Tamahkâr anlamına da gelen açgözlülük, mala, mülke aşırı istek duyan, maldan, mülkten başka hiçbir şeye önem vermeyen, ihtiyacından ve hakkı olandan daha fazlasını isteyen, bunu da bir hırs haline getiren, mülkiyetin kölesi olmuş, kendi menfaat ve çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen, ahiret gibi bir derdi olmayan, bencil kimseler için kullanılan bir ifadedir.
Cumartesi günü, halk arasında beşli vurgun çetesi diye tabir edilen, marketlerden birisinin şubesinin yanından geçerken, önünde bir hareketlilik gördüm. İçeriye baktığımda ise büyük bir izdiham vardı. Allah'ım yoksa savaş bizim ülkemizedemi sıçradı diye biran endişelendim. Biraz şaşkınlıktan sonra birde baktım ki insanlar ayçicek yağ petlerini kapabilmek için tabiri caizse birbirlerini yiyorlardı. Erken davrananlar ise market arabalarını doldurarak kasanın önüne dizilmişlerdi. Kimileri de alabildikleri kadar ellerine almışlardı. İşin aslını araştırdığımda şu gerçekleri öğrendim; Hani birkaç ay önce vatan ve millet düşmanı olan karaborsacı hainler piyasadan Ayçiçek yağını çekmişlerdi. Birinci amaçlarına ulaşarak piyasada bir darlık ve kıtlık meydana getirdiler. İkinci amaçları ise fahiş fiatlarla satmaktı. Ellerindeki yağların son kullanma tarihleri de yaklaşıyordu. Bunun için ne yapmaları lazım? Asparagas bir haber yaparak depolardaki o yağları fahiş bir fiyatla ve hızlı bir şekilde paraya çevirmeleri gerekiyordu. Bir televizyon kanalında ve bazı internet sitelerinde, düğmeye basılarak, Ukrayna'dan gelen Ayçiçeği yağlarına Rusya el koymuş, stoklarda ise bir aylık ayçicek yağı varmış diye yalan bir haber. Bunun üzerine ne kadar açgözlü insanlarımız varsa son kullanma tarihlerine bile bakmadan, hurra marketlerdeki ayçicek yağlarına hücum ve kısa zamanda da karaborsacılar bir taşla üçüncü kuşu da vurarak amaçlarına ulaşıyorlar. Ne kadarda açgözlü, enaniyet sahibi, bencil, kendi menfaat ve çıkarlarını düşünen, dinden haberi olmayan, ahlak yoksunu ve insanlığını kaybetmiş insanlarımız varmış.
Bizler böyle açgözlü bir milletin ve ümmetin torunları mıydık? Peygamberimiz, ashabı ve şanlı bir tarihe sahip olan atalarımızda mı böyle aç gözü idiler? Peygamberimiz, "Bir müslüman kendi nefsi için istediği bir iyiliği diğer kardeşleri içinde istemedikçe gerçek manada iman etmiş olmaz, iman etmedikçe de cennete giremez. Yine bir müslüman ki kendi nefsine reva görmediği bir kötülüğü başkalarına reva görüyorsa o kimsede iman etmiş olmaz. İman etmedikçe de cennete giremez" Peygamberimiz, müşriklerin zulümlerinden bunalarak, Medine ye hicret eden müslümanları birbirleri ile eşleştirerek kardeş ilan etmiş ve onlarda evlerini, bağ, bahçe, tarla neleri varsa Medineli kardeşleri ile paylaşmışlardı. Peygamberimiz "Cebrail (as) komşu hakları ile ilgili o kadar çok geldi o kadar çok şeyler söyledi ki ben zannettim ki, komşuyu komşuya mirasçı kılacak" Öyle bir sıkıntı olmadığını, bu yalan haberin vurguncuların bir oyunu olduğunu, tarım bakanı açıkladı. Velev ki doğru olsa bile, sen evine bir yıl yetecek kadar yağ stoku yaparken, komşunda da bir kaşık bile yağ olmayacak, sende Peygamberimizin "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" hadisine rağmen güya bu uyanıklığından dolayı sevineceksin öylemi? Üstelikte dünyanın her tarafında ekmek ve su bile bulamayan milyonlar varken.
Fatih İstanbul'u feth etmezden önce, tebdili kıyafete (tanınmayacak elbiselere) bürünerek sabahın erken saatlerinde çarşıya alış verişe çıkar. Bir esnaftan bir kalem mal alır. Dükkân sahibinden ikincisini isteyince kusura bakmayın veremem. Sebebini sorduğunda, ben siftahımı yaptım, onu da yandaki komşum daha siftahını yapmadı ondan al cevabını alır. Bu cevap üzerine yandaki dükkâna girerek bir kalem malda oradan aldıktan sonra devamını ister. İkinci esnafta, ikinci isteğini veremeyeceğini söyler ona da nedenini sorduğunda o da karşı ki komşumdan al o daha siftah yapmadı. Fatih kaç esnafa girdi ise benzer cevapları alınca çok sevinir ve ellerini kaldırarak Yüce Rabbimize şükrettikten sonra, bu millet bu ahlaka sahip olduğu sürece, ben değil İstanbul bütün dünyayı feth ederim demiştir. Bizlere ne oldu da o birbirinin hakkını, hukukunu koruyan, haktan, hukuktan korkan, sadece kendisini değil başkalarını da düşünen, koruyan, kollayan, bir kardeşinin ayağına bir diken battığı zaman onun açısını sinesinde hisseden bizler, enaniyet sahibi, doyumsuz, bencil ve açgözlü bir toplum haline geldik?
Allaha ve ahiret gününe inancı tam olmayan, Allah'ın iradesine tam teslim olmayan, insanlara dünyayı da verseniz tatmin olmazlar ve daha da fazlasını isterler, gözleri de bir türlü doymaz. İstemek insanların en doğal hakları da hakkın olanı iste, helalinden iste, kanaatkâr ol ve sana bu nimetleri veren Yüce Rabbine şükretmesini de bil. İman zenginliği ve kanaat yoksa insanın doğasında doyumsuzluk ve açgözlülük vardır. Aç olan bir insanı doyurabilirsiniz ama açgözlü bir insanı asla doyuramazsınız. Peygamberimizde "İnsanoğluna bir vadi dolusu altın verseniz ikincisini ister, ikincisini verseniz üçüncüsünü ister ancak gözünü bir avuç toprak doyurur" buyurmuştur. Kanaatkârlığın ve şükrün ne demek olduğunu bilmeyen ve gönül gözü aç olan insanların, dünya gözleri asla doymaz. Zenginlik mal çokluğuyla değil bilakis göz tokluğu iledir. Hz. Ali de "Açgözlü ile dost olma: İkram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez; üzülürsün." Şeyh Edebali "Açgözlülük ve dünya nimetlerini elde etme hırsı, insanı hakkı olmayan şeylere el uzatmaya zorlar." Atalarımız ise "Kanaat en büyük hazinedir" demişlerdir
Vatandaşlar olarak bizlerde oluşan kanaat odur ki, iktidar tefecilerin üzerine gitmiyor veya gidemiyor. Bu işler öyle birkaç zabıtanın, bazı marketlerde göstermelik olarak gözükmeleri ile olmaz. Maliye bakanlığından özel bir birim oluşturulmalıdır. Tarım, Emniyet ve zabıta destekli sıkı bir denetimle, bu yollara tevessül edenler içinde en ağır, caydırıcı, cezai müeyyideler getirilerek bu vurguncuların vatandaşlarımızı soymalarına engel olunmalıdır.
İnsanın yapısındaki bitmek tükenmek bilmeyen, daha fazlasına sahip olma isteğinin sonu yoktur. Bu yolda ar, edep, hayâ duygusunu yitiren insanların sayısı da hiç de azımsanmayacak kadar çoktur. Bu duyguların etkisinde kalanlar hiçbir zaman rahat edemezler, mutlu olamazlar, kendi kendilerini içten içe yiyerek hem kendilerine hem de çevrelerine sıkıntı verirler. Bu tür insanlarımızı Allah (cc) ıslah etsin ve basiret gözlerini açsın.