Müslüman, haliyle, hareketleriyle, tavrıyla, ihtiyaç sahiplerine uzattığı yardım eliyle, ticaretiyle, sözlerine sadakatiyle, ahde vefasıyla, ahlakıyla, merhametiyle, zalimlere karşı tavrıyla, olaylara yaklaşımı, feraseti, Allah'a (cc) kulluğu ve Peygamberimiz (as) a ümmet olması ile örnek insan demektir.
Müslüman, özü, sözü, fikri, fiili bir olan, olduğu gibi gözüken, gözüktüğü gibi olan, lafına sözüne dikkat eden, yalan söylemeyen, yalan haberlere inanmayan, duyduğu şeyleri araştırmadan, enine boyuna tartmadan paylaşmayan, kul hakkının ne demek olduğunu bilen, hesabı, kitabı, ahireti unutmayan Allah'tan (cc) korkan kimsedir. Sosyal medyada algı operasyonu yapan, hiçbir kutsalları olmayan bazı kimseler tarafından gerçeklerle alakası olmayan birçok yalan haberler paylaşılıyor. Onların amaçları bellide bazı iyi niyetli kardeşlerimizin de araştırmadan akıntıya kapılarak, onların ortaya attıkları yalan ve iftiralarına inanarak o kimselerin amaçlarına ulaşmalarında bilmeden de olsa katkı sağladıklarına şahit oluyoruz.
Birkaç gün önce, sosyal medyada, algı operasyonu yapmaya ve bir yerlere vurmaya çalışan neidügü bellisiz bir zat ve o akıntıya kapılan zavallı bir güruhun hezeyanlarına şahit olduk. Merhum İskilipli Atıf Hocayı ölüm yıldönümü vesilesi ile kabri başındaki anma törenine katılan, başta Sayın değerli Valimiz Mustafa Çiftçi Bey olmak üzere törene katılanları, hedef tahtasına koyarak veryansın ettiler. Cenabı Hak, "Ey iman edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırmadan hüküm vermeyin. Ola ki yanılırsınız da telafisi mümkün olmayabilir" (Hucurat 6) Bilgiye ulaşmanın en kolay olduğu bir çağda yaşıyoruz. Atıf Hocaya o iftirayı atanların kişiliklerini ve karakter yapılarını biliyoruz da o akıntıya kapılan kardeşim sen de birazcık zahmet ette bir araştır bakalım ne kadar doğru. Niye birilerinin kirli amaçlarına kendini alet ettiriyorsun.
İngiliz işbirlikçisi vatan haini olduğu iddiaları ise, İslam'a ve müslümanlara ön yargılı bakan bir güruhun, islâmî hassasiyetleri olan müslümanlar tarafından çok sevilen Atıf Hocayı, gözlerden düşürebilmek için uydurdukları büyük bir yalan ve iftiradır. Tek suçu, kılık kıyafet konusunda yazdığı şapka risalesi ile çeşitli dergi ve gazetelerde çıkan yazılarıdır. Yargılamanın devam ettiği süreçte, mahkeme hâkimi Kel Ali'nin, eline aldığı şapkayı göstererek "Kafandaki sarık da aynı çaputtan, bu şapka da, niye bunu takmıyorsun da onda ısrar ediyorsun?" sorusuna; Atıf Hoca ise şu tarihi cevabı verir: "Reis Bey, arkanızdaki Türk bayrağı da çaputtan yapılmıştır, İngiliz bayrağı da. Bu bayrağı çıkarıp diğerini takarsanız olur mu?"
Atıf Hoca, idam edildiği tarihte, baskı ve zulüm gören müslümanlara şerefli bir duruş örneği sergilemiştir. İnananlara direniş gücü oluşturan Atıf Hocanın dik duruşunu zedelemek için şer güçler harekete geçerek çirkin bir iftira ile itham etmişlerdir. O malum güruh Hoca'nın İstiklal Harbi sırasında başkanı olduğu Teâl-i İslam Cemiyeti'nin, Yunan Ordusu lehine, Mustafa Kemal ve Kuvayı-ı Milliye'nin ise aleyhine ifadelerin yer aldığı bir bildiriye imza attığı, bu bildirinin Yunan uçaklarınca Anadolu şehirlerine atıldığı yalanı iddiasına sarılmışlardır. Bildiriye, Atıf Hoca'nın da imza koyduğu iddiasının yalan olduğu belgelerle ortaya konulduğu halde o malum iftiracı güruh sırf hocayı gözlerden düşürebilmek için utanmadan bunu dillendirmeye devam etmektedirler. Tarihçi-yazar Mustafa Armağan'ın Derin Tarih dergisinin 2017 Ocak sayısında neşrettiği belge, Atıf Hoca hakkındaki asırlık yalanı çökertmektedir. Saklanmaya çalışılan belgeye göre; İstiklal Harbi sürecinde basın yoluyla ortaya atılan yalan hakkında Teal-i İslam Cemiyeti derhal harekete geçiyor ve bu iddialara 1032 sayılı nüshasında yer veren dönemin Vakir Gazetesine tekzip yayınlatıyor. Mahkeme kararıyla 25 Ekim 1920 tarihinde Vakit gazetesinin 1034. nüshasında yayınlanan Atıf Hoca'nın tekzip metninde şu sözler yer almaktadır: "Vakit gazetesinin 1032 sayılı nüshasında 'Teal-i İslam Cemiyeti'nin Bildirileri' başlıklı bir bildiri yazısı gördük. Cemiyetin kuruluşundan beri yapılan yayınların resmi mühürle mühürlenmesi kararlaştırılmış, usulden olduğu için resmi mühürle mühürlenmiş olmayan yayınların Teal-i İslam Cemiyeti'yle ilgisi bulunmadığı ve Cemiyet'in İstanbul gazetelerinde yayımlanmış bildirilerinden başka risale şeklinde ve diğer şekillerde hiçbir bildiri yayınlanmamış olduğu beyan olunur."
Biz bu ülkede olayların nasıl ters yüz edilerek algı operasyonları yapıldığına çok şahit olduk. Yıllar önce bir Müftünün, kurban bayramından birkaç gün önce, bir keçi satın alır ve o keçi gece çalınır. Ertesi gün çok satan gazetelerden birisi birinci sayfanın manşetinden müftü keçi çaldı haberini verdi. Haber üzerine müftü mahkemeye vererek tekzip yayınlattı ama manşette o yalan haberi milyonlar gördü. Orta sayfadaki küçücük tekzip yazısını ise manşetteki haberi görenlerin belki binde biri görmedi. Çamur at, tutmazsa da iz bırakır mantığı, malum cevreler de hala devam etmektedir. 4 Şubat 1926 tarihinde hukuk tarihinde görülmemiş bir muameleyle idam edilen son devrin din mazlumlarından Atıf Hoca, Yüce Rabbimizin "Onlar ki benim yolumda eziyete uğradılar. Mücadele ettiler ve öldürüldüler. Onların yerleri altlarından ırmaklar akan, ebediyen kalacakları cennetlerdir"(Al-i İmran 195) ayetinin muhataplarındandır. Hukukçulardan oluşmayan İstiklâl Mahkemesi tarafından idam kararı verilen Atıf Hoca; Allah katında ve bizim gönlümüzde şehittir.
Rahmetli Menderesi sudan bahanelerle(kedi, köpek davası) idam eden, rahmetli Özal'ı zehirleyerek öldüren, 28 Şubat sürecin de, rahmetlik Erbakan'ı son milli güvenlik toplantısında bir takım dayatmalarla 10 saat terletenler ile 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki zihniyet ve karanlık güçler aynıdır. Asıl hedef, islâmî hassasiyetleri olan müslümanları gözden düşürme çabalarından başka bir şey değildir. Rabbimizden, bizlere bir müslüman da olması gereken basireti, feraseti ve hikmeti vermesini dileriz.
Ülke olarak büyük bir deprem felaketi atlattık. Gün birlik ve beraberlik içerisinde tüm gücümüz ile depremzedelerin yanında olma günüdür. İnsanlarımızın maddi, manevi, gıda, her türlü ihtiyaç maddeleri ve iş makineleri konusundaki yardımları, yine depremzedelerimizden yaralı olanlar için kan verme merkezlerinin önündeki oluşturulan kalabalıklar olsun, hep birlikte onların açılarını içimizde hissederek nasıl seferber olduğumuzu görmek gözlerimizi yaşarttı. Cenabı Mevla'mızdan ölenlerimize rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar dilerim. İnşallah bir daha böyle bir açıyı yaşamayız.