Kendimi bildim bileli hep bir şeylerle uğraşır gördüm. En pasif olduğum şu son dört yılda dahi bir şeyler üretmenin, topluma faydalı olmanın gayretinde oldum.
Sosyal hayatın, sivil toplum örgütlerinin hep içerisinde olmaya gayret ettim. Üniversitede okurken babamın yanında esnaflık yapmayı da hiç ihmal etmedim. İyi ki de etmemişim.
Sosyal hayatın içerisinde olmanın, yıllar geçmesine rağmen bana ve hayatıma dair büyük katkılar sağladığını gördüm. Bu katkılarla birlikte eğitimci olmam ve sosyolojiye ilgi duymam da topluma dair bir şeyler sunma ve hayata bakış üzerine yeniden değerlendirme yapmam gerektiğini hatırlattı.
Güzel ülkemizin hemen hemen her tarafını görmüş olmanın avantajıyla da bu ülkeye ve insanımıza dair bir şeyler söyleme ve katkı sunmayı bir vazife olarak kendimde gördüm.
Bu vazifenin sadece bir parçası olarak dört yıla yakın haftada bazen iki bazen bir olmak üzere toplamda 252 köşe yazısı ile siz değerli okuyucularımla buluşmaya, kalbinize dokunmaya gayret ettim. Zihinlerde bazen soru işaretleri bırakmaya çalışırken bazen de sizlerin yorum ve değerlendirmeleriyle kafamdaki soru işaretlerinin cevabını bulmama yardımcı oldunuz.
"Aynalar türlü türlüdür, yüzünü görmek isteyen cam'a, özünü görmek isteyen can'a bakar"düsturu ile hayata bakmaya yardımcı olmaya gayret ettim.
Hayata, gülümserseniz o da size gülümser, aksini düşünmek size ve çevrenize zarar vermekten öte gitmez. Sevdiklerinize gülücüklerinizi eksik etmeyin, gülün gülmeyi beceremiyorsanız gülüverin diyerek tebessümün ne kadar kıymetli olduğunu anlatmaya gayret ettik.
Sevgiyi, aşkı magazin haberlerine düşürdüğümüzden beri manevi anlamda gerçek aşkı ve sevgiyi bulamadığımız bu zamanlarda adına ne dersek diyelim her şeye rağmen yaşamaya ve mutlu olmaya gayret göstermek gerekir, dedik.
Bu gayreti gösterirken neden bu dünyada olduğunu ve neden yaratıldığını da unutmadan, "Sizin en hayırlınız, insanlara en çok yararı dokunandır" cümlesini rehber edinenlere selam olsun diyerek başladık serüvenimize…
"Hayata Dair Hayattan Damlalar" anlayışı içerisinde yazdığım daha sonra da aynı isimle kitaplaştırdığım yazılarım da üç ana tema üzerinde durmaya gayret gösterdim.
Adalet, liyakat ve güzel ahlak.
Bu üç temel taşı oturttuğumuz zaman toplumun da düzeleceğine inananlardan oldum.
Yazdığım yazılar vesilesi ile zihninizde tatlı bir tebessüm ve gözünüzde yeniden başlamalıyım ışığının yanmasına sebep oldumsa da ne mutlu bana.
Hikayelerle hayata dair ip uçları verme konusunda sizlere yardımcı olabildim ise ne mutlu bana.
Kendini günahsız, başkalarını ise taşlanmayı hak etmiş günahkâr olarak gören bir topluma dönüşmemek adına yazılarımı yazmaya gayret ettim. İlk taşı atmaya cesaret edemeyenlerden oldum. Çünkü benim de kusurlarım var, benim de günahlarım var" anlayışı içerisinde hiç kimseyi ya da kurumu hedef almadan ortaya yazarak nasiplenmek isteyenler nasiplensin anlayışı içerisinde yazmaya gayret ettim.
Uzun solukla ara vermenin zamanı geldiğini düşünüyorum. Bu soluğunu uzun sürmesindeki amaç yorulmuş olmanın çok ötesinde farklı fikir ve üretkenlik anlamında verilmiş bir ara vermek olacaktır inşallah.
Bu dönemde sizlerle paylaştığım yazılarımın dışında arşiv olarak sakladıklarımı kitaplaştırmak ve Hayal Eğitim üzerine kafa yormak adına kendime uzun soluklu ara vermeye karar verdim. Artık yeni şeyler söyleme zamanının geldiğini düşünüyorum.
Şunu da not olarak okuyucularıma iletmek isterim. Ben halen "O" yum.
Tüm yazılarımın sonunda adeta sloganlaşmış ama benim için çok kıymetli olan o sözle bitirerek uzun soluklu ara veriyorum.
Sevgiyle kalın, sevgide kalın…