Uzun zamandır yazılar yazıyorum. Yazdığım yazıların büyük çoğunluğunda adalet ve güzel ahlaktan bahsederken bunlarla ilgili güzel örnekler vermeye gayret ettim. Adalet ve güzel ahlak tüm insanlarda özelde Müslümanlarda hassaten olması gereken özelliklerin başında yer almaktadır.
Buradan onlarca adalet ve güzel ahlak üzerine ayet ve hadisler de yazacak değilim. Aslında hemen hemen herkes bu ayet ve hadisleri biliyor. O zaman problem başka yerlerde. Kendimizde ve vicdanımızda problem var.
Sigmund Freud, "Medeniyetin en büyük buluşu nedir?" sorusuna "Vicdan!" diyor. Vicdan olmasaydı herkesin tepesine bir polis dikmemiz gerekirdi. Bu da mümkün olamayacağı için eğitimden ve inanç anlayışımızdan başlayarak yeniden kendimizi güncellememiz gerekiyor.
Ama önce kendimizden başlayarak.
Vicdanı olmayanların bu yazıdan etkileneceklerini de düşünmüyorum zaten. Eee o zaman neden yazıyorum? Karınca misali üzerime düşeni yapmaya gayret ediyorum işte. İmanın son noktası gibi buğz ediyorum diyelim.
Herkes yaşadığı çevreye bakmadan önce kendisine baksın. Memursanız işinizde, esnaf iseniz yaptığınız işte, tüccar iseniz alıp sattıklarınızda ne kadar ahlaklı ve vicdanlısınız.
Memuruz ama nasıl geç gider ve nasıl erken gelirim diyorsanız, ben her gün çocuklarımı okuldan mesai bitmeden almam gerekiyor diyor ve sizden iş bekleyenlerin işini bitirmeden gidiyorsanız, yaptığınız işte ne kadar titiz ve düzenli çalışmıyorsanız;
Çiftçi iseniz daha ekmediğiniz tarladan desteklemeler, mazot paraları alıyorsanız, bu yıl yağmur yağmadı bahanesiyle fahiş fiyatlarla sözde kendinizi kurtarmaya çalışıyorsanız, ürettiğiniz ürünleri stoklayıp daha çok para kazanma sevdasından vazgeçemiyorsanız;
Esnaf iseniz kârınızın üzerine kârlar katıyorsanız, sürümden kazanmak yerine amiyane tabirle kazıklamayı marifet edinmiş iseniz, fiyatlar üzerine bindirimler yaptıktan sonra indirim yapıyoruz diyerek ahlaksızlığınıza katma değer katıyorsanız,
Tüketici iseniz israfın haram olduğunu bildiğiniz halde devam ediyorsanız, klavye başında sadece ama sadece siyasi anlayışınızdan dolayı iftira atmayı, bilgi sahibi olmadığınız konularda ahkâm kesmeye devam ediyorsanız,
"Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında Allah'ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Bilirseniz, bu sizin için çok hayırlıdır." ayetini bildiğimiz halde bırakın namaza gitmeyi vicdanınız bile sızlamıyorsa,
Ahlaksızlığı yapanlar, ahlaksızlığından dolayı kurnaz olarak nitelendiriliyorsa, ahlaksızların kandırmalarından dolayı kandırılanlar aptal olarak anlaşılıyorsa,
Her türlü fuhşiyat çapkınlık olarak algılanmaya başlamışsa,
Bırakın yaptığınız işi. Aynaya bakın ve kendinizi formatlamak için gayret gösterin.
"Asıl aldananlar aldattıklarını sananlardır" şeklinde ve her dinde geçerli bir söz vardır. Burada temel problemlerden bir tanesi de ahlaksızların yaptıklarından ziyade sözde ahlaklı insanların sessizliğidir. İsmet İnönü'nün dediği gibi "Bir memlekette, namuslular, namussuzlar kadar cesur olmalıdır" sözünün gereğini yapmak da bir sorumluluktur.
Adeta kendimizi formatlayarak, toplumdaki bütün ahlak davası güdenleri, güzel ahlakı savunanları, erdemli ve hayâlı bir toplumun inşası için çalışanların çoğalması adına yeni bir hareketin başlatılması büyük önem arz etmektedir.
Ama önce kendimizden başlayarak.
Okuduğunuz kitap size sadece nasıl yaşamanız gerektiğini vaaz ediyor ve sizi düşünmekten uzaklaştırıyorsa, kendi hayatınız üzerine kafa yormuyorsanız okunan kitap size yük olmaktan öte gitmeyecektir.
Cemil Meriç'in de dediği; "Bu memlekette sağcı-solcu, ilerici-gerici yoktur, namuslu ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan olun! Göreceksiniz çok kalabalık olacaksınız!" sözünden hareketle kalabalıkların çoğalması ümidiyle…
Prof Dr Kemal SAYAR, "Modern çağda insan uyuşmak istiyor. 'Anestezi rejimleri' insanları ıstıraba karşı duyarsızlaştırıyor ve insanın yaşadığı hayattan bir şeyler öğrenmesini güçleştiriyor. Romantizm endüstrisi bizi aşk satarak uyuşturuyor, kozmetik endüstrisi beden satarak. Bir de bize mutluluk satan kendine yardım kitapları var. Yani mutluluk endüstrisi. Yabancılık ve yalnızlaşmanın ruhsal sıkıntıları tırmandırdığı bir çağda, her derde deva çözümleriyle mutluluk endüstrisi, sıkıntılarımıza çare bulduğunu iddia ediyor"1 diyor.
Günümüzde doğal bir kederin ve hüznün bile hastalık olarak pazarlandığı bu dönemde sosyal uyuşturucuyla kaplanmış zihnimizden kurtulmak için yeniden Bismillah demeliyiz.
Yoksa sizin adınızın, makamınızın ya da sıfatınızın ne olduğunun bir kıymeti yoktur. Sizin ne yaptığınız ve nerede durduğunuzun ne kıymeti var?
Sizi gören siz de yeniden dirilmiyorsa aynaya kırk defa baksanız da faydası olmayacaktır vesselam…
Sevgiyle kalın, sevgide kalın…
.........................................................................
(1) https://www.gonuldergisi.com/anestezi-cagi-prof-dr-kemal-sayar.html