Başlığın muhtevası Cemil Meriç’in izm’ler diye nitelediği, birbirine etki-tepki ekseninde zuhur eden bir takım küresel ideolojilerden ibarettir. Cemil Meriç: ‘İzm’ler idraklere giydirilen deli gömlekleridir’ derken; topyekun cemiyet inşa etme kaygısı taşıyan ve bu aşamada her boşluğu kendi öz yapısınca nakşeden fikir yumağını değil; sırf yıkmak için inşa eden, bir buhrandan başka bir buhrana taşıyan cinnet ideolojilerini kastettiği aşikardır.
Bu güruhun inşa etmeye çalışırken, bireylere biçtiği bu deli gömlekleri; tek tip bir insan yetiştirmeyi kısas ve ölçü alır. Oportünist insan tipinin ortaya çıkmasında büyük pay sahibidir. Hepimizin bildiği üzere; oportünist tip şahsiyet olamamış bireydir. Şahsiyet olmanın ulvi özelliklerini kendi bünyesine tahvil edememiş, deli gömleğini giymiş insandır birey…Ama şahsiyet; cemiyet meydanında kendini abide olarak göstermiş; bedel, çile, ispat, iman, aksiyon, şuur gibi soylu argümanları yüreğine ve beynine diyalektik kaygılı nakşetmiş ulvi bir tiptir. Bu soylu özelliklere hakim ve mahirdir. Şahsiyet değil de birey kalabilmiş insanlar; oportünizmin hinterlandından ve çekim alanından çıkamamış ve haramın dayanılmazlığı ve çekiciliği karşısında şeytanla sözleşme yapmışlardır.
İzm’ler…Bütün izm’ler aslında ve gerçekte menfaatçi ve bireycidir. Kapitalizm şahsiyet olma özelliklerini kaybetmiş bireyin, marksizm emeği sadece dilde sarf ederek sömüren proleterin, faşizm toplumuna zulmeden general ve şeflerin,, emperyalizm genelde meta veya paranın özelde ise spekülatörlerin, Siyonizm arz-ı mevud peşindeki gözü dönmüş yahudinin menfaatlerini maksimize etmeyi amaçlar.
Fark ettiyseniz her izm’in temelinde birey vardır. Yani şahsiyet olma kudretinden azade olmuş birey…Bu tür ideolojiler bu anaforlarını saklamak için kendilerini devrimci, halkçı, toplumcu yaftalarıyla cemiyetin önüne sürerler. İddia ediyorum: Bu tür manipülasyonların teorik ve pratik emeğini çekenler için söylüyorum. Eğer devrim ve sözde halk ideolojileri, bireysel menfaat ve egemenlik ideolojilerinden daha önemli olsaydı; bir milyondan fazla masum insanı katleden cani Stalin; kendi menfaatini ve iktidarını sağlamlaştırmak için ünlü yoldaşı Troçki’yi, Robespierre, Danton ve Mara adlı yol arkadaşlarını, Siyonizmin fikir babası, Abdülhamit’in milli ve İslami hıncına uğrayıp, Abdülhamit’i tahttan indiren İttihatçıların akıl hocalarından Theodor Herlz yakın arkadaşı Simon Lincon’u, Maoizmin teorisyeni ve pratisyeni Mao, beraber Çin devrimini yaptığı yakın yoldaşı Cheweng Lee’yi ortadan kaldırmazdı.
İzm’ler son iki yüz yılda daha rahat ve kolay hareket ve tayin kabiliyeti kazanmış ve daha hızlı dimağları katletmişlerdir. Çünkü; sanayi ve bilgi toplumu yalnızdır, bireycidir ve genel de bireydir. O kadar yalnızdır ki; kedi, köpek, kuş, bitki veya cansız varlıktan dostluk ve yakınlık beklemektedir. Kalabalıklar, yığınlar içinde yalnızdır, cemiyet içinde bireydir, toplum içinde bireycidir.
Kısa bir nükte ile konuya başka bir açıdan bakmak istiyorum. İzm’ler aslında her zaman zararlı değillerdir. İzm’lerin büyük faydası da vardır. İzm’lerin faydalı ve doğru noktası; birbirlerinin yanlışlarını ortaya çıkarırlarken her zaman doğru; gerçeği ve ideali bulduğunu iddia ederken de daima yanlıştır. Son yüz yılın en büyük yıkıcı izm’leri olan komünizm, kapitalizm ve faşizm bu yollardan geçtiler.
İzm’lerin değişmez elbisesi olan deli gömlekleri, insanları da makineleştirmekte ve yobazlaştırmaktadır. Sorgulayıcı, eleştirici, muhasebe ve muhakeme edici, şuurcu ve ülkücü insan tipinin örneklerini gün be gün azaltmaktadır. Aslında izm’ler Aristocudur. Sorgulamayan, tahlil etmeyen, inandığının yobazı, bilmediğinin korkağı ve yabancısı, ezberci, basmakalıpçı bir Aristocudur günümüz insanoğlunun genel ekseriyeti…Zamanımızın izm takipçilerini ve bazı sözde aydınlarını Aristocu olarak görüyorum. Bilindiği üzere Aristo zamanında ‘Bir atın kaç dişi vardır?’ denilince herkes hemen tozlu raflarında sakladıkları Aristo’nun kitaplarına bakarlardı, hiç kimse bahçesinde duran atının dişlerini saymayı aklına getirmezdi.
Fikre talip, cemiyet hamurunu kendi öz mayasıyla yoğurmak isteyen fikir, düşünce ve ideolojileri, şimdiye kadar özelliklerini naklettiğimiz ve isim olarak ta izm koyduğumuz sözde düşünce faaliyetlerinden ayırmamız noktasındaki zorunluluk, gerçek düşünce ve ideoloji iklimlerine yapılabilecek haksızlığı ortadan kaldıracaktır. Çünkü; ideoloji, toplum ve cemiyetin bir fazilet, ideal, manevi inşa, kabuktan öze tahvil edici olma, erdem, şeref kurumudur diyenler, dünya düşünce tarihinde ne kadar örnek bulabiliyor ise; ideoloji ve izm’ler bir tahribat, şantaj, kaos, buhran kurumudur diyenler de, düşünce tarihinde sayısız örnekler bulabilecektir. Tıpkı cerrahın elindeki bıçak ile katilin elindeki bıçağın görevi nasıl değişirse, bu düşünce argümanlarının misyonlarının da değişebilmesi bir o kadar normaldir.
Özelde ise şu özlem ve kaygılarımı sizlere deklare etmek isterim: Gerçek fikir ve ideolojiyi; Türk Milletinin fikir ve düşünce ekseninde zaafını görmekle başlayacağı bir kıymet ölçüsü olarak ele almak, değişen dünya ve ülke dokusunu iyi ve objektif gözlerle okumak, basmakalıp olgulardan sıyrılıp düşünce atlasını genişletmek özlem duyulan ve ideal olan düşünce şekli ve tekniğidir. Fethedilen yerlerde fatihçilik oynayan değil, her an ve daim ötelerin ötesindeki meçhule atılan büyük kahramanlığın çilesini yaşamaktır aslolan, kıymetli olan… Kızılelma ülküsünün değer ölçüsüde burada saklı. Her çağda en küçük ferdini ve tek zerresini feda etmekten kaçınarak, ezel kadar eski, ebed kadar yeni ve üstün fikri bünyesinde billurlaştıran, çağları aşan ülkünün adıdır Kızılelma…
Baki muhabbet ile…