Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda ilk tanıyan ülkelerden biri Sovyetler Birliği olmuştur. Lenin döneminde, İstiklal Harbinde Batılı işgalcilere karşı savaşan ülkemize silah yardımı yapılmıştır. Onun yerine geçen Stalin'in dönemde (1929- 1953) bu ülkenin Ankara Büyükelçisi Lev Mihayloviç Karahan idi. Sovyet devriminin yıldönümlerinden 1935 yılında Stalin Türkiye'ye yönelik onur kırıcı bir demeç vermiş ve şunları söylemişti: "Rusya Boğazlar ve Ardahan'ı ele geçirme isteğinden vazgeçmeyecektir. Çok yakın bir zamanda bu davamızı halletmiş olacağımızı müjdeliyorum". Aynı gece Ankara'daki Rusya Büyükelçiliğinde 1917 Devrimi'nin yıldönümü kutlanıyordu. Atatürk, o akşam Stalin'in tehditkâr demecinden rahatsız olmuş ve şu vermişti: Arabayı hazırlayın gidiyoruz!
Çankaya köşkündeki görevlilerinden birisi Gazi'ye: "Paşa Hazretleri nasıl olur! Siz Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanısınız, protokolsüz nasıl gidersiniz?
-Ben protokol falan dinlemem çocuk… Stalin vatanımın topraklarına göz dikmiş, sen bana protokolden söz ediyorsun. Hazırlayın arabaları!
Gazi Mustafa Kemal ve ekibi Rusyas'nın Ankara Büyükelçiliği kapısına dayanır, yüzü asık bir şekilde yukarı çıkar. O sırada içeride büyük bir balo vardır. Gazi kendisini karşılayan Rusya büyükelçisi Karahan'ı görünce: "Merhaba Karahan! Der ve söze devam eder:
- Başkanınız Stalin: Ardahan ile Boğazları istemiş, bu konuşmanın bir kopyası sende vardır. Getir bakalım şunu da işin aslını da anlayalım. Der. Gazi Mustafa Kemal Paşa metni tercüme ettirir. Konuşma ajanstan geçenle aynıdır. Gazi Rusya büyükelçisi Karahan'a:
-Başkanınız Stalin ile temasa geçeceksin, söylediği sözleri geri alacak! Yoksa ben yapacağımı bilirim. Cevap bu gece gelecek, çünkü benim senin Başkanın'kinden daha önemli bir kararım var. Eğer cevap istemediğim şekilde gelirse buradan çıkıp doğru Rus sınırına gideceğim. Mihayloviç Karahan çaresizlik içinde telsizin başına geçer ve Gazi'nin mesajını Moskova'ya ulaştırır. Rusya'dan gelen cevap Atatürk'ü tatmin eder. Cevap aynen şöyledir: Başkan Stalin'in Boğazlar ile Ardahan'ı almak gibi bir düşünceleri yoktur. Gazi Paşa bu cevabı okuduktan sonra Rus Büyükelçisi Karahan'a hitaben:
-Seni geri çağırırlar ve yaşatmazlar, istersen bize iltica et! Teklifi kabul etmeyen büyükelçi Karahan ülkesine döneceğini söyler. Gazi fazla ısrar etmez, Bu olaydan on gün sonra şöyle bir haber gelir: "Sovyetler Birliği'nin Ankara Büyükelçisi Karahan idam edilmiştir." Stalin biliyordu ki: İstiklal Harbinde, yedi düveli dize getiren bir başkomutan ve devlet adamının şakası olmaz.
Atatürk devrinde böyle iken: İsmet İnönü döneminde bu duruş sergilenemez. Zulümden kaçıp Türkiye'ye sığınan 195 Azeri-Türk aydını baskılar üzerine Rusya'ya geri iade edilmiş, ne yazık ki Koraltan Köprüsünün Rusya tarafında kurşuna dizilmişlerdir. Tarihimizdeki bu acı olaya şu ağıt yakılmıştır:
Boraltan bir köprü, aşar geçer Aras'ı,
Yuğsan Aras suyuyla, çıkmaz yüzün karası.
Can alınan çarşıda, kardeşim sattı beni.
Dönüp seslendim geri, merhametsiz birine,
Beni siz vursaydınız, şu gâvurun yerine.