Biri kalp rahatsızlığı diğeri gözlerinden ameliyat olan bu anlamda aynı kaderi paylasan iki yaşlı adam aynı odayı da paylaşıyorlardı. Tek fark kalp rahatsızlığı geçiren yaşlı hasta adam cam kenarında, gözlerinden ameliyat olan ise duvar dibinde yatıyordu. 
Gözlerinden ameliyat olan ve kısa bir zamanda ayağa kalkamayacağını bilen yaşlı adam hareket edemeyeceğini biliyordu ama dışarıda neler olduğunu merak etmiyor değildi.
Cam kenarındaki yaşlı adam da dışarıyı görmenin rahatlığını diğer arkadaşına bu rahatlığın vereceği üzüntüye sebep olmamak adına titiz davranıyordu.
Cam kenarındaki yaşlı adam duvar dibindeki hasta adamın cam kenarını göremediği için dışarıyı anlatmasını istediğini anlamıştı ki yaşlı adama her gün camdan bakarak dışarısını anlatmaya başlamıştı.
- Bugün deniz çok sakin, yine de hafif rüzgâr var sanırım çünkü uzaktaki teknenin yelkenleri rüzgârla doluyor. Park bu sabah sakin, iki salıncak dolu iki salıncak boş.
Dün gelen karı koca yine geldiler. Çok mutlu görünüyorlar. Zaten bu karı kocayı hep böyle gördüm. Parkta hep aynı yere oturuyorlar. Kadın kocasının omuzuna koyarak adamın anlattıklarını büyük mutlulukla dinlediği belli oluyor tebebüsümünden.
Yeni evli bir çift daha var. Bebek aranası ile geldiklerine göre yeni doğmuş bebekleri var galiba. Ama bebeği buradan göremiyorum. Bebek onların en büyük mutluluğu gibi. Her ikisi de arada bir bebek arabasının içerisine bakarak gülücükler atıyorlar. Anlaşılan o ki bebekleri ile oynuyorlar.
Duvar dibindeki adam:
-Deniz ve park olduğuna göre ağaçlar da olmalı dedi.
-Evet, çok ağaç var. Ama bunların içerisinde Erguvan ağaçları "Adeta ben buradayım" diyor dedi yaşlı adam.
 Ne kadar güzel açmış her yer mor bir renk almış, mor renkler sanki çok baskın bir şekilde diğer renkleri örtmüş. Ama erik ağaçları da beyaz çiçekleriyle onlara eşlik ediyor. Çiçeklerinden anlaşıldığı üzere bu yaz erik çok meyve verecek.
Denizin üzerindeki martılar ne güzel de suya dalıyorlar, bugünkü yemeklerini arıyorlar. Birkaç kişi balık tutuyorlar.
…..
Günler böyle geçip gidiyordu. Her gün ama hiç usanmadan dışarıda olan bitenleri anlatmaya devam etti. Oda arkadaşının mutluluğu onu da mutlu ediyordu.
Ta ki cam kenarındaki yaşlı adam kalp krizi geçirene kadar, o anda duvar kenarındaki adam düğmeye bassa kurtaracaktı arkadaşını ama şeytana uydu, bunca zamandır sadece dinleyebiliyordu, artık görebilirdi de, iste bunun için düğmeye basmadı ve hemşireyi çağırmadı. Aynı kaderi paylaştığı kişiyi ölüme gönderdi, ama o bunun haklı bir savunma olduğunu düşünüyordu.
Ertesi gün hastabakıcılar ölen yaşlı adamın yerine kendisini koymaya gelmişlerdi. Hemen yatağının yerini değiştirdiler, işte o günlerdir bakmak istediği manzarayı nihayet görecekti.
Başını kaldırdı ve pencereden baktı, gördüğüne inanamadı…
Sadece simsiyah bir duvar vardı.
Aynı kaderi paylaşmak dostluğun pekişmesine de sebep olur. Bilenler bilir; dayanışmanın ve yardımlaşmanın verdiği huzuru, mutluluğu hiçbir yerde bulamazsınız. Büyüklerin dediği gibi dostlar birbirlerinin güzel günlerinden ziyade zor zamanlarında ortaya çıkarlar. Hikâyede olduğu üzere kader arkadaşının zor durumunu en iyi şekilde atlatmak adına kendi durumunu saklamak dostluğun gereğidir. Aynı zamanda bir erdemdir.
Bırakın dostlara yardımcı olmak birbirimizin hatalarını aramaktan kendi hatalarımız göremez hale geldik. Oysa esas olan kusurları örtmektir. Eksiklikleri görmemekten ziyade eksikliğini hissettirmemek esastır.
Erdemli ve güzel insanlar, insanlıktan nasibini almış vefalı komşular, hastane ve ceza evlerinde iyiyi, doğruyu ve güzeli paylaşmayı alışkanlık edinmiş ve nadirattan kalmış kardeşten öte,  yakınlık duyulan vefalı dostlar çok azaldı!
Hülasa; iyilik meleği olan varlığıyla teselli bulduğumuz ve birer meleği andıran o dostlar çoktan kanatlanıp uçan ve bir daha geri dönmeyen atlara binip gittiler! Demeden dostlarınızı arayın ve bulun. Değerli olduklarını onlara hissettirin.
Çünkü toplum olarak bizler; bencillikten, eşrefi mahlûkat olma erdeminden, şefkat, merhametten fersah fersah uzaklaştık!
Ama umarım, insanlar;  kaybettiği bu insanlık, adamlık iyilik ve mutluluk erdemini, eşref-i mahlûkat olma tılsımını tekrar bulur. 
Kimin bir eksiği varsa hep yetişen bir dostu olsun. Her neyimiz var ise bölüşecek birileriniz olsun. Bir elin verdiğini diğer el görmesin, bilmesin. Muhabbetimiz sevgiden, gönül dilimiz zengin olsun.
Sevgide kalın, sevgiyle kalın…