"Tarih'i tekerrür diye tarif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı, tekerrür mü ederdi? (Milli Şairimiz Merhum Mehmet Akif Ersoy)
Hz İsmail, ergenlik çağına gelince büyüdüğü Mekke de Cürhüm kabilesinden bir kızla evlenir. Hz İsmail evlendikten bir süre sonra babası İbrahim (as), oğlunu ve gelinini ziyarete gider. İsmail o sırada evde yoktur. Gelini içeride buyur etmez. Kapıda, aralarında şu konuşma geçer; Hz İbrahim, 'İsmail' nasıl' O da: 'Geçimimizi temin etmek için dışarı çıkıp gitti' Sonra İbrahim (as): 'Geçiminiz, haliniz nasıldır?' İsmail'in hanımı: 'Şiddetli darlık içindeyiz. Gayet fena bir haldeyiz' diye şikâyette bulunur. Bunun üzerine İbrahim (as), gelinine: 'Kocan geldiğinde benden selam söyle, kapısının eşiğini değiştirsin' İsmail eve geldiğinde: 'Evimize gelen oldu mu?' diye sorar. O da: 'Evet, söyle bir pîri fâni geldi. Bana seni ve geçimimizi sordu. Ben de, şiddetli darlık içinde bulunduğumuzu söyledim' Bunun üzerine İsmail: 'Peki sana bir söz emanet etti mi?' Hanımı da: 'Evet, bana, selam söylememi ve kapının eşiğini değiştirmeni tembih etti' Bunun üzerine İsmail hanımına: 'O gelen ihtiyar babamdır. Bana senden ayrılmamı emretmiştir. Benden boşsun artık sen ailenin evine gidebilirsin.' der ve ondan ayrılarak Cürhüm kabilesinden, başka birisi ile evlenir.
İbrahim (as) bir müddet sonra tekrar oğlunun evine ziyarete gider. Kapıyı bu sefer Hz İsmail'in yeni hanımı açar ve Hz İbrahim'i içeri buyur ederek izzet ve ikramda bulunur. Hz İbrahim oğlu İsmail'i sorar. Gelin: 'Geçimimizi tedarik etmeye gitti" İbrahim (as): 'Geçiminiz, haliniz nasıldır?' İsmail'in hanımı da: 'Allah'a hamdü senalar olsun, hayır, huzur ve bereket içerisindeyiz' İbrahim (as): 'Ne yiyip ne içiyorsunuz?' deyince de: 'Et yiyoruz. Su içiyoruz, Allah'a şükür her şeyimiz var' Hz. İbrahim: 'Ya Rab! Bunların rızıklarını bereketli eyle' diye dua ettikten sonra: 'Kocan geldiğinde ona selam söyle ve ona kapısının eşiğini güzel tutmasını tembih et." İbrahim (as) sonra Şam'a (remle 'ye) döner. İsmail geldiğinde hanımına: "Evimize gelen oldu mu?" diye sorar. Karısı da: 'Evet, güzel yüzlü bir ihtiyar geldi' diyerek o zatı methi sena eder. Daha sonra gelin: 'Seni sordu, ben de: Geçimimizi temin için çıktı dedim' 'Geçiminiz nasıldır?' dedi. Ben de: 'Bolluk içindeyiz, dedim' Sonra İsmail hanımına: 'Sana bir söz emanet etti mi?' diye sorar. Hanımı da: 'Evet Sana selam söylememi ve kapının eşiğini iyi tutmanı emretti' der. Bunun üzerine İsmail, hanımına: 'İşte o zat benim babamdır. Sen de evimizin şerefli eşiğisin. Babam bana, seni hoş tutmamı emretmiştir." der. Geçmişe baktığımız zaman, dersler çıkararak, ibretler alacağımız çok şeyler vardır. Demek ki feraset diye buna diyorlar
Güzel yemekler yapmakla meşhur yaşlı bir kadın, akşam yemeğine gelecek olan oğlu ve yeni gelini için, mutfağında yemekler yapar. Aynı akşam yemeğe evin hanımının kardeşi de dâvetlidir. Beklenen misafirler gelip sofraya oturduklarında çok şaşırtıcı bir durumla karşılaşırlar. Yaşlı kadının o gece yaptığı yemekler diğer zamanlarda yaptıkları gibi güzel ve lezzetli değildir. Oğlu, yeni gelini ve kardeşi, kadıncağıza durumu fark ettirmemek için ellerinden geleni yaparlarsa da, yemek sırasında pek iştahlı göründükleri söylenemez. Nihayet yeni evli çift annelerinin ellerini öperek evlerine giderler. Kardeşi ise oğlu ve gelini gittikten sonra yaşlı kadına: "Senin çok güzel yemekler yaptığını biliyorum. Bu akşam ki önümüze getirdiğin yemekler neyin nesi idi, hastamısın yoksa bir derdin mi var dediğin de ise? Yaşlı kadın gülümseyerek şu cevabı verir: "Hayır, hiçbir şeyim yok. Kasten yaptım. Bu yemekten sonra oğlum asla ikide bir annesinin yemeklerini hatırlatıp karısının kalbini kıramayacak" Ne kadar güzel bir anlayış değil mi. Bütün kayın valideler keşke böyle ince düşünceli olsa, bütün gelinlerde eşlerinin annelerini de kendi anneleri gibi görerek hürmette kusur etmeseler, gelin kaynana geçimsizlikleri olur mu hiç?
Erkeklerin kadınlar üzerinde, kadınların da erkekler üzerinde bir takım hakları vardır. Bir gün Peygamberimiz: "Hayırlı aile reisi olunuz!" buyururlar. Ashap ise; "Ya Resulüllah! Hayırlı aile reisi nasıl olur? Dediklerinde ise: "Siz eve gelince hanım seviniyor, çocuklar koşarak sizi karşılıyorsa, hayırlı aile reisisiniz. Şayet siz kapıdan girerken sinirleri geriliyor, "Yine geldi" diye söyleniyorlar ve çocuklar da köşe bucak kaçıyor, sizden uzaklaşma ihtiyacı duyuyorlarsa bilin ki hayırlı aile reisi olamamışsınız demektir" Buyurmuştur. Hanımlar için de: "Sizler de evinizde hayırlı hanımlar olunuz." Ashap ise: "Hayırlı hanım nasıl olunur?" Peygamberimiz ise: "Hayırlı hanım, kocası yüzüne bakınca huzur duyar, rahatlık hisseder. Hayırsız hanım ise Kocası yüzüne bakınca huzuru kaçar, evinden uzaklaşma hissi duyar." Ailede huzur, karşılıklı iyi ahlakla ve hoş görü ile sağlanır. Tek taraflı iyi niyet ve güzellikler tek kanatlı bir kuşa veya tek kanatlı bir uçağa benzer. Kadın ve erkeğin, birbirlerine iyi davranmaları, çocuklar tarafından örnek alınarak karakter yapılarının şekillenmesini sağlar. O ortamda büyüyen çocuklar da olumlu veya olumsuz olarak ister istemez etkileneceklerdir. Onun için çocukların karakter yapılarının şekillenmesinde de mutlu, huzurlu bir aile ortamı çok önemlidir. Onun içindir ki ailede sevgi ve muhabbetin hâkim olması önemlidir. Korku ve dehşet ise güveni sarsar ve muhabbeti giderir. Karşılıklı sevgi, saygı ve muhabbet, aile fertlerini daha sıkı bir şekilde birbirine bağlar. İster istemez çocuklarda bu durumdan olumlu yönde etkilenirler.
Evin erkeği çok güzel bir idareci, hanımı ise iyi bir yönetmen olmak zorundadırlar. Her konuda Peygamberimiz bizler için güzel bir örnektir.