Hicretin 4 yılında (10 Ocak 626) Medine'de doğmuştur. "Şehit" lakabıyla meşhurdur. Doğduğu zaman Peygamberimiz, ağabeyi Hasan'a yaptığı gibi o güne kadar pek bilinmeyen, Hüseyin adını kulağına bizzat ezan okuyarak kor ve doğumunun yedinci gününde de akîka kurbanı kestirerek Hz. Fâtıma'dan saçının ağırlığınca fakirlere gümüş dağıtmasını ister. 
Hz. Hüseyin de Hz Hasan gibi ilk iki halife döneminde yaşları küçük olduğu için, cereyan eden önemli olaylarda fiilen yer almamışlardır. İlk defa, Hz. Osman zamanında Saîd b. Âs'ın Kûfe'den Horasan'a yaptığı sefere (30/651) ağabeyi ile birlikte katılmıştır. Daha sonra Hz. Osman'ın evini kuşatan isyancılara karşı babası Hz. Ali tarafından yine ağabeyi ile birlikte halifeyi korumak ve evine su taşımak üzere görevlendirilmişlerdir. Babasının halifeliği sırasında Hz. Hüseyin Kûfe'ye giderek onun bütün seferlerine katılmıştır. Hz. Hasan'ın vefatından (49/669) sonra Yezîd'in hilâfet makamına gelişine kadar kendini ibadete vererek züht ve takvaya dayalı bir hayat sürdürmüştür. Hz. Hasan'ın vefat haberi Kûfe'ye ulaşınca taraftarları Hz. Hüseyin'e, babasıyla ağabeyinin intikamını almak için emrini beklediklerini bildiren bir mektup gönderirler. Hucr b. Adî'nin, Muaviye'nin emriyle başlatılan camilerde Hz. Ali'ye hakaret etme faaliyetine karşı çıktığı için öldürülmesi üzerine (51/671), Kûfe'nin ileri gelenlerinden bir kişi hem bu haberi iletmek hem de Hz Hüseyin'i Kûfe'ye getirmek amacıyla Medine'ye gitmiştir. Durumdan haberdar olan Muaviye Hz. Hüseyin'e fitne çıkarmak isteyen kimselere fırsat vermemesi konusunda tavsiyede bulunmuş o da cevabî mektubunda, "Seninle savaşmak niyetinde değilim" demiştir. (Dîneverî, s. 224-225). Bununla birlikte Hz. Hüseyin'in, geçen zaman ve yaşanılan olaylar üzerine Muaviye'ye karşı tavrı (56 /676) yılından sonra değişmiştir. 
Medine Valisi Mervan, Muaviye'nin yerine halef tayin ettiği oğlu Yezid'e kendi adına biat almasını isteyen mektubunu Mescid-i Nebevî'de okuyunca, halk feveran eder. Abdurrahman b. Ebû Bekir Mervan'a, daha başlangıçta gerek kendisinin gerek Muaviye'nin yalan söylediğini ve saltanatı babadan oğula intikal ettiren Bizans sistemini müslümanların başına getirmek istediklerini söyleyerek bu teklife karşı çıkarken Abdullah b. Ömer Yezid'in fâsıklığını, Abdullah b. Zübeyir ise Allah'a karşı gelene itaatin câiz olmadığını öne sürerek biat etmezler. Hz. Hüseyin de onlarla aynı fikirde olduğunu beyan etmiştir. Muaviye'nin ölümü üzerine (60/680) hilâfet mevkiine gelen Yezit, Medine Valisinden her ne şekilde olursa olsun Hz Hüseyin ve diğerlerinden biat almasını ister. Mervan da Velîd'e Hz Hüseyin'in biatını sağlamasını aksi takdirde ise boynunu vurdurmasını söyler. Ancak Velid, "Sen benden dinimi yıkacak bir şey istiyorsun, yemin ederim ki Hüseyin'i öldürmek suretiyle dünyanın her yanına, üzerine güneşin doğup battığı bütün mal ve mülküne sahip olacağımı bilsem yine de bunu istemem" diyerek isteğini reddeder. (Ebû Mihnef, s. 12-13; Taberî, Târî?, II, 218-219). Bu haberi duyan İbnü'z-Zübeyr Mekke'ye kaçar. Hz. Hüseyin ise kendisinden Yezit için biat isteyen Velid'e, "Benim gibi bir adam gizlice biat edemez; zaten sen de halk katında açıkça yapmadığım bir biata razı olmazsın" der. Velîd'in yanından ayrılan Hz. Hüseyin bütün aile fertlerini yanına alarak Mekke'ye doğru yola çıkar. Hz. Hüseyin'in Yezid'e biat etmeyerek Mekke'ye gittiğini haber alan Kûfeliler 'den Şebes b. Rib'î ve Süleyman b. Surad gibi bazı ileri gelenler onu hilâfete getirmek için kendisine davet mektupları yazarlar. Ayrıca Ebû Abdullah el-Cedelî başkanlığında bir heyet gönderirler. Bunun üzerine Hz. Hüseyin, durumu yerinde incelemesi için amcasının oğlu Müslim b. Akil'i Kûfe 'ye yollar. Oraya ulaşan Müslim İbn Avsece Hz. Hüseyin adına biat almaya başlar. İlk aşamada on üç bin kişinin biat ettiği ve hatta Müslim'in Kûfe Mescidi'nde açıkça bir konuşma dahi yaptığı rivayet edilmektedir. (Taberî, Târî?, II, 228). Yezîd, Müslim'in bu faaliyetini öğrenince Kûfe Valisi Nu'mân b. Beşîr el-Ensârî'yi görevden alarak yerine Basra Valisi Ubeydullah b. Ziyâd'ı tayin eder ve ondan Müslim'i şehirden çıkarmasını aksi takdirde öldürmesini ister. Ubeydullah'ın Hz. Hüseyin taraftarlarını ürküten tedbirler alması üzerine Müslim daha nüfuzlu bir kişi olan Hâni' b. Urve el-Murâdî'nin evine yerleşir ve halkı ayaklanmaya çağırarak Ubeydullah'ın kasrını kuşatır. Ancak Ubeydullah'ın safında yer alan Kûfe ileri gelenlerinin nasihat ve tehditleri üzerine ayaklanan halk dağılmaya başlar ve gece olunca da Müslim'in yanında sadece otuz kişi civarın da kalır. Daha sonra onlar da dağılır. Bu gelişmeler üzerine Müslim, sığındığı evde ihbar üzerine yakalanarak öldürülür. Bu yüzden Kûfeliler 'den biat aldığını daha önce mektupla haber verdiği Hz. Hüseyin'e onların sözlerinden döndüğünü bile bildiremez.
Yeni gelişen olaylardan haberi olmayan Hz. Hüseyin Kûfe 'ye hareket etmeye karar verir. Her ne kadar Abdullah b. Abbas ona, Kûfeliler 'in babasıyla ağabeyine yaptıklarını hatırlatıp sözünde durmayan bu insanların davetine uymamasını ve eğer Mekke'de kalmak istemiyorsa Yemen'e gidip orada Müslim'in hâkimiyet kurmasını beklemesinin daha iyi olacağını söylediyse de Hz Hüseyin kararından dönmez. Yezid'in halifeliğini tanımayan Abdullah b. Zübeyir de Mekke'de kalarak faaliyetlerini buradan yürütmesini teklif ederek, biat almasına kendisinin de yardımcı olabileceğini bildirir. (Taberî, II, 276; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, IV, 38). Abdullah b. Ömer, İbn Abbas ve Ömer b. Abdurrahman b. Hâris gibi sahabelerde kesinlikle Kûfe 'ye gitmemesini tavsiye ederler. Fakat Hz. Hüseyin, (8 Zilhicce 60 /9 Eylül 680) tarihinde umre yaptıktan sonra ailesi ve bazı sevenleri ile birlikte Kûfe 'ye hareket eder… 
Peygamberimizin "Cennet gençlerinin efendileri" buyurduğu Hz Hüseyin'i rahmetle anıyoruz. Ruhu şâd olsun.