İnsan hatıralara dalınca çok derinlere yelken açıyor. İstiklal Okulu’nda yaşadıklarımız acısıyla, tatlısıyla hafızalarımızdan silinmiyor. 

Aralık, Ocak, Şubat, Mart aylarında o zamanlar kışlar çok çetin geçerdi.  Evleri uzak olan öğrenciler, bilhassa ihtiyaç sahipleri seçilir, adları yazılır, nöbetçi öğretmene verilirdi. Belirlenen o öğrencilere okulda öğle arasında yemek verilirdi. Bizim zamanımızda tam gün öğretim vardı. Sabah 07.30’da okula gelir, öğle 12’de çıkar, evlere yemeğe gider, saat 1’de tekrar gelip saat 4’e kadar eğitim görürdük. Okulda verilen yemeği her gün bir zengin ailele verirdi. Bende o öğrenciler arasında idim. Çünkü 3. sınıfta iken çok şiddetli zatürreye yakalanmış, 33 gün iğne tedavisi görmüştüm. Hastalığımda annem rahmetli beni Dr. Pertev Beye götürmüş, teşhisi o koymuştu. Bak kızım dedi. Ben bu çocuğa penisilin diye bir iğne geldi ondan yazıyorum. Her gün bin tane vurunacak dedi. 

O iğneleri söz konusu dönemde belediyenin sıhhiye memuru olan Kazım Gizir amca vururdu. Bu hastalık beni çok zayıflattı. Bir deri, bir kemik misali hale geldim, iyileştikten sonra okula başladım. İşte bundan dolayı beni de okulda yemek yiyenler arasına kattılar. 

Yemekleri okulun bodrum katında yerdik. 20-25 kişi vardık. Bilmiyorum bu usul başka okullarda var mı idi. 

O zamanlar Çorum’da okul olarak İstiklal, Cumhuriyet, Gazi Paşa, Tanyeri, Albayrak, İnkılap okullarından başka okul yoktu.
İstiklal Okulu’nda okuyan, öğretmenlik yapan herkes memnundu. Allah hepsinden razı olsun, ölenlere rahmet, sağ olanlara sıhhat, selamet versin…