Dost ve kardeş ülke Bosna-Hersek 2 Ekim'de çok kritik bir genel seçim gerçekleştirdi. Özellikle ayrılıkçı söylemler ve yaptıkları boykotlarla ülkeyi krize ve çatışma ortamına gark eden Sırp Cumhuriyeti temsilcilerinin girişimleri, bu seçimi 1991-95 arasındaki savaştan sonra ülkedeki en kritik siyasi atmosferi meydana getirmişti. Hal böyleyken "Başkanlık Konseyine" aday olan isimler Bosna-Hersek'in geleceği için kader niteliğinde seçmenlerin karşısına çıktılar.
Daha önceki yazılarımızda teferruatlı olarak anlattığımız Bosna-Hersek siyasi yapısına tekrar değinmek ve/veya özetlemek gerekirse Dayton Barış Anlaşmasının dayatması sonrası ülke "Üçlü Başkanlık Konseyine" seçilen üç başkan tarafından -bunlardan birisi Boşnak, birisi Hırvat ve diğeri Sırp olması şartıyla- 8 ay dönüşümlü olarak ülkeye başkanlık etmektedirler. Ülke ayrıca 10 kanton, Sırp Cumhuriyeti (RS) ve Brcko özerk bölgesine ayrılmış vaziyettedir. Her bir kantonun ayrı ayrı başbakanı, bakanlar kurulu, milletvekilleri bulunmaktadır. Böylesi karmaşık siyasi yapıda Temsilciler Meclisi ve Halklar Meclisinin şekillenmesi zor olmakla birlikte Başkanlık Konseyine seçilen adayların ülkenin geleceğindeki önemi daha da anlaşılır olacaktır.
Bu bilgiler ışığından seçim sonuçlarına baktığımızda SDA'nın adayı Bakir İzzetbegoviç'in, sosyal demokrat aday (11 muhalefet partisinin ortak adayı olarak seçimlere girdi) Denis Beciroviç karşısında kaybettiğini görüyoruz. Beciroviç, 56,83 oy oranı alarak Başkanlık Konseyi'ne Boşnakları temsilen seçildi. 
Başkanlık Konseyi'nin Hırvat temsilciliğine ise önceki dönemde olduğu gibi yine Zeljko Komsiç seçildi. Komsiç, HDZ BiH'in adayı Borjana Kristo karşısında kazanarak sahip olduğu Altın Zambak ödülünün toplumdaki karşılığını bir kez daha tescillemiş oldu. Bu ödül Bosna savaşında kahramanlık gösterenlere verilen ve ender kişilerde bulunan özel bir ödüldür. HDZ gibi ırkçı ve faşist tutuma sahip partilerin adaylarının Bosna'da iktidar sahibi olması, şüphesiz ülkenin geleceği için geri dönülmez sonuçlara sebep olacaktı. Komsiç'in tekrar seçilmesi bu dengenin bozulmadan devam etmesi ve hatta ülkenin teminatlarından birisi olması anlamı taşımaktadır. 
Dönüşümlü başkanlığa seçilen Sırp aday ise Milorad Dodik'in kadın versiyonu olan ve yine aynı partiden (SNSD) Zeljka Cvijanoviç olarak belirlendi. Bilindiği üzere Dodik, Bosna-Hersek devlet kurumlarından ayrılarak Sırp Entitesi'ni bağımsız hale getirmeyi, kendi ordusunu kurmayı ve hatta entiteyi Sırbistan'a bağlamayı içeren görüş ve girişimlerde bulunmuştu. Bu girişim ve emellerinden vazgeçmeyeceğini vurgulamamız gerekmektedir. Kaldı ki Sırp Entitesinin başkanlığına kendisi seçildi. Başkanlık Konseyi'nde ise kendi partisinden adayın seçilmesi yeni dönemin de çetin geçeceğinin sinyallerini taşımaktadır.
Seçim sonuçlarının hemen akabinde tartışmalar da başladı. Bunlardan bir tanesi seçim günü Yüksek Temsilci Schmidt, Bonn Yetkilerine dayanarak, dayatma yoluyla yeni seçim yasasını ilan etti. Yeni seçim yasası hakkında Boşnak, Hırvat ve Sırp partilerinden ilk değerlendirme genel olarak ılımlı açıklamalarla desteklendi. Ancak buna rağmen Başkanlık Konseyinin seçim usullerine Hırvatistan tarafından sert açıklama geldi. Açıklamaya göre Komsiç, Boşnakların oylarıyla seçildi ve konseyde Hırvatları temsilen bir aday olmadığı deklare edildi. 
SDA Başkanı Bakir İzzetbegoviç, konsey başkanlığını kaybettiğini kabul ettiğini ancak parlamentonun şekillenmesinde en fazla oyu SDA'nın aldığını ve dolayısıyla etkin rol olacaklarını ifade etti. Kendisine rakip olarak 11 güçlü muhalefet partisinin ortak aday çıkardığını, buna rağmen SDA'nın oylarını arttırdığını açıkladı.
    Sırp tarafının yaklaşımı yine krize yönelik oldu. Dodik, başkanlık konseyinde olmamasına rağmen kurulacak bakanlar kurulunda Dışişleri Bakanlığını talep ettiklerini sert sözlerle dile getirdi. Açıklamasında mevcut Dışişleri Bakanlığı'nın Rusya karşıtı politika izlediğinden şikayetçi oldu. 
Ülkemizde Bosna-Hersek seçimlerine gelen yorumlara baktığımızda ise CHP'nin "6'lı masa" göndermesi trajikomik şekilde görülmektedir. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın SDA Başkanı Bakir İzzetbegoviç'le olan yakın dostluğu üzerinden bir değerlendirme sağlıklı bir değerlendirme değildir. Nispeten Bosna-Hersek'te muhafazakarların partisi olan SDA'nın, daha doğrusu Bakir İzzetbegoviç'in seçimi kaybetmesine sevinen CHP lideri, aynı şekilde kendisinin ortak aday olmasına gönderme yapmak suretiyle Beciroviç gibi kazanacağını ima etti. 
Bununla beraber Bosna-Hersek ile ilişkilerimizin bozulacağını, sosyal demokrat adayın Erdoğan ile ilişki kurmayacağına yönelik değerlendirmeler akıl tutulmasından hallicedir. Bosna-Hersek seçimlerini Erdoğan düşmanlığı/karşıtlığı üzerinden değerlendirmek bir acziyet göstergesi olmakla birlikte Erdoğan'ın şahsında Türkiye-Bosna-Hersek ilişkilerinin güçlenerek devam edeceğini ifade etmemiz gerekiyor. Kaldı ki diğer Balkan ülkelerinin lider değişimlerinde aynı yaklaşımda bulunanların yanıldıkları hem bölgesel hem de ikili ilişkileri incelediğimizde net bir şekilde ortadadır.
Vesselam…