dile getirirler. Gayrimeşru hayatı cazip görmeye başlarlar. Kendilerine rol model olarak gördükleri sanatçıların birlikteliklerine özenirler.
Araya anne-baba ve toplum baskısı girince evlenmeye karar verirler Ama niyetleri pek ciddi değildir. Nikahı, deneme evliliğine bir basamak görürler. Daha başta olmazsa boşanırız diye düşünmeye başlarlar.
Halbuki nikah, ömür boyu birlikte yaşamak için eşlerin Allah huzurunda söz vermelerinin resmidir. Zira İslamda süreyle sınırlı bir nikah yoktur. Acem nikahı diye de bilinen Mut'a Nikahının İslamda yeri yoktur.
Kur'an-ı Kerim'de eşlerin birbirleriyle iyi geçinmeleri emrolunmuştur. Eşler, iyi geçinmek için karşılıklı fedakarlıklarda bulunmalıdır. Aralarındaki saygı, sevgi ve sadakati zedeleyecek davranışlardan uzak durmalıdırlar.
Buna rağmen iki farklı dünyadan gelen eşlerin birbirlerine karşı sevgi ve saygılarında aşınmalar başladığı, geçimsizlik baş gösterdiği zaman büyükler çözüm için devreye girmelidir. Bütün gayret ve iyi niyetlere rağmen geçimsizlik bazen giderilemez. Bu takdirde aile ocağı cehenneme döner. İşte bu noktada ayrılık / boşanma söz konusu olmaya başlar.
İslamın tavsiyesi, evliliği sürdürmektedir. Hz. Peygamber (sav), "Evleniniz, fakat boşanmayınız. Çünkü Allah, zevkine düşkün erkeklerle zevkine düşkün kadınları sevmez" buyuruyor.
Ancak Nisa Suresi 130. Ayette boşanma ile ilgili bir hüküm var. Peygamberimiz (sav)de boşanmanın caiz olduğuna işaret ettiği hadisinde şöyle buyuruyor: "Allah nezdinde en sevimsiz mübah talak/boşamadır."
Boşanmanın bir zaruret olarak ortaya çıkması durumunda bunun caiz olduğunu biliyoruz. Bunun sebeplerini, çeşitlerini, boşama yetkisinin kimlerde olabileceği gibi huşuları arzu edenler fıkıh kitaplarında bulabilirler. Son zamanlarda boşanmalar, aşırı derecede arttı. Evliliklerin şehevi duygularla gerçekleştiği bir ortamda boşanmalar da doğal karşılanır oldu.
Ancak ayrılıkların aile yuvalarına ruhi yıkımın yanı sıra maddi yıkım getirdiği de bir gerçek. Alman hukukçusu Kohler: "Geçinmelerine imkan olmayan karı koca arasındaki evlilik, sadece azap ve işkence kaynağı olmakla kalmaz, ruhi tekamüle de mani teşkil edebilir ve büyük istidatları bir hiç düzeyine indirebilir." Böyle bir evliliğe mümkün mertebe çabuk nihayet vermek, hem sosyal hem de kültürel bir ihtiyaç teşkil eder.
Bir zaruret olarak boşanma olgusu ortaya çıktığı zaman Katolik kilisesine göre buna yasal imkan yoktur. Boşanmayı mümkün olduğu kadar zorlaştırmak, imkansız hale getirmek gibi prensipler Katolik hukukuna dayanmaktadır. Bizim Medeni Kanunumuz da Katolik hukukunun temel ilkelerine dayalı olan İsviçre kanunundan tercüme edilmiştir.
Kanunlarımızdaki boşanmayı zorlaştırıcı hükümler ve boşansalar bile erkeği ezen ve ömür boyu maddi tazminat ve nakafa ödemeye mahkum eden maddeler, Türk İslam toplumunun yapısıyla uyuşmuyor. Önce ayrılığı reddeden hükümler, 3-5 yıl ayrı kalan eşler için boşanma sebebi sayılarak değiştirildi. Üç-beş ay evli kalan bir erkeğin ömür boyu nafaka ödemesi gibi akıl ve mantığa bile ters olan hükümler hala yürürlüktedir.
Geçenlerde seksenlik emekli bir TR şoförünü izledim. Beş ay evli kaldığım eski eşime 60 yıldır nafaka ödüyorum diyor. Bu, Müslümana Katolik zulmünden başka nedir?
Ayrıca bu yasal olsa bile helal midir? Adalet sistemimizde evlilik ve ayrılık konusunda pozitif ayrımcılık adı altında kadını aşırı koruyan ve erkeği ezen uygulamalara artık son vermek gerekmez mi? Günümüzdeki boşanmalarda erkeğin bu denli mağduriyetinin toplumda yozlaşmaya yol açtığı da unutulmamalıdır.
Avrupa'da olduğu gibi evlenmek yerine birlikte yaşamayı tercih eden gençlerin ahlak dışı bu yaşayışlarının temelinde boşanmayı erkek aleyhine yıkıma çevirmesinin yattığı inkar edilemez.
Modern hayatta zaten ana-baba ve çocuklardan oluşan bir aile yapısı hakim. Onlara karışan kimsede olmamasına rağmen evliliği zevk olarak gören zihniyetin yaygınlaşmasıyla boşanmaların da arttığı gözlenmektedir. Boşanmayı kolaylaştırmayı değil de belli kurallara bağlamayı biz de kabul ederiz. Ancak bir tarafı mahvedecek şekilde uygulanmasını da asla tasvip edemeyiz. Bunun da mutlaka makul bir çözümü olmalı.