Osmanlı İmparatorluğu'nun 32'nci Sultan Abdülaziz'in tahttan indirilip şaibeli bir şekilde ölü bulunması ibretamiz bir darbedir. Bu darbeyi önlemeye çalışan ancak bunu hayatıyla ödeyen Çerkez Hasan, 1850'de Silivri'de doğdu. Kuzey Kafkasya'dan göç edip İstanbul'a yerleşmiş İsmail Beyin oğludur. Bahriye İdadisinde (lise) okumuş teğmen olmuştu. Ablası Neşerek (Nesrin) hanım Sultan Abdülaziz'in eşi idi. Askerlik Şurası yaveri iken Sultan Abdülaziz'in oğlu Yusuf İzzeddin Efendi'nin yaverliğine görevlendirilmişti.
30 Mayıs 1876'de Sultan Abdülaziz tahttan indirilmiş, 4 Haziran 1876'da, Feriye Sarayı'nda bilekleri kesilmiş olarak ölü bulunmuştu. Bu darbeyi yapanların başında: "Kinim dinimdir" diyen, Serasker (Genelkurmay başkanı) Hüseyin Avni Paşa bulunuyordu. Padişahın tahttan indirildiği gün, Hasan Paşa'nın ablası Sultan Abdülaziz'in eşi Neşerek hanımın: Dolmabahçe Sarayı'ndan Topkapı Sarayı'na götürülürken mücevher sakladığı şüphesiyle, Hüseyin Avni Paşa tarafından üzerindeki şal alınarak, omuzları açık bir şekilde götürülmesi onu sarsmış, eşi Sultan Abdülaziz'in ölümü üzerine şok geçirerek 11 Haziran 1876'da vefat etmişti.
Hüseyin Avni Paşa tarafından hakaret edilen ve üzüntüden ölen Neşerek hanımın kardeşi Çerkez Hasan'ın tehlike görülerek Bağdat'a tayini çıkarılsa da Hüseyin Avni Paşa'ya dersini vermeye azmetmişti.
Sultan Abdülaziz'i şehit ettiren paşalar, başarılarının sarhoşluğu içinde: 15 Haziran 1876 gecesi Mithat Paşa'nın Beyazıt'taki konağında toplanmışlardı. Konakta: Sadrazam Rüştü Paşa, Serasker (Genelkurmay başkanı) Hüseyin Avni Paşa, Hariciye nâzırı (bakanı) Reşit Paşa, Bahriye nâzırı Kayserili Ahmet Paşa, Cevdet Paşa, Mâliye nâzırı Yusuf Paşa, Müşir Rıza Paşa bulunuyordu.
Çerkez Hasan Paşa, üniformalı olduğundan, Sadrazam Mithat Paşa'nın konağına rahatlıkla girdi, hizmetçiler onun haber getirdiğini zannettiler. Konağın üst katına çıkan Hasan Paşa kabinenin toplantı yaptığı salona girdi. Sadrazam Mithat Paşa'ya: "Sana karşı hiçbir şeyim yoktur!" dese de Mithat Paşa hareme geçmeyi başardı. Çerkez Hasan Paşa Hüseyin Avni Paşa'yı vurdu, üzerine çökerek kamasını bir kaç defa saplayarak öldürdü. Hariciye Nâzırı Râşit Paşa'yı da öldürdü. Mithat ve Ahmet paşaları da öldürmek için sığındıkları odanın kapısını zorlasa da açamadı.
Hasan Paşa, karakoldan gelen askerler tarafından yaralı olarak yakalandı. Merdivenlerden inerken, bahriye kolağası Şükrü Bey tarafından ağır hakarete uğraması üzerine, askerler arasından sıyrılıp, çizmesinde sakladığı tabancası ile onu da öldürdü. Çerkez Hasan, askerlikten ihraç ile idama mahkûm edildi. Sorgusunda: "Bunu nefsim için yapmadım, millet için yaptım. Bundan sonra kimse padişahı tahttan indirmek gibi şeylere cesaret edemesin" demişti. Hasan Paşa ertesi gün Bayezid meydanında idam edildi. Serasker Hüseyin Avni Paşa'nın ölümü halk arasında sevinçle karşılanırken Hasan Paşa'ya acı duyuldu, gönüllere millî kahraman olarak yerleşti. Dönemin şairi Eşref Paşa mersiyesinde şu dizeleri yazmıştı:
Rabb-i izzet Cennet etsin kabrini Çerkez Hasan
Kâmet-i Avni'ye (Avni'nin boyuna) biçmişti kefen.