Hicret'ten yaklaşık 22 sene önce milâdî 600 yılında Mekke-i Mükerreme'de doğan Hz. Ali KerremAllahu veçhe, Peygamberimizin hem damadı hem de amcası Ebu Talip'in oğludur. İslam'a daveti ilk kabul edenlerden olup, 656-661 yılları arasında İslam Devleti'nin halifeliğini yapmıştır.
Hz. Ali, Peygamberimizin amcasının oğlu, damadı ve dördüncü halifesidir. Babası Ebû Tâlib, annesi Fâtıma binti Esed'dir. Dedesi Abdulmuttalip'tir. Künyeleri Ebü'l-Hasan ve Ebû Türâb, lâkabı Haydar, ünvanı Emîru'l-Mü'minîn'dir. "el-Murtezâ: Kendisinden razı olunan, Allah'ın rızasını kazanmış" ve "Esedü'llahi'l-ğâlib: Allah'ın her zaman gâlip gelen kuvvetli arslanı" gibi isimleri de vardı. Çocukluğunda hiç puta tapmadığı için daha sonraları "Kerremallahu veche: Allah yüzünü mükerrem kılsın, şereflendirsin!" duâsıyla da anılmıştır. Sahabe arasında bu şekilde yâd edilen tek kişidir. Tasavvuf erbâbı, Hz. Ali'ye kerremallahu veche "Şâh-ı Velâyet" ve "Sultânü'l-Evliyâ" isimlerini de uygun görmüşlerdir. Peygamberimiz 8 yaşındayken himayesinde bulunduğu dedesi Abdulmuttalip vefat ettiğinde, Hz. Ali'nin annesi Fâtıma hatun Peygamberimize mürebbîlik ve annelik yapmıştır. Peygamberimiz daha sonraki hayatında bu mübarek hanımı sık sık ziyaret ederdi. Fâtıma Hâtun, fazilet sâhibi, sâliha bir hanım idi. Hicrî 4. yılda Medine'de vefat etmiştir.
Hz. Ali, Ebû Talip'in en küçük oğludur. Mekke'de baş gösteren kıtlık üzerine Resûlullâh amcasının yükünü hafifletmek için Hz. Ali'yi himayesine almış ve yetiştirmişti. Yaklaşık 10 yaşlarındayken İslâm ile şereflenmiştir. Hz. Hatice'den sonra İslâm'a girmiş, "çocuklardan ilk Müslüman olan kişi" vasfını kazanmıştır. Hz. Ali, Mekke ve Medine devirlerinde her an ve her yerde Peygamberimizin yanında olmuştur. Peygamberimiz Medine'ye hicret ettiği gece yatağında uyuyarak müşrikleri oyalamış ve Allah (cc) Resulüne zaman kazandırmıştı. Evi müşrikler tarafından kuşatıldığı için ani bir kararla evini terk ederek Medine yolculuğuna çıkan peygamberimiz yanında bulunan emanetleri sahiplerine verememişti. Sahiplerine ulaştırılmak üzere Hz Aliye vermiş ve oda emanetleri sahiplerine teslim ettikten sonra Küba'da Peygamberimize yetişmişti. Hicret'in sonrası gerçekleştirilen Kardeşlik akdinde de Peygamberimiz, bir Medineli Müslümanla bir Mekkeli Müslümanı kardeş ilan etmiş ve Hz Ali tek kalmıştı. Benim kardeşim kim Ey Allah'ın Resulü dediğinde, Allah Resulü "senin kardeşin benim" demiş ve Hz Ali de bu iltifat ve lütuf karşısında son derece duygulanmış ve: "Ben Allah'ın kulu, Rasûlullah'ın da kardeşiyim" diyerek sevinç gözyaşları dökmüştü.
Peygamberimiz Hicretin 2. yılının son ayında da Hz Ali'yi kızı Fâtıma ile evlendirmiştir. Hz Fatıma'ya kendisini ev halkının en hayırlısına nikâhladığını söyler. Bu evlilikten Hasan, Hüseyin ve Muhsin adlı erkek çocukları ile Zeyneb ve Ümmü Külsûm adlı kız çocukları olmuştur. Hz Ali Ona son derece sevgi ve saygı duyar ve kırıp, incitmemeye özen gösterirdi. Peygamberimiz iş taksimi yaparken kızı Fâtıma'ya ev işlerini, damadı Ali'ye de haricî işleri yapmasını tavsiye etmiştir. Üsâme bin Zeyd: "Ben Rasûlullah'ın yanında oturuyordum. Ali ve Abbâs (r.a.) gelip huzuruna girmek için izin istediler. Allah Resulü: "Niçin geldiler biliyor musun?" buyurdular. "Hayır, bilmiyorum" dedim. "Fakat ben biliyorum, onlara izin ver!" buyurdular. İçeri aldım ve onlar "Ey Allah'ın Resulü! Ehlinden hangisinin Sana daha sevgili olduğunu sormaya geldik" dediler. Allah Resulü: "Fâtıma bint-i Muhammed" buyurdular."(Kan bağı) olan âilenden kimi sevdiğinizi sormuyoruz. (Onlar dışındaki yakınlarından kimi sevdiğini) soruyoruz." dediler. "Ehlimin bana en sevgili olanı, kendisine (hidâyet lutfederek) Allâh'ın nîmetlendirdiği, (âzâd edip evlât edinmekle) ikram etmiş olduğum Usame'dir" buyurdu. "Peki, sonra kim" dediler. "Ali" buyurdu. Bunun üzerine amcası Abbâs: "Ey Allah'ın Resulü! Amcanı en sona bıraktın" dedi. Allah Resulü: "Ali hicrette senden önce davrandı" cevabını verdi." (Tirmizî, 40/3819) İbn-i Abbâs (r.a.) şöyle anlatmaktadır: "Peygamber Efendimiz yere dört çizgi çizdi ve: "Bu çizgileri niye çizdiğimi biliyor musunuz" diye sordu. Sahâbîler: Allah ve Resulü daha iyi bilir" dediler. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz: Cennet kadınlarının en faziletlileri Hatîce bint-i Huveylid, Fâtıma bint-i Muhammed, Meryem bint-i İmrân ve Firavun'un hanımı Âsiye bint-i Muzâhim'dir." buyurdu." (Müsnet, I, 293)
Peygamberimiz, âile efradının eğitimi, mânevî terbiyesi ve ebedî hayata hazırlanmaları hususunda titizlik göstermiştir. Zira Kuranı Kerimde: "Ey Peygamber'in hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer (Allah'tan) korkuyorsanız, (yabancı erkeklere karşı) çekici bir edâ ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimseler ümîde kapılır. Güzel söz söyleyin! Hem vakarınızla evlerinizde durun da evvelki câhiliyet çıkışı gibi süslenip çıkmayın! Namaz kılın, zekât verin, Allah ve Resul'üne itaat edin. Ey Ehl-i Beyt! Allâh sizden, sâdece günahı gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor." (el-Ahzâb, 32-33) âyeti nâzil olduğunda Resûlullâh, sabah namazına giderken kızı Fâtıma'nın kapısına uğrar ve: "Namaza kalkın ey Ehl-i Beyt! "Allâh sizden, sâdece günahı gidermek ve sizi tertemiz kılmak istiyor."" buyururdu. (Tirmizî, Tefsîr, 33/3206) Peygamberimiz bir günde sabah namazına kaldırırken "Kızım fâtıma kalk, yarın Rûzu Mahşerde seni kurtaracak güzel ameller yapmaya bak Peygamber kızı olman bile seni kurtarmaz"(Müslim, İman,89) buyurmuştur. Anne babaların görevleri çocuklarının sadece dünya geleceklerini düşünmek değildir. Maalesef çocuklarımızın iyi okullarda okumasını, iyi bir iş sahibi olmalarını istiyoruz, onun için her türlü imkânlarımızı seferber ediyoruz da, ebedi bir yurt olan ahiret ile ilgili ne bir derdimiz var nede tasamız.
"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun. Onun başında, acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredileni yerine getiren melekler vardır" (Tahrim Sur.6)