Sabretmenin iyi bir şey olduğunu herkes bilir, yararlı olduğunu da. Lakin yine de sabırlı olmak her babayiğidin işi değildir. Toplumsal davranışlarımıza sabırsızlık ve acelecilik hakimdir. Bazı kişiler her iş hemen olsun ister. Kuyrukta beklemez öne geçmeye çalışır. Trafikte beş saniye beklemeye tahammülü olmaz, basar kornaya. Markette ödeme yaparken önündeki üçüncü kişiye tahammül edemez, kasiyere bağırır elini çabuk tut diye. Tuvaletin kapısına tak tak vuru çık diye, sanki adam içeride keyfine oturuyor . Aceleci, sabırsız insanların yaptıkları işler yarım yamalak olur. Tekrar düzeltmeye ihtiyaç duyulur. Çünkü sabırsız ve acelecidir. Yapacağı işi sabırla ve gerektiği gibi etüd etmeden bir an önce bitireyim telaşına kapılır. Bu tip insanlara telaşe memuru derler. Yaptığını bir an önce herkese göstermek ister. Gösteriş merakı yüksek insanlarda acelecilik daha çok görülür. Onlara da gösteriş budalası olmuş derler...
Yine de ben size SABIR ve ACELECİLİK ile ilgili bir hatırlatma da bulunayım istedim. Buyurun okumaya devam...
İmanın yarısı sabır yarısı da şükürdür. Sabırla koruk, helva olur demiş atalarımız. Yani "sabretmesini bilen kimse olmayacak gibi görünen işlerde bile başarıya ulaşır.'' demektir.
Necip Fazıl Kısakürek şiirinde ne güzel söylemiş: "Sabrın sonu selamet, sabır hayra alamet, Bela sana kahretsin sen belaya selam et.'' Büyük şair Nabi ise sabır konusuna şöyle bakıyor şiirinde: "Bende yok sabr-u sükun sende vefadan zerre. İki yoktan ne çıkar fikredelim bir kere.'' Diyor ki: bende sabır yok sende de vicdan yok. O halde bir düşünelim iki yoktan ne çıkar. Eğer bir insanda sabır ve vicdan yoksa o insan hiçtir ve yoktur.
Sabır, beklemektir. Her şeyin daha iyiye gidebileceğine dair ümidini korumaktır. Telaşa kapılmaksızın daha güzel zamanları bekleyebilmektir. Öfkemize hakim olabilmektir. Sabır sadece bir söz değil eylemdir, duruştur. Başımıza bir bela geldiğinde isyan etmemek, ona buna şikayette bulunmamaktır. Sabır, dirençli ve cesur insanların süsüdür. İşimizde başarı olmak sabır ister, evlilikte başarılı ve mutlu olmak sabır ister, siyasette başarının yolu yine sabırdan geçer. Sanatta başarının yolu sabırdan geçer. Kariyer basamaklarını sabır, azim ve gayretle aşarız. Nurettin Topçu, Varolmak'ta şöyle diyor: "Tırmanacağın yer, hem senden çok uzak, hem de sendedir. Oraya gitmek için çile çekmek, yaş akıtmak da yetmiyor. Bekle ki büyük kapı kendiliğinden açılsın. Ama toprağa konan ölü gibi sabretme sakın; toprağa süzülen su gibi sabret .''
Çok tatlı bir Habeş hikâyesi vardır; Habeşistan'da, zamanın birinde birbirlerini çok seven bir adam ve bir kadın yaşıyor, evlenmek isteseler de adamın daha önceki evliliğinden olan evladı yeni bir anneyi hiç istemiyor. Ne yapalım diye köyün bilge kişine danışıyorlar. "Ne yaptıysam, ne kadar yanaştıysam, aman dilediysem, ne kadar kendimi ona sevdirmeye çalıştıysam yaklaşamadım ve kendimi sevdiremedim, delikanlı beni istemiyor'' diyor, kadın. Bilge kişi, "Git bir kaplanın bıyıklarından üç tel kopar getir bana. O zaman senin müşkülatın hallolacak" diyor. Kadın "Bu kolay iş mi, nasıl yapayım?" diye düşünüyor. Önce kaplana ne mesafede yaklaşırsa problem yaşamayacağını öğreniyor, sonra yavaş yavaş ona yiyecek götürmeye başlıyor, kendisini sevdiriyor, bir süre sonra kaplan onun kötü niyetli olmadığını, kendisini beslemeye geldiğini anlıyor. Yakınlaşıyorlar nihayetinde. O kadar uzun zaman geçiyor ki bu süreçte. Nihayet bir gün kaplan uyurken üç tel almaya muvaffak oluyor kadın. Fakat o zaman içinde bir şeyi öğreniyor; her şey yavaş yavaş ve sabırla olur. Bu süre içinde oğlu olacak o delikanlıyla zaten yakınlaşmış oluyor. Zaman ona beklemeyi öğretiyor. O beklemeyi bildiği ve hamlelerini yavaş yavaş yaptığı zaman, aynı kaplana yaklaşır gibi, çocuğa yaklaşarak aralarındaki buzları çözebileceğini görüyor. Hikâyenin bize anlattığı şey, iyi olan her şeyin zahmet ve emekle var olabileceğidir. Zahmetsiz pişmiş aşın lezzeti olmaz. Sabır işte o zahmete ve çileye, sarp yokuşu tırmanmaya veya dar kapıdan geçmeye talip olmaktır. Sabır, acılara ve zorluklara dayanma gücüdür, manevi bir terbiyedir. Yakınlarımızın can kaybı, mal kaybı, ölüm, hastalık korkusu, savaş, açlık tehlikesi, ticari yatırımların zararı gibi, maddi ve manevi sıkıntılar, acılar insanın olgunlaşması adına birer imtihandır. Sabır, bu imtihandan başarıyla geçmesinin adıdır. Bu zorluklarla mücadele etmek gerekir. İşte, bu mücadele süresince gösterilecek irade gücü "Sabır"dır. İnsanın kendi iradesiyle üstesinden gelebileceği davranışları karşısında göstereceği durgunluk ve razı olma hali de sabır değil, acizlik ve tembelliktir. Bu kavramları birbirinden ayırmak gerekir. Her şeyin Allah'tan geldiği ve hayrımıza olduğu bilincidir. Allah'ın kimseye taşıyamayacağı yükü vermediği gerçeği vardır. Ancak sabrederek, sondaki hayrı görebiliriz.
Sabır ve dua ile (Allah'tan) yardım isteyin. Muhakkak ki Allah, sabredenlerle beraberdir." (Bakara; 123) "Andolsun sizi korku, açlık, mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltme gibi şeylerle mutlaka imtihan ederiz." (Bakara; 155)
Allah'tan gelen belalara sabır göstermeliyiz. Allah tarafından gelen hastalık, ölüm, kaza ve afetler gibi. İnsanların kötülüklerine karşı sabırlı olmalıyız. Kötülüğe kötülükle karşılık vermek insanın hakkıdır, ancak Allah (c.c.), kötülüğün affedilmesini, iyilik ve sabırla savılmasını istemektedir. Hz. Ömer (r.a.), "Hayatımızın hayrını sabırla bulduk" demiştir. Sabreden insan, huzurlu, başarılı ve mutlu olur. Küfür, şirk, nifak, isyan ve kötü ahlak gibi musibetlere sabır olmaz. Bir an önce bunlardan kurtulmak insanın ilk görevidir. Allah sabredenleri sever ve onlara yardım eder. Sabır, başarının ve mutluluğun anahtarıdır. Sabır acıdır ama meyvesi tatlıdır.
Acelecilik şeytandandır. Acele işe şeytan karışır derler. Yapılmamış iş sonradan yapılabilir. Ancak yapılmış bitmiş iş tekrar yapılamaz. Aceleci insan daima pişman olur ve üzülür. Bir işin başarısız olmasının sebebi aceleciliktir. Sabır deyip geçme, her şeyin ilacıdır sabırdır.
''Andolsun zamana ki, insan gerçekten ziyandadır. Ancak, iman edip de güzel işlerde, davranışlarda bulunanlar, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler ziyanda değillerdir.'' Diyor Allah (c.c)