GÜNLER SONRA
Yine bir gün anama;
-Peki o cehennem hayatından kurtulup babamla nasıl evlenip anamız oldun ? Diye sordum.O;
Teyzeniz gayretiyle, baba evine döndükten sonra, analık ikinci çocuğunu doğurmuş, küçük ayaklanana kadar bana baktırdıktan sonra nice orta halli isteyenlerim varken tuttu analık fakirler fakiri amele babana vermeye razı etti dedeni. Ev dediğin sokaktan hayli içerde dip bir oda, tek pencerenin yarısı parça cam yarı yapıştırma kağıt. Eşya bir hasır, bir çaput çul, bir de yatak. Olsun dedim, geldiğim yerde hepsi vardı ama huzur yoktu. Burada itip kakanım olmayacak. Sığındım yaratana. Kocam yoksuldu ama, Allahtan korkan kuldan utanan biriydi. Sabır şükürle günden güne kendimi daha iyi hisseder oldum. Sonra gül damlası misali sizler doğdunuz. Her biriniz sapasağlam Allah'ıma hamdolsun. Evim şenlendi, bereketlendi. Geçmişi hiç hatırlamak istemiyordum, ama acılar bırakmıyordu ki Bir gün babam hasta yatan üvey kardeşe bakmam --için beni çağırmış gittim. Öğleye yakın baktım üvey anada bir keyif bir telaş. Giyinip kuşanınca boş bulunup deyiverdim ki;
Anaaa, nereye gidiyorsun?.
Kadın birden ensesine tokat yemiş gibi köpürdü!
-Ana ha, baba çıkasıca kaç kere demedim mi ben sana, ana demeyin bana diye!
-Niye?
-On yedisine basmadan telli duvaklı gelin gelen ben, siz kazık kadar kızla ra ana mı olurmuş hiç? Olsa olsa abla olur. Abla deyin bana ablaaa. Benden doğanlar dahi öyle diyecek! Bu gün dükkana sefer tasıyla yemek götürmedi baban eve gelip benimle yiyecek.
- Neden?
-Hükümet tapu dairesinde işimiz var. Ayarık'taki bağı benim üstüme yürütecek.
Demesiyle beri köşede oturan dayın hopladı birden
-Neee, niye senin oluyormuş, Meliha anacığımın babasından alıp yarı yarıya para kattığı bağ neden senin oluyor?
-Karışmayın laf düşmez size.
Fırladı Mahmut dayın sokak kapısını hışımla çarpıp sokağa.
Sonradan anlattığına göre, evden fırlayıp çıkınca doğruca babamın dükkan komşusu Çerkez Sefer'e varıp olanları anlatmış. Sağ olsun adamcağız işi tezgahı bırakmış, babamı dükkanına çağırıp; "çocuklarına bu kötülüğü yapma" diye uyarmış bir eyice." Bağ senin üstünde kalsın sen ölünce adilce paylaşılsın" demiş. Tam o ara analık dükkan önüne gelmiş babamla birlikte varmışlar tapuya, yapmışlar yapacaklarını. Yaaa, bir zaman da dayınla ana yadigarı bağı mızın bizi hiç sevmeyen üvey ananın eline geçmesine gözyaşı döktük. Hala da o bağa gittikçe yaram kanar, içim yanar. Çok üzdü bu deden bizi çoook.
Anamın bu bağ meselesini neden o kadar büyüttüğünü yaşım ilerledikçe, bağa misafir olarak gittikçe daha iyi anladım. Bilhassa üvey büyük dayım ve anası, oranın kendilerine ait olduğunu öylesine hissettiriyorlardı ki. Dilediğimiz ce girip gezemez, gezersek terslenir hatta azarlanırdık! (Devam Edecek)