Allah (cc) var kıldığı her şeye uygun bir işleyiş tarzı, belirli bir karakter yapısı ihsan ederek yaşam tarzının da çizgilerini çekerek kurallarını koymuştur. Her varlık yaradılış yasasına uygun olarak hareket etmek zorundadır.
Yaradılış kanununda her şeyi akılla anlamak ve çözmek mümkün değildir. Peygamberimiz bile bir soru sorulduğunda biliyorsa cevap veriyor, bilmiyorsa ilahi vahyin gelmesini bekliyordu. Aileyi oluşturan fertler arasındaki ilişkilerin doğal seyrinde devam edebilmesi, ailede huzur ve mutluluğun yakalanabilmesi için konulan yasalar, kurallar ve kaideler bellidir. Kur'an-ı Kerim'de aile ahlakı, içtimai ve hukuki yönden ele alınarak evlenme, boşanma, nafaka, iddet ve miras gibi aileyi ilgilendiren her konuya ayetler ışık tutmuş ve peygamberimizde uygulamaları ile bizlere örnek olmuştur. Yeri geldikçe bu konulara da ayrı ayrı değineceğiz inşallah. İnsanlar Kur'an ve sünneti kendilerine referans aldıkları sürece her zaman dünya ve ahiret mutluluğun yollarını yakalamışlardır. İrade verilerek tercih ise bizlere bırakılmış ve mahşer günü sorumluluklarımızdan hesaba çekileceğimiz bildirilmiştir.
Dünya hayatı, ancak dini ve ahlaki temeller üzerine kurulmuş olan bir aile yuvası ile güzel olur. Aksi takdirde huzuru yakalamak ve ailenin kutsaliyetini korumak mümkün olmaz. Kâmil bir mümin olmak ve muhafazası gereken canı, aklı, namusu, nesli ve malı hakkı ile muhafaza edebilmek için evlenmek, yuva kurmak, yuva hukukunu ayakta tutmak gerekir. Nitekim Peygamberimizde "Evlenen kimse dininin yarısını koruma altına almıştır; diğer yarısı için de yüce Allah'tan korksun buyurmuştur. Âile olmadan, nesep korunmadan dini hayatın yaşanması zorlaşır ve yaşanılmaz hale gelir. Hukuk uygulanamaz ve hayatın da bir manası da kalmaz. Edep dairesi üzere kurulan bir yuva, insanın şahsına, ailesine ve bütün insanlığa hizmet demektir. Evlilik Yüce Rabbimizin emri, Peygamberimizin de sünneti olup, fıtrattan gelen bir ihtiyaçtır. Kur'an-ı Kerim'de: "Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden elverişli olanları evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi Lütfü ile onları zenginleştirir. Allah, (Lütfü) geniş olan ve (her şeyi) bilendir" (Nur 32) Buyurulur. Nice insanlar vardır ki zaman içinde Cenabı Mevla'nın lütfu keremi ile bir imtihan vesilesi olarak zamanla zenginleşirler. Nice insanlarda vardır ki akşam zengin olarak yatarlar sabahleyin fakir olarak kalkarlar. Allah (cc) korusun Bilhassa Deprem felaketlerinde bunun çokça örneklerini gördük.
Evlilikte hayır, fazilet, bereket ve bilmediğimiz hikmetler vardır. Peygamberimizde: "Ey gençler topluluğu! Sizden evlenmeye gücü yetenler evlensin; çünkü evlilik gözü ve ırzı harama karşı daha fazla koruyucudur. Kimin evlenmeye gücü yetmezse oruca devam etsin; çünkü oruç aşırı şehveti kırar, harama düşmeye engel olur." Bu hadis kendisini haramlardan koruma amacı olan her mümin için mühim bir uyarıdır. Peygamberimiz: "Her biriniz şükreden bir kalp'e, zikreden bir dil'e ve sizlere ahiret yolunda yardımcı olacak sâliha mümin bir kadına sahip olmaya çalışsın!" buyurmuştur. Bunun içinde samimi olarak içtenlikle dua etmek gerekir. İffetini korumak, haramdan korunmak ve nefsini terbiye etmek için nikâh kıyıp evlenen bir kimseye, Yüce Rabbimizin özel yardım vaadi vardır. Allah Resulü evliliğin yükünden korkan fakir gençlere ise şu müjdeyi vermiştir: "Üç kimse vardır ki onlara yardım etmeyi Yüce Allah kendisi için bir borç kabul etmiştir. Allah yolunda cihada çıkan kimseye, İffet ve namusunu korumak için evlenen kimseye, borcunu ödeyip kendisini kurtarmak için efendisiyle anlaşma yapan kimseye" Yeter ki bizler iyi niyetli ve samimi olalım.
Son yüzyılımızda batı kaynaklı olarak aile yapısını sarsan bir takım cereyanlar ortaya çıkmıştır. Sanayileşme süreci ile hayat müşterektir, kadın da çalışmalıdır anlayışıyla çok ağır iş şartları altında kadınlarımızın da çalışmaya yönlendirilmeleri aile yapısını sarsmış. Çocuklarla ilgilenme zamanını kısıtlamış, çocukların anne şefkatinden uzak büyümelerinin zeminini hazırlamıştır. Bu şekilde aile yapısının kimyası bozulmuş, ucuz işçi çalıştırma hesapları, kadın hakları ve özgürlük söylemleri ile aile bireyleri arasındaki sevgi ve saygı bağları yok edilerek kadın para kazanma metâı haline getirilmiştir. Annede çalışmalıdır fakat çocuğun eğitimi ve çalışma şartları da göz önünde bulundurularak istismarlarına fırsat verilmemelidir.. Bu şekilde aile yapısının kimyası korunmalı, ucuz işçi çalıştırma hesapları, kadın hakları ve özgürlük söylemleri ile aile bireyleri arasındaki sevgi ve saygı bağları yok edilerek kadın para kazanma metâı haline getirilmemelidir. Tanzimat'la başlayan ve daha sonraki süreçlerde bir devlet felsefesi olarak devam eden ferdiyetçilik ve batılılaşma hareketleriyle ortaya çıkan toplumsal değişim, Müslüman aile yapısını ve çocuklarımızın kimlik ve kişiliğini de etkilemiştir. Tarihi geçmişimize baktığımız zaman uzun süre ayakta kalmamızın sebeplerinden birisi de sağlam bir aile yapısına sahip olmamızdandır. Şanlı tarihimiz bunun çokça örnekleri ile doludur.
Kalkınma ve sanayi toplumu olma süreci manevi değerlerimizden kopmadan ve taviz vermeden gerekli önlemleri alarak gerçekleştirilmelidir. Modernlik adı altında batılıların kültür ve medeniyetlerini taklit etmeden, bizleri biz yapan kendi öz değerlerimiz olan dînî, ahlaki, insânî değerlerimize, örflerimize, edebimize, âdâbımıza sahip olarak, terbiyemizi muhafaza ederek, genç nesillerimize sahip çıkabilirsek yarınlarımıza daha bir güvenle bakabilir ve yarınlarımızdan emin olabiliriz.