aKerebi Gazi:
-Dünyanın hali böyledir, biri gelir biri gider. Atam üç yüz altmış yıl ömür sürdü, keşke ben de o kadar yaşayabilsem de kafirlerle gaza edip onların hepsini kırıp geçirsem,
İmlak Şah, dediki:
-Ey biçareler, Hele Muhammed, ben peygamberim deyince kişileri kendine tabi kıldı, ya sizin elinizden ne gelir, bu kadar yol tepip buralara kadar geldiniz,
Kerebi Gazi cevap verdi:
-Ey melun, Seyyid-i Kâinat Muhammed Mustafa risaletiyle, mucizeleriyle dünyayı tuttu. O şimdi ölümsüzlük dünyasına göç eyledi, ne kalacak, biz yerinde kaldık. Bizim de güçlü pazularımız var. Gücümüzle cihanı tutar, nice kafirlerden baç ve haraç alırız. Nice kafirler ile gaza etmemiz gerekir. Allah Teâlâ biz kullarına emreyledi. Sen Kerebi Gazi'yi başka kişilerle bir tutup onlara benzetme. Mağrip onun elinden feth olacak, kafirleri ortadan kaldıracak. Nice kafir ülkeleri onun elinden harabeye dönecek.
İmlak:
-Sana elçi gönderdim, onları niçin öldürdün,dedi.
Kerebi Gazi:
Sana layık birkaç herze ve hezeyan söyledi, onun için öldürdüm, dedi. İmlak şah öfkelenip, peki pehlivan, ben şimdi seni öldürürsem ne olacak, dedi. Kerebi Gazi de: Saçmalama yoksa gerisini sen bilirsin, dedi. İmlak Şah ya kapıda elli adamımı ortadan kaldırmışsın, onları niçin öldürdün, dedi. Kerep, bir bölük akılsız işe yaramaz adamlarmış, edepsizlik ettiler onun için de yok oldular, dedi. İmlak Şah, niçin seni gönderdiler de başkasını göndermediler, dedi. Kerebi Gazi de: Benim söyleyeceklerimi onlar söyleyemezler, dedi. İmlak Şah, şimdi niye geldin söyle görelim, dedi. Kerebi Gazi: Bu şehri bana ver sen de nereye gidersen git, seni serbest bırakıyorum, deyince İmlak Şah öfkelendi ve "Ey pehlivan yanımda yüz yıl çalışsan da sana bu şehrin bir taşını bile vermem, bakalım elinizden ne gelir, dedi.Kerebi Gazi ise: Benbu şehre zaten girdim, benim sana ne minnetim var ki, der demez İmlak şah, şu pehlivanı iki dizinin üzerine bile bırakmayın, diye haykırdı. Allahu ekber… hemen bnden fazla Mağrip askeri o divanın olduğu yerde belirdiler. Naralar atıp hançerler kılıçlar çekip her yandan Kerep'e saldırmaya başladılar.
Kerebi Gazi o hali görünce bir kere gök gibi gürledi, yıldırımlar gibi nara atıp haykırdı. Derhal şimşek gürültüsü çıkaran çöl aslanları gibi yerinden sıçradı, samsan kılıcını kınından sıyırıp o melunların üzerine öyle bir girdi ki görenler aç kurdun koyun sürüsüne saldırdığını zanneder. Kılıcı kime değdi ise kendini yerde iki parçaya ayrılmış buluyordu. Kılıcı kime arkadan çaldıysa başı ile bir kolu yere düşüyordu. O divanın içinde kıyametler koptu. Kerebi Gazi ile birlikte gelen on yiğit de kılıçlarını çekip tekbir getirerek her yandan hamle kıldılar. Allahu ekber, öyle bir cenk oldu ki küffar kanı sel gibi akıp feryâd ü figân dünyayı tuttu. O şanlı on yiğit de Kerebi Gazi ile birlikte öyle bir cenk ettiler ki göklerde melekler, deryada balıklar onların cengini alkışladılar, hayran kaldılar. Aslında o divan meclisinin içinde bin kişiden fazla kafir pehlivanı vardı. Onların beş yüzünü ortadan kaldırdılar kalan beş yüzü ise her biri bir köşeye kaçıp darma duman oldular. İmlak Şah da bu durumu görünce canı başına sıçrayıp korkusundan kendi tahtını da bırakıp o divan hanenin arkasındaki bir kapısından çıkıp kaçtı. Ancak canını kurtardı. Sonra baktı ki o divan meclisinin kapısının önünde de muazzam bir cenk başlamış ki anlatmaya kelimeler yetmez. Bu arada dışarıda duran kafir askerleri, İmlak Şah'ın divanındaki kavga seslerini, Kerebi Gazi'nin narasını kafır pehlivanlarının feryatlarını iştip o kapıdan içeri girerek İmlak Şah'ın tehlikede olduğunu gördüler. İmlak Şah'ın seçkin askerlerinden bir kısmı kılıçlarını çekip nara atarak o kapıdan içeri girdiler…
Öte yandan Kerebi Gazi'nin öteki askerleri o kapını önünde ellerinde kılıçlar hazır bekliyorlardı. Onlar da bu durumu görünce nara atarak "Ey melunlar nereye gidiyorsunuz, can almadan kurtulacağınızı mı sanıyorsunuz" deyip içeri girmek isteyen askerlere pehlivanlara kılıçlarını çalıp ikişer parçaya ayırdılar. Buradaki savaş da içerideki gibi büyük bir cenk idi. Buranın hay huyu savaş çığlıkları cihanı iniletti. (SÜRECEK)