Yüksek İslam Enstitüsü'ne girdiğimiz yıllar, önce Fransa'da başlayıp tüm dünyayı saran, Türkiye'yi de içine alan 68'ler kuşağının en azgın dönemiydi. Dev Genç adıyla başlayan sol hareket, tüm üniversiteleri ele geçirmişti. Sağcı hocalar ve öğrenciler baskı altındaydılar. Karşısında ülkücü hareket, tek başına direnç göstermeye çalışıyorlardı. Özellikle ODTÜ'de üslenen Deniz Gezmiş ve arkadaşları, okul boykotundan üniversite işgaline kadar her türlü direnişte yer alıyorlardı. Polisi, jandarmayı üniversiteye sokmuyorlar, eğitim ve öğretimi engelliyorlardı. O zaman da ana muhalefet partisi onlara sahip çıkıyorlardı. İnönü, öğrencilerin boykotlarını hak talebi olarak görüyordu. Üniversite işgalleri sorulduğunda da "Boykot da işgal de birdir" diyerek adeta onaylıyordu. Amerika'ya ve 6. Filo'ya karşı çıkışlarıyla başlayan, fakültelerin yönetimlerini ele geçirerek devam eden bu harekete karşı devlet, pasif kalıyordu.
Sevinilecek bir yön vardı, o da bu hareketin İmam Hatip Okulları ve Yüksek İslam Enstitüleri'ne etki edemeyişleriydi. Onun içindir ki bu eğitim ve öğretim kurumlarına huzur hakimdi.
İşte bu ortamda N. Erbakan'ın başlatmış olduğu hareket, partileşme yolundaydı. 1970 yılının baharında N. Erbakan ve arkadaşları, siyasi parti kurma hazırlığındaydılar. Mayıs ayının ilk günlerinde Konya Vilayet Meydanı'nda büyük bir miting yapıldı. Mitingin baş konuşmacısı, Üstad Necip Fazıl Kısakürek'ti. Meydan, tıklım tıklım doluydu. Bir kaç kısa konuşmadan sonra Üstad, artık batı zihniyetinin yönettiği dönem bitti, diyerek söze başladı. Bin yıllık tarihi derinliği olan yeni bir hareketten bahsetti. Bu, sözde demokrasi olan izmlerden çok farklı, özümüze dönük bir sistemin habercisi olacak dedi. Onun için biz ona "Milli Nizam" diyoruz diyerek partinin kuruluş felsefesini ve adını ilan etti.
Necmettin Erbakan, tek kişi olarak başlattığı Milli Nizam Partisi bayrağını meclise dikmiş oldu. Bu harekete Tokat Milletvekili Hüseyin Abbas ve Isparta Milletvekili Hüsamettin Akmumcu'nun da katılımıyla meclisteki sayıları üçe çıktı.
Masonik söylemlerden uzak durmaya çalışan gençler için bu, yeni bir ufka yelken açmaktı. Yeni bir heyecan, yeni bir umuttu. Bu heyecanla miting alanından tüm şehre hatta tüm ülkeye dağılıyor, bu yeni mesajı duymayanlara da duyurmak arzusuyla coşuyorduk. Ancak Yüksek İslam Enstitüsü'ne geldiğimizde bu gelişmeden hoşnut olmayan birkaç kişilik bir grupla karşılaştık. Onlar da masonlara, komünistlere karşıydı. Onlar da gençliği bu düşünce batağından kurtarmayı arzu ediyorlardı. Ama Milli Nizam Partisi'nde karşıydılar.
Merkezi Konya'da olan Milli Mücadele Birliği'ne mensup bu gençler, liderleri Aykut Edepali'nin seminer notlarını ezberleyip konuşuyorlardı. Milli Nizam Hareketi'nin tamamen aleyhindeydiler. Başta Mevlana olmak üzere tasavvufi hareketlere de karşıydılar. Konya'da olduğu gibi tüm Türkiye'de teşkilatlanmalarına rağmen etkileri sınırlı kaldı. Kadro yetiştirmek gerektiği fikrinden hareketle çalıştıkları için sayıları az da olsa tesirleri kalıcı oldu. İleriki dönemlerde Islahatçı Demokrasi Partisi adıyla teşkilatlandılar ama büyüyemediler.
İkinci dönemde MNP'nin mitinglerine katılmaya çalışıyordu. Konya ve yakın ilçelerine mutlaka gidiyorduk. Hatta bir defasında İstanbul mitingine gitmeye karar verdik. Otobüste Çorumlulardan Hami Aydoğan ve İsmail Tuncel ile birlikteydik. Yol boyunca "Hak Yol İslam" marşını söyledik. "Masonların locasına Hak Yol İslam yazacağız" derken sesimiz daha gür çıkıyordu.
İstanbul'da Büyük Gazino denilen mekanda muhteşem bir miting yapıldı. Orada Termeli İsmail Şişman, Halit Balyaz, Ahmet Sezikli gibi pek çok hemşehrimiz de vardı. Yine Erbakan konuştu, izleyici coştu. Akşamleyin o şevkle Konya'ya döndük.