Dinimizin emirlerinden biri de ilim öğrenmeye çalışmak ve o ilmin gereğiyle amel etmektir. Her Müslümanın itikatla, ibadetle ve helal-haramla ilgili bilgileri edinmesi ve ilimle amel etmesi farzdır. Buna farz-ı ayn denir. Dünya işlerinin daha iyi gitmesi için tıp, iktisat, matematik, mühendislik gibi ilimler ise farz-ı kifayedir. Yani herkes, bunları derinlemesine öğrenmekle dinen sorumlu değildir.
İnsan oğlu, kendisine, ailesine, toplumuna faydası olabilecek şeyleri öğrenmeye çalışmalıdır. Zararlı bilgilerden uzak durmalıdır. Hz. Peygamber (sav) "Fayda vermeyen ilimden Allah'a sığınırım" buyurmaktadır.
Allah katında alimlerin dereceleri elbette yüksektir: "De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" (Zümer-9)
"Allah'tan, kulları içinde ancak ilim sahibi olanlar korkar." (Fatır 28)
Cenab-ı Hak, kuluna şöyle dua et buyuruyor:
"De ki: Ya Rabbi! İlmimi artır." (Taha-114)
Dini ve hakikati öğrenen kimse, gereğiyle amel etmek zorundadır.
Böyle müminler, Kuran'da övülüyor:
"Allah'a çağıran ve salih amel işleyen "Ben Müslümanım" diyenden daha güzel sözlü kim vardır?" (Fussılet-33)
Bildiği halde gereği gibi yaşamayanları Cenab-ı Hak, uyarıyor:
"(Ey alimler) insanlara iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz?" (Bakara 44)
"Yapacağınız şeyi söylemeniz, Allah katında en sevilmeyen şeydir." (Saf-3)
"Ey iman edenler! Yapmadığınız şeyi niçin söylüyorsunuz?" (Saf-2)
İslam anlayışına göre okunması gereken üç kitap vardır:
a) Kur'an-ı Kerim: Akaid, fıkıh, hadis, kıraat, tecvit vs. bundan doğar.
b) Kainat: Fizik, kimya, biyoloji, matematik, botanik, coğrafya, uzay bilimleri, mühendislikler vs. bundan doğar.
c) İnsan: Tıp, psikoloji, sosyoloji, tarih, antropoloji… vs. bundan doğar.
İslam, bütün bunları incelemeyi ve değerlendirmeyi emreder.
İlmi teşvik eden pek çok hadis-i şerif vardır. İşte bazıları:
"Dünyayı isteyen ilme sarılsın. Ahireti isteyen ilme sarılsın. Hem dünyayı hem ahireti isteyen ilme sarılsın."
"Alim, Allah Teala'nın yeryüzündeki emin kuludur."
İbni Mesud'dan rivayet edilen bir hadiste şöyle buyruluyor:
"Ancak iki kişiye haset edilebilir: "Allah'ın mal veripde onu Hak yolda harcayanla, Allah'ın ilim verip de bu ilimle amel eden ve başkasına öğreten kimse" (Buhari-Müslim)
"Allah bir kulu için hayır murat ettiğinde, onu dinde Allah'tan korkan bir alim yapar. Ona kendisini doğru yola götürecek akıl ve idrak verir" (Buhari, Müslim, Tirmizi, İbni Mace)
"İman çıplaktır; onun örtüsü takva, süsü haya ve meyvesi ilimdir." (Beyhaki-Ebu Davud)
"Kıyamet gününde alimlerin mürekkebi, şehitlerin kanıyla tartılır." (Riyanüs Salihin)
"Melekler, ilim yolcusunun halinden razı oldukları için, kanatlarını onun ayakları altına sererler." (Hadis)
Ebu Hureyre'den mervi bir hadis-i şerif:
"Her kim ilim tahsili için bir yola girerse bu yüzden Allah Teala ona, cennete girecek yolu kolaylaştırır." (Müslim)
"İlim öğrenmek, kadın-erkek her Müslümana farzdır." (İbni Mace)
"Beşikten mezara kadar ilim öğrenin." (Meşhur hadis)
"İlim ve hikmet, müminin kaybolmuş malıdır. Onu nerede bulursa alır." (Tirmizi)
"İlim Çin'de (yani uzak bir yerde)de olsa gidin, öğrenin." (Beyhaki)
"Alimlerin meclislerinde oturmaya, hikmet sahiplerini dinlemeye devam ediniz. Çünkü Allah Teala, yeryüzünü yağmur suyuyla dirilttiği gibi, ölmüş kalpleri de hikmet nuruyla diriltir." (Hadis-i şerif)
"Alimler, peygamberlerin varisleridir. Peygamberler miras olarak altın ve gümüş bırakmazlar. Onlar ilmi miras bırakırlar. Kim bu mirası alırsa büyük bir nasip almış olur." (Ebu Davud-Tirmizi)
Sahihi Müslim'de geçen, öldükten sonra amel defteri kapanmayıp sürekli sevap işleyen üç sınıftan biri olarak Hz. Peygamber (sav) ilmi eser bırakan alimleri saymıştır. Hz. Ali de: "Bütün insanlar ölürler. Ancak ilim ehli olanlar yaşarlar" buyuruyor. Yine Hz. Ali: "İlim, servetten daha hayırlıdır. Çünkü sen, serveti korumak zorundasın. Halbuki ilim, seni korur" diyor. Öğrenmenin, yaşı yoktur. İlmin de sınırı yoktur. Bildiğim başkaları da bilirse bir şeyler kaybederim diye endişeye gerek yoktur. Zira paylaşıldıkça azalmayan tek şey, ilimdir.
Hz. Ali, "Kişi, bilmediğinin düşmanıdır" diyor. Gerçekten de düşmanlıklar altında genellikle cehalet yatmaktadır. Gazzali de "Cisimlerin gıdası, yiyecek ve içecektir. Ruhun gıdası da ilime hikmektir" diyor. O gıdayı tadan ve lezzetini alan kimse onsuz, ilimsiz duramaz. Bunu İmam Malik ne güzel ifade ediyor: Yeme içme ve uyku ihtiyacı olmasaydı da bütün zamanımızı ilimle ve ibadetle geçirseydik."
Milletlerin ıslahı ve irşadı da ifsadı da ilim ve alimle olur. Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmaktadır: "Ümmetimdem iki sınıf ıslah olursa herkes ıslah olur, onlar fesada düşerse onlarla birlikte herkes fesada düşer. Bunlar; yöneticiler ve alimlerdir."
Ancak alimler, bildikleriyle amel etmelilerdir. Hem Allah'ın salih kulu olmalılar hem de İslam toplumuna iyi örnek olnalılar. Aksi takdirde Hz. Peygamber (sav)in tabiriyle "Bildiği ile amel etmeyen bir kimse, alim olamaz."
Hz. Peygamber (sav), Niraç gecesinde cennet ve cehennemi gördüğünü anlatıyor: "Miraç gecesinde bazı kavimlerin yanından geçtim. Gördüm ki dudakları ateşten imal edilmiş makaslarla kesiliyor. Bunların kim olduğunu sordum. Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulü, biz dünyada halka iyiliği emreder fakat kendimiz yapmazdık. Sakındırdığımız kötülükleri de biz kendimiz yapardık."
Allah ve Resulü, müminleri ilim öğrenmeye teşvik ederken gereğiyle amel etmeyi de emrediyor. Bildikleriyle amel etmemenin tehlikelerini sıralayıp bizleri uyarıyor. Bunu asla unutmayalım.
Toplumları da alimlerine saygı duymaya ve onlara sahip çıkmaya davet ediyor. Hz. Peygamber (sav) "Bir kabilenin (toplumun) ölümü, alimin ölümünden ehvendir." Buyuruyor. Yine "Hiç şüphesiz ki Allah Teala, verdiği ilmi insanların göğsünden çekip almaz. Ancak alimlerin gitmesiyle ilim gider. Çünkü her giden alim, kendisiyle birlikte kendisinde var olan ilmi de götürür" buyuruyor.
İslam nazarında ilim de alim de değerlidir. Fakat en önemlisi müminin bildikleriyle amel etmesi, imanla ibadeti birlikte yürütmesidir.