Kerebi Gazi, Peygamberimiz Hazreti Muhammed Mustafa'nın en yakın arkadaşlarından onun bütün savaşlarına ve seriyyelerine katılmış, yiğit mi yiğit bir pehlivandı. Aslen Yemenli olup Amr b. Ma'di oğullarından idi. Hicretin onuncu yılında Medine'ye gelerek Müslüman olmuştu. Hz. Ebu Bekir  döneminde Suriye'nin fethine, Hz. Ömer döneminde Sa'd b. Ebi Vakkas ile Irak'ın fethine katıldı. Onun asıl kahramanlığı Hz. Ali ve onun evlatları döneminde Mağrip seferlri ile destanlaşmıştır. Bir rivayete göre de şehrimiz Çorum'a teşrif buyurmuşlar, burda dâr-ı bekaya irtihal etmiş olarak beldemizin ebedi misafiri ve Resûlüllah'ın emaneti olarak Hıdırlığımızda ebedi istirahatgahındadır.
Zaman içnde Kerebi Gazi savaşları ve kahramanlıkları Türk Milleti'nin gönlünde destanlaşarak yaşamış onun adına destanlar yazılmıştır. Türk İslam Edebiyatı içinde gelişen İslâmi dönem Türk destanlarından biri de Kerebi Gazi Destanı'dır.
Aşağıda sizlere takdim ettiğimiz yazı Kerebi Gazi Destanının Libya seferini anlatan bölümünden aktarılmaktadır. Libya'ya Türk askeri gönderirken ebedi misafirimiz, gururumuz Libya'nın  Müslüman olmasında kılıç sallayan Kerebi Gaz Hazretlerini anıp ve himmetinden istimdat ile kahraman Mehmetciğimize başarı dualarımızı gönderiyoruz.
Şâh-ı Merdân Hz. Ali (k.v) dedi ki:
Sevgili dostlar, bu büyük savaşta ciğerimin köşesi biricik evladım Muhammed Hanefi ile beraber olun, ona her konuda yardımda bulunun, zira sizlerin nice iyiliğinizi ve yiğitliğinizi gördük.
Amr:
-Ey Allah'ın Arslanı canım sana feda olsun, deyip hemen yola düştü. Derhal Kerbi Gazi ve Muhammed Hanefi'nin huzuruna vardı. Hz.Ali'nin selamını iletti. Bu gazada sizlere yoldaş olmak istiyorum, dedi. Allah Resûlü'nün Mağrip'in fethi bu gençlerin elinden olacak, müjdesini de iletti. Er gibi olsunlar, madem bu kadar yol kat ettiler, gayret gösterip himmet kılsınlar, diye buyurduğunu söyledi.
Muhammed Hanefi, Kerebi Gazi, Kerebi Gazi'nin askerleri ve arkadaşları bu sözleri duyunca öyle mutlu oldular ki haberi getiren Hoca Amr'e: "Ey Allah Resûlü'nün müjdesini bize getiren yiğit, sen bizimle birlikte olduktan sonra bize ne gam" diye dua ettiler.
Ondan sonra on dört bin burma zırhlı askerler, seçkin yiğitler buraya toplanıp altın başlı sancaklar kaldırdılar. Muhammed Hanefi, Kerebi Gazi, Ma'di oğulları ve bütün kahraman askerler Mağrip ülkesinin üzerine doğru yol almaya koyuldular. Amr İbni Ümeyye  o gece kılavuzluk yaptı. Uğradıkları vilayetleri yıkıp talan ettiler. Kâfirleri kırıp geçirdiler.
Öte yandan bu durumu Ham Şah'a Arap askerleri her tarafı yakıp yıktı, diye şikâyet ettiler. Ham Şah, bu duyduklarına çok öfkelendi. Bize bunları kim yaptı, diye hayıflandı. Ali'nin oğlu Muhammed Hanefi ile Kerebi Gazi ve askerleridir, diye söylüyorlardı ki, gönderdikleri haberci çıka geldi. Ham Şah'a bir mektup verdi. Muhammed Hanefi ve Kerebi Gazi'den şikayet edip padişahına dua etti. Ham Şah, mektubu alıp vezirine verdi. O da okuyup inceledikten sonra mektupta şöyle yazdığını açıkladı:
Ey melun, Ali yaşlandı diye kendine layık herzeler (Saçma sapan şeyler) söylemişsin. Sen onun elinden iş gelmez, demişsin. Eğer onun yaşlandığını düşünüyorsan burada başka yiğitler var. Onların cengine gücünün yeteceğini mi sanıyorsun, işte uçsuz bucaksız askerleriyle Mağrbi sana dar edecekler ey gâfil ve ey şaşkın!
Ham Şah bu sözleri duyunca çok öfkelendi ve şöyle haykırdı: bana bakın Kerebi Gazi de kim, onun askerleri de kim. Erlik pehlivanlık davası güdüyormuş, o çocuk da kim oluyor da ortalığı böyle karıştırmağa çalışıyor.
Derhal askerlerinin toplanmasını emretti. Onlar bu konuları konuşurken aniden bir feryat bir figan duyuldu: "Ey Mağrip ülkesinin şahı, ne oyalanıp duruyorsun, Arap askerleri gelip vilayetlerimizi harap ettiler." diye ağlaşıp feryât ediyorlardı.
Râviler diyor ki: Ham Şah o zaman Endülüs şehrinde idi. O şehri kendine başkent yapmıştı, emrinde yetmiş bin askeri vardı. O şikayete gelenlere bu gelen askerler ne kadardır diye sordular. Onlar da hepsi on dört bin erden ibarettir amma her biri ayrı bir "Kahraman" dır, beş ünlü pehlivanları vardır ki her biri bir "Zal oğlu Rüstem" gibidir. Savaşta Kahramanlar ve Rüstemler asla yenilmezler. Deyip ağlamaya sızlamaya devam ettiler.
Ham Şah dedi ki: Ey yiğitlerim, şu biçarelere bakın, korkmadan bu kadarcık askerle benim gibi ulu bir şahın üzerine geliyorlar. Büyük bir kızgınlıkla emir verdi. Yetmiş bin küffar askeri Endülüs şehrinden çıkıp bir yerde karargah kurup oturdular. Çevredeki şehirlere ve devletlere mektuplar yazıp asker göndermelerini istediler. O hırsla Hicaz üzerine yürüyüp bütün vilayetlerini harap ederiz, diye asker topladılar.
Öte yandan Kerebi Gazi ve Muhammed Hanefi, İslâm askerleri ile giderken yolda Kerbi Gazi Muhammed Hanefi'den izin alıp dedi ki: "Ey İslam ordusunun baş komutanı, bana izin verirsen birkaç bin seçkin er ile ileri gidip Mağrip kafirlerinin gözüne cihanı dar edeyim, başlarına öyle işler açayım ki cihanda destan olup söylensin"
Muhammed Hanefi dedi ki: Sen on bin er al, ben de senin ardından dört bin er ile geliyorum. Bize imkan ve fırsat verecek olan Allah'tır.
Kerebi Gazi: Ey Hz. Ali'nin Sevgili evladı, senin yüce himmetinle  bin askerimiz onların yüz bin askerinden daha  üstündür. Bana asker değil senin himmetin lazımdır, deyip on dört bin seçkin Arap askerinden sadece üç bin seçkin Arap askerini yanına aldı. Bunlardan bin tanesi bir çok gazaya katılmış yiğitlerden, bin tanesi arslanlar gibi atılganlardan, bin tanesi de seçkin Beni Zamir bahadırlarından idi. Böylece Muhammed Hanefi ile vedalaşıp üç bin yiğitle önde Kerebi Gazi olmak üzere hicaz yollarına düştüler. Arkadan da Muhammed Hanefi on bir bin sünni asker ile rap.. rap..rap… yürüyerek yola koyuldular.                   (SÜRECEK)