Diyet, öldürülen kişi için ödenmesi gereken tazminat (kan parası) olarak bilinir.
Bakara 178. ayetle İslâm öncesi dönemin kolektif sorumluluk ve öç alma, kan davası anlayışı kaldırılmış, şahsi sorumluluk ve suçlunun fiili ile orantılı olarak cezalandırılması (kısas) anlayışı getirilmiştir.
Kısastan vazgeçilmesi durumunda ödenecek tazminatın miktarı, taraflar arasında belirleneceği için standart diyet miktarından daha az veya daha çok olabilir. Bu, bir bakıma sulh bedeli niteliğindedir.
İslâm hukukçuları, tam diyetin 100 deve olduğu konusunda görüş birliği halindedirler. Hz. Peygamber, 100 devenin bedelini dikkate alarak altın, gümüş, sığır, koyun gibi, farklı şeylerle ödenebileceğini göstermiştir.
Yukarıdaki bilgilerle konuya giriş yapan değerli ilim adamı Kâşif Hamdi Okur Bey, "İslâm Hukukunda Sosyal Sorumluluk Âkıle Örneği" adında bir kitap hazırlamış ve bir tanede bana göndermiş. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Eserin 2003 yılında Ankara İlahiyat Fakültesi'nde doktora tezi olarak sunduğunu önsözünde ifade ediyor. Kitabı baştan sona notlar çıkartarak okudum. 800 civarında kaynaktan yararlanmış. 45 sayfa kaynakça sıralamış. Çok ciddi bir araştırma mahsulü olduğu apaçık ortadadır. Bu eser, 2015 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı yayınları arasında çıktı. İlim erbabının hizmetine sunuldu.
Bu kitapta diyetin ödenmesi sürecinde kimlerin sorumluluğu olduğuna işaret edilmektedir.
Ölüm ve cismani zarar hallerinde öncelikli olarak mağdur ve yakınlarını manevi açıdan tatmin etmeyi hedefleyen özel bir tazminat ödeyen topluluğa Âkıle denildiğini vurguluyor. Âkıle olarak diyeti yüklenenlerin baba tarafından erkek akrabalar olduğunu özellikle belirtiyor. Şöyle diyor:
"Tazminat olarak diyet, yaşama hakkının ihlalinden dolayı yasa koyucu tarafından standart miktarda belirlenmiş özel bir giderim çeşidi niteliğindedir. Mağdurun ekonomik ve sosyal durumuna göre değişmeyen bir giderim türü olan diyette, maddi gelir kaybını telafiden ziyade mağdur ve yakınlarını tatmin fonksiyonunun ağırlıklı olduğu görülmektedir. Ancak bazı hallerde ekonomik durumu elverişli olmayan mağdur yakınları için diyetin bir sosyal güvenlik ivazı işlevi görmesi mümkündür."
Âkıle müessesesinin, mağdurun uğradığı zararın tazminsiz bırakılmaması, cürmî kasıt taşımayan eylemiyle bir zarara sebep olan failin tazminat ödenmesi konusunda desteksiz bırakılmayarak tazminatın geniş bir gruba yayılarak karşılanması yönünden önemli olduğuna işaret ediyor.
Teknolojinin gelişmesiyle cismanî zararların çok arttığı günümüzde Âkıle örneğinden hareket ederek sorumluluğun geniş bir tabana, hatta bütün topluma yayılmasına imkan verebileceğini belirtiyor.
Kitap, oldukça ilmi nitelikte olduğu için ehlinin rahatça anlayabileceği boyuttadır. Konunun detayını merak edenler, Kâşif Hamdi Okur hocamızın eserini inceleyebilirler.